İslam coğrafyasında Emperyalist devletlerin sömürgeci politikalarının sebep olduğu istikrarsızlık giderek daha tehlikeli bir hal almaya başladı. ABD'nin uluslararası hukuku hiçe sayan girişimleri ile istikrarsızlığa öncülük eden ülkelerin başında gelmektedir. ABD için hukuktan söz etmemiz ise sadece hatırlatmaktır. Yoksa dünyadaki her türlü hukuksuzluğun somut örneğidir.
Bunlardan; Kudüs kararı, İran'da yaşanan karışıklıklar ve Kuzey Kore ile restleşme gibi kışkırtıcı hukuksuz politikalarından bazılarıdır. Amerika, şimdi Suriye'de oynadığı oyunla yeni bir hamle peşindedir. Sınır Güvenlik Gücü” adı altında PYD'yi 30 bin kişilik bir orduya dönüştürmeye kalkışması, ABD'nin bölgeye yerleşme niyetinde olduğunu göstermektedir. 4 bin TIR dolusu ağır silahlar ve askeri malzeme bu amaçla Suriye'nin Kuzeyine taşınmış ve malum unsurlar ABD ordusunun subayları tarafından eğitilmektedir. Unutulmasın ki PYD /YPG ve SDG gibi isimler altındaki yapılanmaların merkezinde ABD'nin bölge ülkeleri üzerindeki çıkarları vardır. ABD tarafından sahaya sürülen uygulama ve yardımlar, sonradan bu unsurları yüzüstü bırakacak anlamında değildir…
Ancak, ABD'nin bu girişimi bölge açısından olduğu kadar dünya barışı içinde son derece tehlikeli bir girişimdir. Geçmişte Amerika'nın politikalarına teslim olmayan ülkeleri “terör örgütlerine destek” vermekle suçlayan ABD, şimdi bu suçu bizatihi kendisi işlemektedir. Amerika uzun zamandan beri milyonlarca dolar tutarındaki silahların yanında teröristlere 200 ila 700 dolar arasında değişen maaşlar dağıtmaktadır. Aslında Suriye'deki bu hazırlık ve oluşumu 2014'den beri devam etmektedir. Bunu yapmasının ana temelinde istikrarsız bir coğrafya oluşturmak ve bir koyup bin alma hesaplarıdır.
Türkiye'nin Menbiç ve Afrin'e yönelik operasyonlara hazırlandığı bir dönemde operasyon sonrası ne olacak? sorusu merak ediliyor. Rusya'nın ve İran'ın tavrı ne olacak? konusu da işin gidişatını belirleyecek. Hatırlanacağı üzere Rusya bu örgütün Moskova'da irtibat bürosunun açılmasına müsaade ederek ilişkilerini sürdürmüş ve halen de sürdürmektedir. Özellikle Rusya'nın, “hava sahasıyla ilgili” Afrin operasyonununa karşı net bir tavır sergilememesi, Türkiye'yi ciddi manada rahatsız ediyor. İdlip yönetimi pazarlık konusu edilecek gibi… Türkiye bazı konularda Rusya'yla görüşmeli ama hiç biri zaman tam olarak ona güvenmemeli. Tüm ihtimaller hesaplanmalı ve operasyon yapılacaksa buna göre hazırlığını yapmalıdır.
Rusya'nın kendi iç pazarlıklarını bir köşeye bırakarak; İran'ında bu konuda çok uyanık olması gerekir. Zira ABD'nin en büyük hedeflerinden biriside; Suriye'nin Kuzeyini işgal etmek ve Türkiye ile İran'ın koridorunu kapatmaktır. Bunun içinde kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye ve İran'ı tehdit eden bu örgütü kendi çıkarları doğrultusunda silahlandırmıştır.
Sonuç olarak; bütün bölgeyi karıştırmak isteyen ve bu konuda hiçbir ilke tanımayan ABD'nin hamleleri bölge ülkelerinin nasıl hareket etmelerini belirlemelidir. Büyük şeytanın hamlelerini okumayıp küçük hesaplar peşine düşecek bölge ülkeleri telafisi zor bedeller ödeyebilirler. Bu konuda defalarca ikaz ettiğimiz gibi; başta Türkiye ve İran olmak üzere, ABD'nin bölgede oynamak istediği oyunu, bölge ülkeleri bir araya gelerek ve birlikte geliştirecekleri adımlarla bertaraf edebilirler. Şu anda Suriye'deki gelişmeler bunun mihenk taşı konumundadır.