Strateji Düşünce ve Analiz Merkezinin, (SDAM) Türkiye İsveç ve Finlandiya'nın yer aldığı 3'lü mutabakat hakkındaki analiz metni şu şekildedir:
Rusya’nın Ukrayna işgali sonrası artan Rusya kaynaklı güvenlik endişeleri, İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya katılmaya teşvik etti. NATO üyelerinin genişlemeye olumlu bakması ve Batı kamuoyunda oluşan Rus ve Rusya karşıtı hava bu ülkelerin karar almasını kolaylaştırdı. Nihayetinde iki ülke eşzamanlı biçimde 18 Mayıs’ta NATO üyeliğine resmen başvurdu. ABD’nin ve diğer güçlü batılı ülkelerin kefaletiyle sürecin pürüzsüz ve hızlı gerçekleşeceğini uman İsveç ve Finlandiya yetkilileri, Türkiye’nin bu ülkelerin terör örgütlerine verdiği destekten kaynaklı vetosuna başlangıçta anlam veremeseler de şoku atlatmaları ve Madrid Zirvesi öncesi üçlü bir muhtıra imzalama noktasına gelmeleri 1,5 ay gibi nispeten kısa bir sürede gerçekleşti. Bunda şüphesiz Türkiye’nin, haklı endişelerinin yanı sıra, sergilediği ne istediğini bilen, istediğini almakta kararlı ve müzakere yoluyla anlaşmaya açık tutumunun etkisi oldu. Neticede 29-30 Haziran 2022 Madrid Zirvesi’nden bir gün önce üç ülke liderleri bir araya geldi. İki saatlik müzakerenin ardından üç ülke dışişleri bakanları 10 maddeden oluşan üçlü muhtırayı imza altına aldılar.
"Muhtıranın muhtevası Türkiye’nin kaygılarını dikkate alacak şekilde kayda alındı"
Muhtıranın muhtevası Türkiye’nin kaygılarını dikkate alacak şekilde kayda alındı. Giriş cümlelerinden sonra 3'üncü madde, Türkiye’nin sıklıkla dile getirdiği gibi, terörizmin “tüm biçim ve tezahürleriyle” müttefiklerin ulusal güvenliklerine olduğu kadar uluslararası barış ve istikrara da tehdit oluşturduğunu ifade etmektedir. Teröre karşı sarsılmaz dayanışma ve ortak savaşın ittifakın ana unsurlarından birisi olduğu kaydedilmektedir. 4'üncü maddede İsveç ve Finlandiya, Türkiye’nin milli güvenliğini dikkate alarak PYD/YPG ve FETÖ’ye destek sağlamayacağını taahhüt etmektedir. Devamında iki ülke, terörizmi tüm biçim ve tezahürleri ile reddetmekte ve en kuvvetli şekilde kınamaktadır. Akabinde ise yine vurgulu bir biçimde Türkiye’yi hedef alan terör saldırıları kınanarak Türkiye ve terör kurbanlarının aileleriyle dayanışma ifade edilmektedir. Türkiye ise bu ülkelerin ulusal güvenliklerine yönelik tehditlere karşı İsveç ve Finlandiya’ya tam destek vermektedir. Her ne kadar PYD/YPG ile FETÖ bu madde kapsamında açıkça “terör örgütü” olarak tanımlanmasalar da maddenin genel muhtevasındaki güçlü terör ve terörizm vurgusu Türkiye’nin tezlerini desteklemektedir. Nitekim İsveç’te yoğun olmak üzere uluslararası arenada terör destekçilerinin gösterdiği güçlü tepki hukuki düzlemde olmasa da sosyal düzlemde Türkiye’nin terör vurgusunun nasıl anlaşıldığının göstergesidir. Beşinci maddede, İsveç ve Finlandiya PKK’nın terör örgütü olduğunu teyit etmekte, PKK’nın yanında “diğer tüm terör örgütlerinin ve uzantılarının” ve dahi bu terör örgütleriyle bağlantılı veya onlardan esinlenmiş bireylerin faaliyetlerini önleme sözü vermektedir. Üç ülke bu terör örgütlerinin faaliyetlerini önlemek için iş birliğini artırma konusunda anlaşmaktadır. PYD/YPG’nin PKK’nın Suriye’de faaliyet yürüten kolu olduğu hakikati Türkiye tarafından yıllardır bütün ikili ve çok taraflı platformlarda dile getirilmektedir. Bu minvalde “diğer tüm terör örgütleri ve uzantıları” şeklinde muğlak bırakılan ifade birden fazla yoruma açık olsa da Türkiye’nin tezlerine yakın bir tanımın müzakereler esnasında şifahen de olsa zikredildiği düşünülebilir.
