Savaş komisyoncuları

Edip AKAR

İslam coğrafyasında savaşların olmaması en iyisidir. Savaş kaçınılmaz olduğunda da yıkımın en az olması ve en az ölümle sona ermesi temennimizdir. Bu açıdan Afrin'in yıkılmadan el değiştirmiş olması olumludur. Yalnız operasyon sürecinde ölü sayılarının borsa rakamları gibi paylaşılması yanlış olmuştur. Nitekim ölüm rantçıları bundan kar peşindedir ki hala daha devrimci savaşı yükseltmekten bahsediyorlar.

Geçen yıllar gösterdi ki; Suriye'de bir alanı, bir bölgeyi ele geçirmek nihai bir kazanım değildir. Gökyüzündeki bulutların değişip dağılması gibi Suriye'de harita ve bu haritadaki etkin olma durumu değişiyor. Önemli olan oradaki halkın huzur bulabileceği bir adalet ve güven ortamı oluşturmaktır.

Afrin merkezinin kolayca el değiştirmesi ortada bazı devletlerle bir pazarlık olduğunu gösteriyor. Şimdi, ABD ile pazarlık yapıyoruz, Rusya ile anlaşabiliyoruz, Peki neden rejimle veya PYD ile görüşemiyoruz? Artık “Efendi ile dost, kukla ile düşman” siyasetini bırakmalıyız. Kendi işimizi kendimiz görmeli, aradaki komisyoncuları coğrafyamızdan uzaklaştırmalıyız. Çünkü savaşlar zaten bunların geçim kaynağıdır. Silah tüccarları savaşın bitmesini ister mi?

Hatırlarsanız; Fırat Kalkanı Operasyonu öncesinde, PYD koridorunun bir yönüyle Türkiye'yi İslam dünyasından kopardığı dilendiriliyordu. Koridor kırıldı ama ırkçı söylem maddi görünürde olmasa bile kalplerde, zihinlerde erişilemez bir duvar örecektir, bir set oluşturacaktır. Bir yandan “Gönül Coğrafyamız” deniyor; ama diğer yandan da ırkçılık damarlarına yatırım yapılıyor. Irkçılık damarına yatırım yapan kazanım, küreselleşen dünyada gelecek için zararlı bir kazanımdır.

Türkiye Afrin'e operasyon ile ABD'nin Suriye'deki oyununun şeklini değştirdi. Ama dikkat edin biz ABD'nin bizzat askerlerine, dokunulmazlığına tek bir kurşun atmış değiliz. Onun için olayı ABD ile hele topyekûn Batı Dünyası ile savaş şeklinde şişirmek hatadır. Irak ve Suriye'yi kana bulayan Amerika'nın devasa askeri üssü halen İncirlik'tedir; 15 Temmuz darbesini destekleyen ABD'nin Büyükelçiliği, Başkonsolosluğu Ankara'dadır, İstanbul'dadır. O açıdan öyle havalara girmeye gerek yok.

Gelelim ABD'ye: ABD kendisi için sadece maddi külfet hatta silah deneme kobayı olan bir ordunun dağılmasından ve bu ordunun manevra alanının kaybedilmesinden endişelidir. Bir ülkede toplumsal olaylar olunca açıklanan provokatif propaganda endişesi değil gerçek bir endişedir bu. Çünkü böyle itaatkar mayın eşekleri herkese nasip olmaz.

Bir ülkenin düşman kabul edilmesi ve güvenlik stratejisinin buna göre kurgulanması için o ülkenin ne yapması gerekir? Aleyhimizde olan neredeyse herkesi destekleyen ABD'den bahsediyorum. ABD aleyhimize kararlar aldıkça ona göre atraksiyonlar gösteriliyor. İç kamuoyunun yiğitlik damarı kabartılıyor ama sonuç olarak hala müttefikiz. Biz bunu dediğimiz zaman diyorlar ki; devlet yönetiyoruz bakkal değil. Ama biz de adamı bakkaldan kov demiyoruz zaten. “En fazla bir kere aldan ve aldatandan hesap sor” diyoruz.

ABD küresel alanda bir hâkimiyet oluşturmaya çalışıyorsa; bu hakimiyeti kırmak için de küresel bir mücadele gereklidir. Müslümanlar ve İslam bu potansiyele sahiptir. Sorun, bu potansiyelin nasıl harekete geçirileceğine dairdir. Öncelikle bu zorba ağaya karşı harekete geçme bilinci oluşturmak gereklidir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.