İnanç ve kültür turizminin gözdesi Şanlıurfa'da, Balıklıgöl Platosunun 300 metre Kuzeybatısında 200 dönümlük bir alanda inşa edilen Şanlıurfa Müzesi, Türkiye’nin en büyük müze kompleksi olma özelliğini taşıyor.
İnsanlığın ilk çağlarından günümüze kadar uzanan tarihi eserlerin kronolojik düzeyde, imitasyon ve canlandırmalarla sergilendiği müzede, ziyaretçilere unutulmaz bir tarihi şölen sunuluyor.
Bir buçuk yılda 300 binden fazla insanın ziyaret ettiği 3 katlı Şanlıurfa Kent Müzesi, günümüz teknolojisi kullanılarak 4,5 kilometre mesafesi ile merdivensiz bir şekilde her çağı içinde barındıran farklı bölümlerden oluşuyor.
Müzede sırasıyla Paleolitik Çağ, Neolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, Tunç Çağı, Demir Çağı ve İslamiyet Çağına ait eserler, kendi zamanına ışık tutarken ziyaretçilere enstrümantal müzik eşliğinde belgesel tadında tarihi bir sefer imkanı sunuluyor.
Paleolitik Çağ’da göçebe bir yaşam sürdüren insanoğlunun, doğadaki ağaç, kaya ve kemik gibi hafif malzemelerden oluşturdukları geçici barınakların örneklerinin sergilendiği, yüzlerce insan ve hayvan figürünün yanı sıra oyma taşlar, kitabeler, mezarlıklar ve o zamanın yaşam malzemelerinin yer aldığı Şanlıurfa Müzesi, ziyaretçileri tarihin derinliklerine doğru uzun bir yolculuğa çıkarıyor.
Neolitik Çağ dönem yerleşkesinde ham madde sağlayan çakmaktaşı kaynakları ve kireçli oluşumların kalıntılarını, Tunç Çağı döneminde de topraktan yapılan çömlek, su mataraları ve tabakların özenle sergilendiği müzede, Demir Çağında demiri örs ile işleyen ustaların canlandırıldığı figürler ise ziyaretçilerde o dönemi yaşama hissi oluşturuyor.
İslamiyet Çağının işlendiği bölümde ise ziyaretçiler manevi bir havayı teneffüs ediyor. Duvara yansıtılan 360 dereceli sinevizyon gösteriminde, Hz. İbrahim’in, Nemrut karşısındaki cesareti ve Allah’a bağlılığını konu alan kısa bir belgesel sunuluyor.
Şanlıurfa Müzesi’nden hemen sonra uzay aracı görünümlü Halepli Bahçe Mozaik Müzesi’ni gezen ziyaretçiler, burada da tarihin unutulmaz sahneleriyle karşılaşıyor.
Şanlıurfa Müzesi ve Halepli Bahçe Mozaik Müzesi’ni gezerek geçmişteki insanların yaşayışlarını müşahede etme imkânına sahip olduğunu söyleyen Abdullah Şahin, her iki müzeden de etkilendiğini dile getirdi.
Şahin, “İnsanları derine götüren bir duyguydu. Atalarımızın, ecdadımızın daha önceki yaşayışlarını çıplak gözle gördük. Her şey anlatmakla da olmuyor. Gezip görmek ve bizzat şahit olmak lazımdır. Beni en çok, Şanlıurfa Müzesi’nde yontulmuş taş üzerindeki kabartmalar etkiledi. Daha sonra Halepli Bahçe Mozaik Müze’sindeki mozaik resimler de beni etkiledi, Özellikle 'amazon kraliçeleri' dedikleri bu mozaik resimler beni etkiledi.” dedi.
Toplumun, kendi tarihlerini araştırmada yetersiz kaldığını ifade eden Şahin, herkesi bu iki müzeyi gezmeye davet ettiğini belirterek, “Aslında kendi tarihimizi, kültürümüzü araştıran bir millet değiliz. Buralı olmama rağmen ilk defa gelip bunları görüyorum. Bu tarihi derinlikleri ilk defa görüyorum. Buradaki insanları kendi tarihlerini, bu derin tarihi gelip görmelerini ve gezmelerini tavsiye ediyorum. İleriki tarihte de gelip tekrar bu heyecanı yaşayacağım.” diye konuştu. (Ramazan Casuk-İLKHA)