"Teröre ve organize suçlar ile ortak sorunlara karşı üç ülke ortak yapılandırılmış bir diyalog ve iş birliği mekanizması kuracak"
6'ncı maddede, Finlandiya ve İsveç kendi iç hukuklarına atıfta bulunarak Türkiye’nin kaygılarını azaltmaya çalışmaktadır. Buna göre Finlandiya, 1 Ocak 2022’de yürürlüğe giren ceza kanunu değişikliğini öne sürmekte, terör eylemlerine katılım suçunun kapsamının genişletildiğini deklare etmektedir. Öte yandan İsveç, 1 Temmuz’da yeni ve eskisinden daha katı bir Terör Suçları Yasası’nın yürürlüğe gireceğini teyit ederken İsveç hükümetinin terörle mücadele yasasını daha da sıkılaştırmaya hazırlandığını bildirmektedir. Bu devletlerin Türkiye’nin kaygılarını gidermek, en azından güvenlik teminatı vermek için kendi iç hukukunu referans göstermesi ve dahası onu değiştireceğini taahhüt etmesi Türkiye açısından büyük bir diplomatik başarıdır. 7'nci maddede üç ülke an itibariyle aralarında herhangi bir silah ambargosu olmadığını beyan etmektedir. Gelecekte İsveç ve Finlandiya’dan savunma ürünleri ihracının, NATO’nun kurucu anlaşmasının 3'üncü maddesinin ruhuna uygun olarak yürütüleceği kayıt altına alınmaktadır. Söz konusu 3'üncü madde özetle müttefiklerin bireysel veya kolektif savunma kapasitelerinin güçlendirilmesinin ehemmiyetinden bahsetmektedir. Atılacak esas somut adımlar 8'inci maddede 7 paragraf olarak sıralanmıştır. Teröre ve organize suçlar ile ortak sorunlara karşı üç ülke ortak yapılandırılmış bir diyalog ve iş birliği mekanizması kuracak. Bu bölümde İsveç ve Finlandiya terörizme karşı mücadelede kararlılık vurgusunu yinelerken Türkiye’nin talep ettiği terör zanlılarının iadesini ivedilikle ve titizlikle ele alacaklarını bildirmektedir. PKK’nın ve “diğer tüm terör örgütleri ile onların uzantılarının”, ayrıca bağlantılı birey ve grupların bu ülkelerdeki tüm finansal aktiviteleri ve örgüte eleman kazandırma çalışmaları soruşturulup yasaklanacak. Üç ülke dezenformasyona ve iç hukuklarının terör örgütlerine menfaat sağlayacak biçimde istismar edilmesine karşı birlikte mücadele edeceklerini taahhüt etmektedir.
