Hayatta her işin ve konunun, kendi çerçevesi içerisinde usul ve ilkeleri vardır. Yine hayattaki eylemlerin odaklandığı, hizmet ettiği hedeflerin bazı ilkeleri vardır. Bu hedeflerin dayandığı esasların felsefesi, bu esaslara ulaşma yolunda kullanılan eylemlerin de düşünsel zeminini içermelidir. Ortaya konulan hedef meşru olsa bile, bu hedeflerin tahakkuku için kullanılan araçların her türlüsünün mübah olduğu söylenemez. Özellikle de vasıtaların, ortaya konulan hedefin dayanakları ile çelişmesi düşünülemez. Kullanılan vasıtaların, hiçbir şekilde hedeflerden daha fazla ehemmiyetli görülmemesi lazımdır. Kısacası; nerden, niçin yola çıktığımızı daima hatırlayıp adımlarımızı buna göre atmamız lazımdır.
Hayatta her şeyin kendisine göre ölçüsü olduğu gibi, savaşın da kendisine göre ilke ve prensipleri, sınırları vardır. Bu sınırlara her şart altında riayet edilmesi lazımdır. Savaşlarda hiçbir meşru ölçünün gözetilmemesi, insanı insanlıktan çıkarır, canavarlaştırır. Savaşta; onur, izzet ve adaletin gözetilmesi, ölçüyü kaçırmama, askeri eylemlerin siyasi hedeflere hizmet etmesi ile yetinilmesi, düşmanın bile onuruna riayet, sivillerin can güvenliği; kadınların, çocukların, yaşlıların, din adamları vs. gibi muharip olmayanların katledilmemesi; sivillerin mallarına zarar verilmemesi, yağmanın yapılmaması gibi evrensel kriterlere riayet etmek gerekir. Hele savaşın bir tarafı veya tarafları İslami kesimden insanlar ise, bu konudaki ölçüler daha da hassaslaşmaktadır. İslam'ın savaş hukukuna riayet etmemek, haddi aşmaktır.
Günümüzde hem İslami, hem de seküler çevrelerin, savaş hukukuna dair yapmış oldukları ideal açıklamalar ve tanımlamalar, sadece kâğıt üzerinde kalmaktadır. Savaş meydanında ise, ilke ve prensipler hiçbir şekilde hatırlanmamaktadır.
Sivil ölümleri, İslam coğrafyasında yaşanan en büyük sorundur. Hem topraklarımızı işgal eden İslam ve insanlık düşmanlarının saldırılarında, hem de İslam âleminde vuku bulan iç çatışmalarda bütün ahlâki ve insani değerler ayaklar altına alınmaktadır. Özgür(!) dünyanın medeni(!) askerlerinin yüzlerindeki sahte maskenin arkasındaki vahşi yüz, savaş ve işgal zemininde ortaya çıkmaktadır. Hatta savaşın olmadığı, tek taraflı saldırıların olduğu yerlerde bile siviller en acımasız şekilde katledilmektedir.
İslam düşmanlarının insan hakları ve özgürlük nutuklarının birer yalan olduğunu biliyoruz. Ama birbirilerini boğazlamayı ve kan ile yıkanmayı marifet sayan bu ümmetin evlatlarının gözü dönmüşlüğünün ise, hiçbir izahı yoktur.
Özellikle de günümüzde gelişen teknoloji ile yürütülen savaşlarda siviller dikkate alınmamakta, sivil kayıplar adeta böcek zayiatı gibi görülmektedir. Ölen her can, şuurunu ve hislerini yitiren ve gözü dönmüş siyasetçilerin nezdinde sadece birer sayıdan ibarettir.
Uçaklar, yerleşim yerlerini bombalarken; cami, okul, hastane demeden en dokunulmaz yerler insanların başına yıkılırken, bu utanç tablosunu, patlattıkları bombalarla ne kadar çok insan öldüreceğinin hesabını yapanların eylemleri tamamlamaktadır.
Kadınların ve çocukların bombalarla parçalanması, hiçbir hak arayışı ve özgürlük mücadelesi söylemi ile izah edilemez. Çocukların parçalanmış bedenlerinin hak talebi ve zulme başkaldırı ile alakası yoktur.
Ortadoğu'da ve Kürdistan'da bu acıları iliklerimize kadar hissetmekteyiz. Her gün canlarımızdan parçalar kopmaktadır. Kuşatma altına alınan insanların topyekûn ölüme mahkûm edilmelerinin hiçbir izahı yoktur. Suriye'de kuşatma ve abluka bir savaş stratejisi olarak kullanılmaktadır. Neticede binlerce insan bu kuşatma ve ablukalardan dolayı can vermiş, yüz binlerce masum insan ise, zor şartlar altında can çekişmektedir.
Yine hedef tanımayan bombalarla yapılan saldırılar neticesinde, nice masumlar can verirken, bu katliamlar, insanlığın siciline birer kara leke olarak geçmektedir.
Ülkemizde son zamanlarda sivillere yapılan veya sivillerin dikkate alınmadığı saldırılar yoğunlaşmaktadır. Bu ahlâksız ve kirli süreç, gittikçe tırmanmaktadır/tırmandırılmaktadır.
Hem PKK, hem de IŞİD yapmış oldukları eylemlerde sivil insanların can ve mal güvenliğine dikkat etmemektedir. Sivillere dikkat etmek bir yana, ne kadar çok insanın öleceği hesapları üzerinde yoğunlaşılmaktadır.
Sivillere yönelik saldırılar, kimden gelirse gelsin ve kime yapılırsa yapılsın, kınıyoruz, lanetliyoruz.
Her platformda, başta kadın ve çocuklar olmak üzere, sivil insanlara karşı yapılan saldırlar lanetlenmelidir. Sivillere saldırının hiçbir makul izahı yoktur; kadın ve çocuk öldürmenin hiçbir anlaşılır tarafı yoktur, olamaz.
Türkiye'de ve Ortadoğu'da çatışan, savaşan tarafları müzâkere masasında adil bir zeminde sorunlarını halletmeye çağırıyoruz. Eğer ille de savaşacaksanız, evrensel insani değerlere ve İslami kriterlere riayet ediniz. Savaşların, çatışmaların kurbanları mazlum kadın ve çocuklar olmasın.