Seçim bildirgeleri ve vaatleri açıklandıktan sonra seçmenler karşılaştırma ve değerlendirmeleri ibretle izliyor. Medyada Ak Parti ve CHP'nin seçim beyannamelerinde geçen bazı kelimelerin sayı açısından karşılaştırılmış bir tablosu oldukça ilginç geldi. Buna göre adalet, ekonomi, bilim, eğitim, insan ve sanayi gibi motor kelimeler Ak Partinin beyannamesinde oldukça fazla geçiyor. Tabi böylece Ak Parti bununla ‘hayal ettiklerimizi onlar düşünemezler' mesajını vermiş oluyor. Aslında yönlendirmenin bir farklı boyutunu burada görmüş oluyoruz.
Yine de 16 yıllık iktidarın geçen yıllarda seçim vaatleri konusunda bu kadar detaycı olmaması ve yüksek bir güvenle seçime girmesini düşündükçe bu seçimde detaylara girmesindeki realiteyi ‘bir kaygı refleksine' bağlıyorum. Buna paralel olarak muhalefetin vaatlerini bastıracak yüksek dozajda açıklamalar yapıp detaylara varıncaya dek vaatlerde bulunmaları muhalefetin terbiyesi değil, kendi endişeleridir diye düşünemeden edemiyor insan. Demek ki seçmenin buna ihtiyacı var ve dikkate alınması için iktidarın gizli de olsa bir endişe taşıması gerekiyormuş.
Elbette baskın bir seçim vaatleri bildirgesiyle ‘ben her şeyi düşündüm, sizin düşünmenize gerek yok' psikolojisi yansıyor. Bu vaatler, halk açısından önem arz etse de halka maliyet teşkil etmemelidir. Bakınız bir otomobilin bir geçişlik ücreti: Avrasya tünelinden 19.20, Yavuz Selim yani üçüncü köprüden 13.05, Osmangazi'den 71.75 lira. Şimdi bir de bu fiyatların reel hallerine bakalım: Yavuz Selim'in ve Osmangazi'nin yan bağlantı yollarının ücretleri bu fiyatlarda yok. Yani köprülere ulaşıncaya kadar her iki köprüye yukarıdaki geçiş ücretlerine ilaveten 35-40 tl gibi bir ekstra ücret ayrıca ekleniyor. Böylelikle vatandaş 13 değil 55, 71.75 değil, 100 lirayı aşan bir meblağı sadece gidiş için öderken geliş için de ayrıca bu kadar ödemek zorunda kalıyor.
Hizmet açısından yol, köprü ve tünel gibi halk yararına olan gelişmeler güzel de bu ücretlerle hizmetin zehire dönmesi güzel değil. Öyle ki bayram geçişlerine bakın; yüksek ücretli diye Yavuz Selim'den trafik akıcı, Fatih Sultan ve 15 Temmuz köprülerinde ise yoğun.
Tabi bunların yıllık bazda garanti edilen geçiş miktarının doğurduğu açıklığa devletin garantör olarak ödeme yapması ayrı bir mesele. Gerçekleşen bu mali açığın ne durumda olduğunu bilmiyoruz. Bir de bu olanların üçüncü havalimanı bazında paraya dökülmesini düşündükçe havaalanına gidinceye kadar atılan her adımın ayakbastı parasına dönüşmeyeceğini kim garanti edebilir ki? Zira yine özel sektör “yap, işlet, devret” diye vatandaşın cebinden alacak gibi görünüyor.
İşte bu düşünceler içinde seçim vaatlerini irdelerken halka; maliyet ve zehire dönüşecek olan yatırımların, halka acıdan çok mutluluk ve huzur getirmesi gerekir diye düşünüyorum.
Otobanların, köprülerin, tünellerin, müzelerin ve halka has olan kullanımların halka bedava olarak kullanıma açılması kimin vaatleri arasında olacak acaba? Hangi parti bu işi yaparsa halka hizmeti o yapmıştır. Parasıyla olan hizmetler, hizmet değil tercihtir.
Bu meyanda Sayın Erdoğan'ın eğitimin bu memlekette bedava olduğunu söylemesi kâğıt üzerinde doğru, uygulamada yanlıştır. Velilerin okul idarelerine özellikle kayıt zamanında ve eğitim sürecinde yaptıkları aylık ödemeler, uygulamada kazın ayağının öyle olmadığını gösteriyor. Tıpkı köprüler gibi eğitim de maalesef paralı. Keşke Reis Bey böyle söyleyebilseydi programda.
Bu memlekette halk için yapılanlar ücretsiz olduğunda siyasilerin halka hizmet ettiğini o zaman söyleyebiliriz. Gerisi seçim yatırımı… Laf-ı güzaf.