"Türkiye haklı davasında Ukrayna’yı destekleyip diğer taraftan Rusya ile ilişkilerini kesmeyerek takdir edilen bir denge politikası yürütme yolunu seçti"
İsveç ve Finlandiya silah ihracatını düzenleyen ulusal mevzuatlarını gözden geçirecek ve NATO çerçevesinde güncelleyecek. Türkiye’nin ve diğer Avrupa Birliği üyesi olmayan NATO müttefiklerinin mevcut ve müstakbel AB ortak güvenlik ve savunma girişimlerine dâhil olması için İsveç ve Finlandiya destek verecek. Hukuki niteliği ve bağlayıcılığı noktasında şüpheler barındıran metin, Türkiye’nin geçmiş tecrübelerinin de etkisiyle birçok kesimden eleştiri aldı. Eleştirilerin ortak noktası İsveç ve Finlandiya’nın sözlerini tutacağının garantisinin ne olduğu ve olası bir cayma durumunda nasıl bir yaptırım olacağı şeklindedir. Bu husus müzakereler esnasında gündeme gelmiş olacak ki muhtıranın 9'uncu maddesi zikredilen adımların atılması için kurulacak “Daimî Ortak Mekanizma”dan bahsetmektedir. Bu mekanizma üç ülkenin Dışişleri, İçişleri ve Adalet bakanlıklarından ve İstihbarat ile Güvenlik Kurumlarından uzmanları içerecektir. Bu mekanizma diğerlerinin katılımına açık olacaktır. Son olarak 10'uncu maddede Türkiye, NATO’nun açık kapı politikasına desteğini yinelemekte, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya davetini onaylamaktadır. İlgili tarafların dışişleri bakanlarının imzasıyla onaylanan belge başta ABD olmak üzere diğer NATO müttefikleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Batı ile yaşadığı stratejik kırılmadan bu yana “Batılı müttefikleri” tarafından mütemadiyen dışlansa da lakin jeopolitik konumu, güçlü idari ve askeri yapısı, demografisi ve bölgesinde artan nüfuzuyla kendisine masada yer bulabilmektedir. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının akabinde Batı bloku Rusya’ya izolasyon uygularken Türkiye haklı davasında Ukrayna’yı destekleyip diğer taraftan Rusya ile ilişkilerini kesmeyerek takdir edilen bir denge politikası yürütme yolunu seçti. Türkiye’nin askeri ürünlerinin Ukrayna’nın ülke savunmasına sağladığı askeri ve moral katkı Batı kamuoyunda bozulan Türkiye imajını bir nebze düzeltti. Öte yandan Ukrayna’nın Rusya karşısında düştüğü durum Rusya’ya komşu ve yakın olan İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya katılmaya teşvik etti. Başvuru ve kabul sürecinin suhuletle geçeceğini uman bu iki ülke Türkiye’nin önlerine koyduğu teröre destek ajandası nedeniyle zor durumda kaldılar.
"Sözlerini tutmadıkları takdirde İsveç ve Finlandiya’nın tam üyeliğine Türkiye müsaade etmeyecektir"
Uzun süredir ilk defa Türkiye kendi tezlerini dünyaya duyurma fırsatını bu süreçte elde etti. Her iki ülke kamuoyunda bu ülkelerin terör örgütleri ile girdiği angajman yüksek sesle tartışılır hale geldi. NATO üyeliğinin kendileri için vazgeçilmezliği sonucunda diplomasinin devreye girmesiyle Türkiye’nin kaygılarını gidermeyi amaçlayan, bu minvalde taahhütler içeren mutabakat muhtırası 28 Haziran’da imzalandı. Yukarıda incelenen metnin genel muhtevası Türkiye’nin söylemsel baskınlığını yazılı bir belgede kayıt altına alırken İsveç ve Finlandiya’ya yoruma açık gri alanlar üzerinden iç politikalarında diplomatik/politik esneklik alanı bırakmaktadır. Muhtıra, PYD/ YPG ve FETÖ’nün ismen de olsa uluslararası bir belgede kayıt altına alınması açısından önemlidir. Her ne kadar bu örgütler açıkça terör örgütü olarak lanse edilmese de açıkça “Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit” olarak kabul edilmekte, İsveç ve Finlandiya bunlara destek vermeyeceğini taahhüt etmektedir. Terörün