Allah’ın Adıyla. Eksi ve artılarıyla, olumlu ve olumsuz taraflarıyla şu an ki iktidarın Kürt Meselesi hususunda olumlu adımlar attığı sizin de malumunuzdur.
İlk adım Kürt Açılımı adıyla ilk olarak 2009’da atılmıştı. Güzel gelişmelerin olacağı sinyali verilmişti. Gelen tepkiler üzerine Kürt Açılımı projesi, Demokratik Açılım ve Kardeşlik Projesi’ne dönüşmüştü. Açılım genel olarak BDP /PKK eksene alınarak yapıldığından Habur kriziyle açılım da yatmıştı. Sonraki açılımın Oslo görüşmelerinin sızmasıyla sekteye uğramasından bu yana süreç karşılıklı atışmalar ve çalımlarla bu güne geldi. En son birkaç gün önce Başbakan Yardımcısı ve açılımdan sorumlu Bakan Beşir Atalay’ın “Akan kanı durdurmak, bu yakıcı sorunu sonlandırmak için kiminle görüşülmesi gerekiyorsa, hangi adımın atılması gerekiyorsa, atmakta tereddüt göstermiyoruz, göstermeyeceğiz’’ demesiyle yeni bir açılımın sinyalini verdi.
Sonuna kadar götürürler mi, yoksa bu yeni açılımın akıbeti de bir önceki açılımların sonu gibi mi olur, bilinmez. Lakin hükümet ve hükümetin muhatap aldıkları bu konuda samimiler mi, ne kadar samimiler ona bakmak gerekir.
Şahsen her iki tarafın da bu hususta samimi olduklarına inanmıyorum. Bana göre, başta Ak parti bu hususta samimiyet testinden daha geçmedi.
Sonra Ak partinin samimiyetsizliğinin yanında muhatap alınan BDP/PKK de samimi değil. Çünkü sözüm ona bir milletin hak hukuk kavgasını verenler dönüp dolaşıp bu konudaki pazarlıkları Öcalan’la sekteye uğratıyorlar. Ne oluyor ki bu milletin hak hukuk kavgasını verenler(!) bir adamdan geçemiyorlar.
Hâlbuki millet mücadelesi verenler açısından baktığımızda bir milletin refahı, huzuru ve selameti için bir değil bin adam feda edilir. Bu adam/lar kim olursa olsun fark etmez. Nihayetinde bir adam ne kadar kıymetli olursa olsun, bir milletin geleceğinden daha ehemmiyetli değildir. Kurtuluş mücadelesi vermiş olan onlarca milletin uğrunda mücadele ettikleri gelecekleri için nice adamları feda etmeleri de onun ispatıdır. Tabii ki millete adanacak, kurban edilecek adamın adam olması şarttır. Adamlığına güvenen, hak için millet için feda olmaya değen; zaten hak için millet için en başta o kendini kurban eder. Neyse, BDP/PKK de milletin refahı, huzuru ve selameti için kendi refahlarından, menfaatlerinden ve adamlarından geçtikleri zaman samimiyet testini ancak geçerler.
Ak partiyse bedeli her ne olursa olsun; pazarlık yapmadan, muhatap aramadan tüm engelleme ve tepkilere rağmen Kürtlerin insani haklarını verdiği zaman samimiyet testinden geçer. Ak Parti; Kürtlerin dağ Türkleri olarak görüldüğü günleri, Kürtçe konuşmanın, Kürtçe kaset ve CD’lerin yasak olduğu günleri BDP/PKK’yi muhatap alarak, birileriyle pazarlık yaparak mı geride bıraktı?
Tabii ki hayır.
TV ve radyoların kısmen veya tamamen Kürtçe yayın yapabilmeleriyle ilgili düzenlemeleri; Muş, Mardin ve Bingöl’de olduğu gibi üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı veya Kürdoloji adı altında lisans ve yüksek lisans eğitimi verilmesiyle ilgili düzenlemeleri nasıl yaptıysa aynı şekilde Kürtlerin insani ve İslami diğer tüm haklarını aynı şekilde sağladığı zaman ancak samimiyet testinden geçer.
Eğer gerçekten BDP/PKK bu milletin hak ve hukuku için mücadele ediyorsa bu haklar tümüyle verildiği zaman zaten PKK de, kan da biter. Yok, (anadilde eğitim vb gibi) Kürtlerin tüm hakları pazarlıksız ve muhatapsız verilmesine rağmen PKK hala kandan, kaostan yana oynuyorsa yine biter. Bitmek zorunda kalır. Çünkü o zaman, BDP/PKK’nin Kürtler için mücadele ettiği savına hiç kimseyi hiçbir şekilde inandıramayacakları için bitmek zorunda kalırlar.
Öyleyse (Ak Parti, BDP… ) Kim olursa olsun, önce samimiyetini ispatlaması lazım.
On yıllardır zorla gasp edilen hakları pazarlıksız ve muhatapsız vermeyerek samimiyetinizi ispatlamayın. Dara düşünce de herkesle görüşmeyi kabul edin, muhatap alarak düşmanlarınızı palazlandırın, çıkarılan kaosa göre düzenlemelere gidin.
Ya da hak hukuk mücadelesi derken, kepenk kapatarak, Kürdistan sokaklarını kaosa çevirerek, belediyelerin halka yaptığı en basit resmi evrak için rüşvet(haraç) alarak milletin sırtındaki kambura dönüşün.
Sonra da halka çıkarılan faturayı dikkate almadan, verilen hakları sağlamadan Kürtlere de “Kürt Kardeşlerimiz, ya da milletimiz Şöyle Böyle” deyin. Olacak şey mi?
Milletin refahı ve geleceği için bedel ödemek üzere elinizi taşın altına koymaktan çekindiğiniz müddetçe size “Hadi oradan samimiyetinize kim inanır?” derler.
Samimiyetinizi ispatlayın, samimiyetinizi, samimiyetinizi…