Son bir haftadır Fransa'daki olayları başlatan “sarı yelekliler” konuşuluyor. Bunlar yeni bir Arap baharı gibi bir Avrupa baharını mı başlatacaklar bilinmez. Zira hükümetin geri adım atması dahi halkı sokaklardan alıkoymamış ve bugün itibariyle daha büyük ve kapsamlı bir protestoya hazırlanıyorlar. Peki neden?
Uluslararası konjonktüre baktığımızda dünyada petrol fiyatları ucuzlarken Fransa, akaryakıt vergisini artırarak akaryakıt fiyatlarının artmasına neden oldu. Gerekçe ise pek inandırıcı değildi. Zira böyle bir vergi için kullandığı gerekçe çevreyi korumaktı. Fransa hükümeti akaryakıt fiyatlarını artırarak kullanımının daha da azalmasına neden olmak, böylece çevreye verilen zararın azalmasını sağlamak istediği iddiasındaydı… İşin aslı ise; hükümetin aslında ekonomik sorunlarına yeni bir kaynak bulmak için oynadığı oyunda “çevreyi koruma” gerekçesi kılıfını uydurmaktı. Aslında hükümet bu hamleyle yükü düşük gelirlilerin üzerine yüklemeyi tercih etmişti. Bu da sosyal patlamaya neden oldu.
Dikkat çeken taraf ise, Arap baharında olduğu gibi Fransa'daki olaylarda da halkın hareketlenmesinde ve meydanlara çıkmasında sosyal medya büyük rol oynamasıdır. Hükümetin bu vergi hamlesine tepki gösteren bazı vatandaşlar bu uygulamaya karşı protesto eylemleri düzenlenmesi yönünde çağrılar yaptılar ve bir anda halk bu çağrılara icabet etti. Herhangi bir siyasi partinin, sendikanın ve benzeri yapının organizasyonu olmaksızın insanlar sırf ortak tepkiye destek vermek amacıyla meydanlara çıkmışlardı. Olaylar çok hızlı bir şekilde yayıldı ve alev kısa süre içinde Fransa'nın her tarafını sardı.
Akaryakıt vergisinden kaynaklanan zammın böyle bir patlamaya neden olması bu zammın bardağı taşırma olduğu ve halkın birçok uygulamadan rahatsız olduğunun sosyolojik alt yapısıdır. Bu durum da Fransa'da özellikle toplumun düşük gelirli kesiminin artık ekonomik yükü kaldırmakta iyice zorlanmaya başladığını gösteriyor. Zaten olaylarla bağlantılı olarak kamuoyuna yansıyan yorumlar, olaylara destek verenlerin yaptığı açıklamalar ve yayınladıkları mesajlar gerçekten ekonomik yükün gittikçe kaldırılamaz hale geldiğini ortaya koyuyor.
Sarı yelekliler ayaklanması olarak tanımlanan bu hadiseler zaman içinde Avrupa'daki diğer bazı ülkelere de sıçrayabilir. Olayların halk ayaklanması yönüyle zihinlerde “bu olaylar da acaba bir Avrupa baharını mı doğuracak?” sorusunun oluşmasına yol açıyor. Ancak Avrupa'da Arap dünyasındaki teokratik rejimleri karşısına alan siyasi akımların benzerleri pek yaygın olmadığından dikta rejimleri devirme amaçlı bir toplumsal hareket olmayacağı, halk ayaklanmalarının hakim rejimleri değil de iktidardaki hükümetleri hedef alacağı düşünülebilir. Bunun için de muhalefet cephesinde bulunan siyasi partilerin bunu propaganda malzemesi yapacağı kaçınılmazdır…
Sonuç olarak; Fransa'nın bugünlerde yaşadıklarını bütün Avrupa gidişatının sancılarını gösteriyor. Avrupa ahlaki çöküntüden muzdarip olduğu gibi ekonomik cazibesini de kaybetmiş bulunuyor. Bu gidişatla üstat Bediüzzaman'ın “Osmanlı Avrupa'ya gebedir, Avrupa'da İslam'a” sözlerinin bir yansıması olarak görülebilir.