evrensel kabul görmüş bir tanımı bulunmamaktadır. Fakat sivil katliamlarıyla topluma korku salarak hedeflerine ulaşma arzusu tüm terör örgütlerinin ortak özelliğidir. Hal böyle iken 5'inci maddenin son cümlesi hem Türkiye hem de terör kurbanlarıyla empati kurmakta, dolaylı yoldan bu örgütlerin terörsel niteliğini kabul etmektedir. Anlaşmaya uyulup uyulmayacağı sorusu ve uyulmadığı takdirde Türkiye’nin ne yapabileceği sorusu ve kaygısı meşrudur. Bu kaygıyı giderecek adımlar 8 ve 9'uncu maddelerde detaylandırılmış, daimî mekanizmayla sürecin takibini sağlayacak kurumsal yapı oluşturulmuştur. Bundan sonrası Türkiye makamlarının işi sıkı tutup titiz inceleme yapmalarına, kamuoyunu bu mekanizmanın, tabiatıyla, genel sürecin paydaşı yapmasına bağlıdır. Muhtıranın bağlayıcılığına dair bir diğer önemli husus şudur: Malum, 5 aşamada gerçekleşen tam üyeliğin birinci adımında başvuru, devamında katılım müzakereleri, katılım protokolünün imzalanması bulunmaktadır. 4'üncü adım ise müttefik ülkelerin iç onay süreçleri, en sonda ise Washington Antlaşması’na (1949) taraf olma, yani NATO üyeliği bulunmaktadır. Başvuru yapan ülkeler prosedür gereği NATO tarafından Madrid Zirvesi’nde NATO’ya katılmaya davet edildiler, Türkiye onların daveti üzerindeki vetosunu kaldırdı. Olur da muhtıranın gerekleri yerine getirilmezse Türkiye 4'üncü adımda iç onay sürecini geciktirerek bu ülkelerin NATO’ya tam katılımını yine veto edebilecektir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO marjında düzenlediği basın toplantısında kendisine bu yönde sorulan soruya Makedonya örneğini verdi. Makedonya, Yunanistan’ın vetosu üzerine ismini değiştirmek zorunda kalmış ve yıllar süren bekleyişin ardından örgüte 2020’de resmi olarak üye olabilmişti. Sözlerini tutmadıkları takdirde İsveç ve Finlandiya’nın tam üyeliğine Türkiye müsaade etmeyecektir. Ettiği takdirde özellikle 15 Temmuz sonrası sergilediği tam bağımsız dış politika ve güvenlik politikası sekteye uğrayacaktır.
Ek:
Üçlü Muhtıra 1. Bugün, NATO Genel Sekreterinin kolaylaştırıcılığında bir araya gelen Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in temsilcileri müteakip hususlarda mutabık kalmışlardır. 2. NATO, müşterek savunma ve güvenliğin bölünmezliği ilkeleriyle ortak değerlere dayalı bir İttifaktır. Türkiye, Finlandiya ve İsveç Washington Antlaşması’nda belirtilen ilkelere ve değerlere bağlılıklarını ifade ederler. 3. İttifakın en temel unsurlarından biri üye devletlerin milli güvenliğinin yanısıra uluslararası barış ve istikrara doğrudan tehdit teşkil eden terörizmin tüm biçim ve tezahürleriyle mücadelede tam dayanışma ve iş birliğidir. 4. Müstakbel NATO Müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır. Türkiye de milli güvenliklerine yönelik tüm tehditlere karşı Finlandiya ve İsveç’e tam destek verir. Finlandiya ve İsveç terörizmi tüm biçim ve tezahürleriyle en kuvvetli şekilde reddeder ve kınar. Finlandiya ve İsveç, tüm terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri saldırıları açık ve net biçimde kınar, Türkiye’yle ve mağdurların aileleriyle en derin dayanışma duygularını ifade eder. 5. Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder. Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder. Türkiye, Finlandiya ve İsveç bu terör örgütlerinin faaliyetlerini engellemek amacıyla aralarındaki iş birliğini artırmaya karar vermişlerdir. Finlandiya ve İsveç, bu terör örgütlerinin emellerini reddeder. 6. Buna ilaveten, Finlandiya 1 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Yasası’nda yaptığı bir dizi değişiklikle cezalandırılabilir terör suçları kapsamına yeni faaliyetler eklemiştir. 