15 yıldır iktidarda olan Ak Parti 6 Milli Eğitim Bakanı değiştirdi, dikiş tutmayan eğitim sisteminde yıldan yıla değişiklikler yapıldı, artık eğitim sistemi deneme tahtasına döndü. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı'nın öve öve bitiremediği TEOG sınavı da tarihte kaldı.
Eğitimcilerin ve velilerin kafası karışık, herkes yeni sistem nasıl olacak? diye soruyor.
Yeni sistem nasıl olursa olsun, on yıllardır olduğu gibi birkaç yıl sonra o da değiştirilecek. Hatırlarsanız 4 yıl önce SBS yerine TEOG sınavı getirildi, o zaman Milli Eğitim Bakanı olan Nabi Avcı; “Bu uygulama, ilgili bütün tarafların katılımıyla birlikte oluşturuldu. 16 ilde çalıştaylar düzenlendi, bütün paydaşların katkısıyla şekillendi.” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu. Sonuç; kocaman bir sıfır, yine sil baştan.
Eğitim alanındaki sorunlar sadece sınavların şekli ile ilgili değildir. En az bunun kadar eğitimci ve müfredat da etkilidir.
Hükümet, her yıl bütçenin aslan payını eğitime ayırıyor. Ders kitapları ve tabletler bedava dağıtılıyor, okullar ve yeni sınıflar yapılıyor, fiziki şartlar günden güne daha da iyileştiriliyor. “Öğrencilerin başarısı” konusuna gelince, maalesef aynı olumlu cümleleri yazamıyoruz. Çünkü eğitimcilerin tavrı, sınavların şekli ve müfredatın içeriğinde ciddi problemler vardır.
Bu problemlerin çözümü için evvela eğitimcilerimiz bilinçlendirilmelidir, çünkü başarının sırrı eğitimcilerdedir. Öğrencilere sadece kuru bilgiyi değil aynı zamanda saygıyı, sevgiyi, adaleti, inanç değerlerini ve sorumluluklarını taş üstündeki nakış gibi işlemelidirler.
Müfredata gelince; inanç, medeniyet ve tarihimizle çelişen yüzlerce detay sıralayabiliriz, bunlardan tevhit inancımızı bozan örneklerden sadece bir örnek vereceğim. İlköğretim 4. Sınıf Türkçe Ders kitabının (3. Kitap) 113. Sayfasındaki “Müzik yeryüzüne nasıl geldi” serbest okuma metnini okuduğunuzda; “Yeryüzü ve gökyüzünün büyük bölümüne hükmeden tanrı Quetzalcoatıl'ı nasıl methettiğini” göreceksiniz. Bu bilgi ile yetişen bir öğrencinin sağlam Allah inancı olabilir mi?...
Müfredattaki diğer çarpıklıklara gelince; Resim ve Müziği sevmediği, bu alanlarda yeteneği olmadığı halde çocukları bu derslere mecbur bırakmak akıl kârı mıdır? Kuru kuru isim ve tarihleri ezberletmek, adet yerini bulsun diye ilkokuldan beri yabancı dil öğretmenin şimdiye kadar kime ne faydası olmuştur?...
Sonuç olarak mevcut eğitim sistemi; bilgi, ilim ve kültürden ziyade, rahat bir hayat sürmek için para kazanılacak kapı olarak görülüyor maalesef. Para ve meslek kazanmak amacıyla gidilen bir mektepten, toplumu ıslah edecek muallimler yetişir mi? Hayır.
Merhum Nurettin Topçu yaklaşık 50 yıl önce ne güzel özetlemiş; “Bizi Hakka götüren bir yol, aydınlığa açılan bir kapı lazım. Bu kapı mektebin kapısıdır. Bugünkü mektep insanın ruhunu yüceltmek için değil, makineye esir olarak midesinin saltanatını yaşatmak için açılmış kapıdır. Gençler, bina, fabrika, teknik hizmetlerde alacakları paranın hesabını yaparak bu kapıdan giriyorlar. Elbette onda hürmet, hayâ, vatanseverlik, sanat ve ahlak dersleri almayacaklardır. Mektep denen kutsal çatının altında bu gün usta-çırak münasebetinden başka bir şey yaşanmıyor. Mektep artık gençliğe karakter mayası aşılamıyor. Bize bir insan mektebi lazım…”
Kısacası eğitimde mantık değişmezse hiçbir şekilde verim artmaz. Dolayısıyla SBS, TEOG ve yeni sistemin birbirinden hiç farkı olmaz.