Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gidilirken partiler arasında aday belirleme ve müzakere süreci de hızlanıyor.
Ak Parti kendi içinde çalışmalar yapıp aday konusunda nabız yoklarken muhalefette ise “çatı aday” belirleme çabası var.
Bir taraftan Bahçeli diğer taraftan Kılıçdaroğlu, farklı siyasi kesimlerden görüş alarak bir sonuca varmaya çalışıyorlar.
Sağ ve solun ittifakından her zaman istenen sonucun çıkamayacağını hesap edemeyenler umutlarını oy oranları üzerinden yürüttükleri matematiksel dört işleme bağlamışlar.
Ak Parti’nin son seçimdeki oy oranı % 45 olduğuna göre muhalefet de % 55 ediyor.
Arada kilit parti HDP oluyor. % 5,5 oy oranıyla hangi tarafa geçerse o kazanacak gibi görünüyor.
Tabii tüm hesaplar seçimlerin ikinci tura kalması ihtimali üzerinden yapılıyor. Çünkü uzlaşılabilecek bir çatı adayın ilk turda belirlenmesi zor görünüyor.
Her parti “çatı” meselesini de göz önünde bulundurarak bir aday belirleyecek, ikinci turda muhalefetin adayı üzerinden ittifak edilerek seçime gidilecek.
Bu arada Diyarbakır’daki bayrak indirme olayından sonra Erdoğan’ı “sağdan” vurabilecek bir adayın ön plana çıkması ihtimal dahilindedir.
Tabii bir de olayın PKK ve uzantıları ile ilgili boyutu var.
HDP’nin Kemalist soldan olan yöneticileri CHP ve MHP’ye göz kırparak ikinci tur için “müzakere” edeceklerini, taleplerine cevap verenlere yöneleceklerini söylediler.
“Muhalefet hiçbir zaman Erdoğan’ın geldiği noktaya kadar gelemez.” diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Siz bakmayın öyle bayrak üzerinden bağırıp çağırmalarına.
Dışa dönük yüz ile içe dönük yüz genellikle farklıdır.
HDP’nin CHP ve MHP ile daha fazla ortak noktası var.
Kemalizm ve laiklik konusunda üç partinin de aynı hassasiyetleri taşıdığı bilinen bir şey.
Tek sorun Öcalan’ın ikna edilmesinde ve bunun için de derin devletin kılcal damarlarından faydalanılabilir.
Sonrası mı? Herkes erecek muradına.
Ama öyle değil.
Parti tabanlarının Türkiye’nin her yerinde aynı ittifaka aynı sevecenlikle yaklaşacağını iddia etmek halkı hiç tanımamaktır.
Ege ya da Akdeniz’deki ittifakların sorunsuz yürümesi ihtimal dâhilindeyken İç Anadolu ve Karadeniz’de aynı şeyleri söylemeye imkan yoktur.
Birkaç puanlık oynamaların bile sonuca etkisinin olacağı böyle bir seçimde aşırı sağın, Kemalist Türk solunun ve Kürt solunun firesiz ittifak yapabileceğini hesaba katmak sadece hesap bilmezliktir.
Bu işin bir tarafı, bir de diğer tarafı var.
Halkın “nasıl olsa ikinci tura kalacak” olan bir seçime rağbet etme derecesi ölçülebilir mi?
Sosyal bilimciler bu konuya da eğilseler bir şeyler bulabilirler sanırım.
Yaz aylarından mütevellit bir rehavet var ki bu da çok önemli.
Özellikle CHP seçmeninin birinci tura fazla rağbet etmeyeceği hesaba katılmalı.
HDP seçmeni de zaten ikinci tura odaklandığı için -eğer aday çıkarmazlarsa- büyük oranda sandığa gitmeyecek.
Buna % 45 olan Ak Parti oylarının Tayyip Erdoğan’ın popülaritesinden kaynaklanan artışı da eklerseniz…
Erdoğan’ın daha birinci turda yaklaşık % 55 ile seçilebileceğini görürsünüz.
Böyle bir sonuç CHP için olağan bir yenilgi, MHP için hayal kırıklığı, HDP için şok, Gülen grubu içinse tam bir yıkım olacaktır.
Kılıçdaroğlu, büyük ihtimalle yerini başka birine bırakmak zorunda kalır, MHP’de biraz sesler yükselse de değişen fazla bir şey olmaz.
Kemalist sol ve aşırı sağ ile müzakereden söz eden HDP içindeki Kemalist sol kanadın yara almasına ve tasfiyesine neden olabilir.