1 Ocak 2022 tarihinde yürürlüğe giren bu son değişikliklerle terörist grupların faaliyetlerine katılım suçunun kapsamı genişletilmiştir. Aynı zamanda, kamusal alanda terörizmi tahrik eylemleri ayrı bir suç olarak cezalandırılmıştır. İsveç, yeni ve daha etkin bir Terör Suçları Kanunu’nun 1 Temmuz itibariyle yürürlüğe gireceğini ve hükümetin terörle mücadele mevzuatını daha da tahkim edeceğini teyit eder. 7. Türkiye, Finlandiya ve İsveç aralarında artık hiçbir milli silah ambargosu bulunmadığını teyit ederler. İsveç, NATO Müttefiklerine yönelik olarak silah ihracatına ilişkin milli mevzuatını tadil etmektedir. Gelecekte, Finlandiya ve İsveç’ten yapılacak savunma sanayii ihracatı Müttefik dayanışmasına ve Washington Anlaşması’nın 3. Maddesi’nin ruhuna ve lafzına uygun biçimde yürütülecektir. 8. Türkiye, Finlandiya ve İsveç bugünkü görüşmelerden sonra müteakip somut adımları atacaklarını taahhüt ederler: • Terörizmle, örgütlü suçlar ve diğer ortak sınamalarla mücadelede mutabakat temelinde iş birliğini geliştirmek için kolluk kuvvetlerini ve istihbarat kuruluşlarını da içeren her düzeyde hükümetler arası yapılandırılmış bir diyalog ve iş birliği mekanizması tesis edeceklerdir.
• Finlandiya ve İsveç, ilgili NATO belgelerinin ve politikalarının hükümleriyle uyumlu biçimde terörizmle mücadeleyi kararlılık ve azim içinde yürütecek ve yerel mevzuatlarını bu doğrultuda güçlendirmeye yönelik gerekli tüm adımları atacaklardır. • Finlandiya ve İsveç, Avrupa İade Sözleşmesi’yle uyumlu biçimde, Türkiye tarafından sağlanan bilgi, delil ve istihbaratı dikkate alarak Türkiye’nin terör zanlılarına dair sınır dışı veya iade taleplerini ivedilikle ve bütün boyutlarıyla işleme koyacak ve Türkiye’yle iade ve güvenlik iş birliğini geliştirmek için gerekli ikili ahdî düzenlemeler yapacaklardır. • Finlandiya ve İsveç, 5. paragrafta kayıt altına alındığı çerçevede, PKK terör örgütünün ve bütün uzantıları ile iltisaklı kuruluşlarının ve paravan örgütlerinin para toplama ve eleman devşirme faaliyetlerine yönelik soruşturma başlatacak ve bunları yasaklayacaklardır. • Türkiye, Finlandiya ve İsveç dezenformasyonla mücadele edeceklerini taahhüt edecek ve yasalarının, Türkiye’ye yönelik şiddeti kışkırtan faaliyetler dahil olmak üzere, terör örgütlerinin propagandası amacıyla istismar edilmesini engelleyeceklerdir. • Finlandiya ve İsveç, silah ihracatına dair mevzuatlarının Müttefiklere yönelik yeni taahhütleri mümkün kılmasını ve NATO’daki üyelik statüleriyle mütenasip olmasını temin edeceklerdir. • Finlandiya ve İsveç, Türkiye’nin askeri mobilite konusundaki PESCO projesine katılımı dahil olmak üzere, Türkiye ve diğer AB üyesi olmayan Müttefiklerin Avrupa Birliği’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nın mevcut ve müstakbel girişimlerine mümkün olan en geniş şekilde dahil edilmesine destek vereceklerdir. 9. Bu adımların hayata geçirilmesi için, Türkiye, Finlandiya ve İsveç Dışişleri, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları, İstihbarat Servisleri ve Güvenlik Kurumlarından uzmanların katılımıyla bir Daimî Ortak Mekanizma tesis edeceklerdir. Daimî Ortak Mekanizma diğer ülkelerin katılımına açık olacaktır. 10. Türkiye, NATO’nun Açık Kapı politikasına uzun zamandır devam eden desteğini teyit eder ve Madrid Zirvesi’nde Finlandiya ve İsveç’in NATO üyesi olmak üzere davet edilmelerine desteğini ifade eder.
SDAM (Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi) – Muhammet Aksoy (İLKHA)