7 Nisan'ı da geçtik. Partiler aday belirleme süresini, son ana kadar kullandılar, bununla aday adaylarından çok da emin olmadıklarını gösterdiler. Emin olmadıklarına yönelik stratejik bir hamleydi. Peki partiler neden böyle bir hamleye ihtiyaç duyuyorlar, diye soracak olursanız; partilerin ve aday adaylarının ilişki ve iletişimleri güven üzerine inşa edilmemiş de ondan. Güvenin, doğruluğun, eminliğin olduğu yerde oyunlara, hilelere, hamlelere, oyalamalara yer olmaz. Çünkü; bunlar birbirine zıt unsurlardır.
Bu açılardan ele alındığında aday belirleme dönemi sancılıydı. Aday adayları için de partiler için de çetrefilli, stresli, yoğun çalışmalı bir zaman dilimiydi. Sürenin dolmasına kısa bir süre kala, listelerini açıklayan ve ya sızdıranlar, baskılara boyun eğmek zorunda kalıp listelerinde değişikliğe gittiler. En bariz örneği, HDP ve Altan TAN örneğidir. İlk başta listelerde olmayan TAN, sonraları “kapak ve tencere” uyumu için olmazsa olmazlardan görülmesinden dolayı yapılan baskılar netice verdi ve ilk sıralarda olmasa da 5. Sırada liste de yer buldu.
Süresi dolunca rahatlamanın başladığını, sıkıntıların bittiğini düşünmeyiniz. Aday adaylığından adaylığa demir atanlar için kısmi böyle olsa da genel olarak böyle değildir. Belki de bir çok aday adayı için kırgınlık, küskünlük, mahcubiyet, anlam verememezlik başlamıştır. Acı ki aday olamadığından, intihar edenin bile olması, sanırım meseleyi anlamamızda bize yardımcı oluyor. Güvensizlik, siyasi hamleler, oyalamalar ve neticelerini bir araya getirdiğimizde vahamet daha net ortaya çıkıyor.
Yoğun bir çalışma, istişare mekanizmasının hassas bir şekilde işlemesi kendisinde olsa da yukarıda bahsettiklerimizden belki de beri olan Hüda Par'dı/dır. Güvensizliğin emaresi bile olmadığından adaylar sürenin dolmasından günler öncesinden belirlendi. Adayların açıklanmasından sonra hiçbir şekilde küskünlük, kırgınlık, mahcubiyet emarelerine rastlanılmadı. Sıkıntıysa eğer, tek sıkıntı; Gazi Antep ve İstanbul gibi şehirlerin “keşke bizde de Hür Adaylarla seçime girseydik” sitemiydi. Bu şekilde düşünenler, Hür adayların seçime girmediği şehirlerdeki on binlerce, bilmiyoruz belki de yüzbinlerce oyun görülmemesi açısından haklı olabilirler. Fakat unutulmaması gereken şey, toplum nezdinde sayıların/kemiyetin önemi olsa da Müslümanlar için, İslam'ı referans alanlar için keyfiyet önemlidir.
Bir birine güvenmeyen, bir birine düşen, menfaat ve çıkar endeksli ve ya korku ve şiddetin sopası altında bir araya gelen; şeytani, nefsani, gayr-i İslami fikir ve ideolojiler etrafında cem' olan milyonlar olacağına, olmasın. Güven, ihlas, samimiyet ve ilke olsun, keyfiyet olsun; sayı az olsun. Biz vekil olmakla, belediye başkanı olmakla, bakan, başbakan olmakla memur değiliz. Bizim yeryüzünde halifesi oluşumuz bunların üzerine inşa edilmemiş, bunları gerçekleştirmek için yaratılmamışız.
Allah için başta mü'min ve Müslüman sonra doğru, dürüst, çalışkan, fedakâr, içten olmakla sorumluyuz. Evet, Allah'a kul olmak, O'na ibadet etmek, ila-i kelimetulllahı hâkim kılma çabasında olmakla memuruz. Böyleysek, böyle olabiliyorsak, bu çabadaysak ne mutlu bize. Yok bunlara sahip olmayan, bu çabada olmayan, bu şuurla hareket etmeyenler isek; değil bir devlette, dünyada en üst makamlara gelsek anlamı, ehemmiyeti yok. Bu pencereden keyfiyetten uzak kemiyyet, İslami referanstan uzak makamlar yar olmaz bar olur.
Bununla birlikte, gri renklerle, değişmiş gömleklerle, batı(l) menşe'li zihniyetlerle siyaset satan, siyaset yapanlara karşı, ilerlemek için siyaseti iyi okumak gerekir. Makamlara gelirsek, Allah için halkın dünya ve ahiretlerinin faydasına kullanacağımıza dair söz verirken; makamlara gelmezsek de ne kıyamet kopar. Ne davamız biter, ne çabamız son bulur. Zira Müslüman her ne şekilde olursa olsun, darlıkta-ferahlıkta, esarette-hürriyette, vasıflıyken-vasıfsızken fark etmez. Allah davası için en başta kendi varlığını adar. Evet, belki de her Hür Aday'ın içinden geçenlerdir, geçmesi gerekenlerdir bunlar.
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, tabii. Fakat unutmayalım, her seçimde olduğu gibi halkın oylarını almak için kimi özerkliği kimi yeni anayasayı, falanı filanı temcit pilavı misali pişirip pişirip halkın önüne servis edeceklerdir. Önemli olan bu bayat siyasi söylemlere karşı rengini ahlaktan, dürüstlükten, samimiyetten ve İslam'dan alan söylemlerle alternatif olabilmektir. Netice mi, netice ne olursa olsun; Müslümanın siyasi söylemi, siyasi duruşu ve siyasi eylemi de Allah'ı razı etmeye endekslidir. Öyleyse bu işte kaybedilecek bir şey yoktur, her halukârda kazanan Müslümandır, ha bu dünya da ha ahirette. Vesselam.