Seçimi değil, savaşı kaybettik
Parti olarak ilk seçimimize girdik ve sonuçlar açıklandı. Bunun değerlendirmesine girmeden önce gecelerini gündüzlerine katan, haftalarca işyerlerini kapatan, zaman zaman saldırıya uğrayan, bıçaklanan, arabaları yakılan ama yılmadan çalışan, kıt kanat imkanlarına rağmen büyük maddi fedakarlıklada bulunan bu camianın fertlerini ne kadar tebrik ve takdir etsek azdır. Allah hepsinden razı olsun ve emeklerinin karşılığını fazlası ile versin.
Kesin olmamakla birlikte Türkiye geneli yerel seçim sonuçları netleşmeye başladı. Bu seçimler bizim açımızdan önemli bir seçimdi. 15 ay önce parti kurduk ve siyasete girdik. Bu seçimler de bizim ilk seçimimizdi. Bu açıdan bizim için çok önemli idi.
Siyaseten seçim, sandık demek. Sandıktan çıkan sonuca göre değerlendiriliyor, başarı ve başarısızlık.
Sonuçları üzerinden değerlendirilirse, seçimler bizim açımızdan başarısız olmuştur.
Ancak biz parti kurarken de siyasete ve seçime girerken de hiçbir zaman seçim sonuçları endeksli bir anlayış taşımadık.
Sandığı hiçbir şey olarak görmediğimiz gibi, her şey olarak da görmedik. Siyaseti, partiyi, seçimi, sandığı bir araç olarak gördük, hiçbir zaman bir amaç olarak görmedik. Bunu defalarca da dile getirdik.
Hatırlarsanız, seçim gününden haftalar önce bir yazı yazmıştım; elhamdulillah şimdiden biz kazandık diye. Sonuçlar bu olsa da değişen bir şey yok; elhamdullillah biz kazandık. Yüzbinlerce eve girdik, milyonlarca insana ulaştık. İmanı, İslamı, ahlakı, adaleti, doğruluğu, dürüstlüğü, mazlumu, zalimi, dünyayı, ahireti anlattık. Uyuşturucu kullanan gençlere ulaştık. Kara propaganda ile oluşturulmuş kirli algıların bir kısmını temizledik. Davamızı anlattık ve insanların gönüllerine girdik, gönüllerini kazandık.
Şu anda içine gireceğimiz binlerce evin kapısı açıldı bize. Biz de bunu istiyorduk. Şimdi bize düşen; evlerinin, köylerinin kapısını bize açmış insanlara ve kendilerine el atmamız için bizi bekleyen gençlere planlı, programlı bir şekilde gitmek ve onlarla ilgilenmek.
Şu anda önümüzde, gece gündüz çalışsak da yetiştiremeyeceğimiz bir İslami çalışma alanı oluşmuş. Seçim dönemindeki kadar olmasa da yoğun bir çalışma içine girmemiz gerekiyor. Bunu yapmazsak, yaptığımız her şeyi seçim için yapmış olacağız. Halbuki bizim davamız, peygamber davasıydı. İnsanlara ulaşmak; tebliğ ve davet etmek, adaleti tesis etmek...
Parti kurup, siyaset girmemizin amacı da bu değil miydi? İnsanlara ulaşmak, kendimizi ve davamızı anlatmak, toplumu ve idareyi ıslah etmek. Seçim çalışmaları ile insanlara ulaştık, kendimizi ve davamızı anlattık. Bu yönüyle biz kazandık. Seçimi kazanmış olsaydık bizden ziyade toplum kazanacaktı, halk kazanacaktı, gençlerimiz kazanacaktı. Bu yönüyle de bizden ziyade toplum kaybetti, halk kaybetti, gençlerimiz kaybetti. Varsa üzüntümüz bu!
Bu sonucu bekliyor muyduk? Her ne kadar ilk seçim tecrübemiz olsa da açıkçası daha iyi bir sonuç bekliyorduk. Bazı yerlerin belediye başkanlığını kazanma umudumuz da vardı. Ama olmadı ve olmayışının bazı sebepleri var şüphesiz. Bu sebepleri madde madde kısaca sıralarsak;
1-Bakmayın yukarıdan beri seçim dediğime. Lokal düzeyde girdiğimiz yerlerde seçim değil, adeta savaş. Seçim insanların özgür iradeleri ile alternatifler içinde birini tercih etmesidir. Silahın, tehditin kullanıldığı sandık başlarının tutulduğu ve yer yer oyların açıktan kullanıldığı, seçim müşahitlerinin dövüldüğü bir seçim, seçim değildir. PKK/BDP’nin elinde silah olduğu müddetçe, etkin oldukları yerlerde seçimden söz edilemez. Ancak savaştan söz edilebilir ve bu yönüyle de BDP kirli bir savaş kazanmıştır.
2- BDP’nin kirli seçim savaşına, çözüm süreci zarar görmesin diye hükümet, polis, jandarma da göz yumdu.
3- Siyasetin kirli olduğunu biliyorduk ama boğazına kadar kirli olduğunu siyasete ve seçimlere girince öğrendik. Her türlü yalan, iftira, para, makam, vaadin kullanıldığı, şeytani hilelerin kurgulandığı ve uygulandığı bir alan. Bu alanda Amr b. As ve Muaviye’ye karşı Ali ne yapsın! Ya da Yezid ve Ubeydullah b. Ziyad’a karşı Hüseyin ne yapsın! Gönülleri Hz. Hüseyin ile beraber olan Kufe halkı dağıtılan sarı altınlar ve vaad edilen makamlar için Hz. Hüseyin’in kafasına vurmamışlar mıydı?
Seçim bölgemde son bir hafta içinde öyle paralar dağıtıldı, öyle vaatlerde bulunuldu, öyle Amrvari hile hileler uygulandı ki... Bizimki de bazılarının gözünde Ali’nin çalan defleri oldu.
Bütün kirliliğine rağmen, elhamdulillah biz tertemiz bir siyaset yaptık ve tertemiz bir siyasi çalışma yürüttük. Yalan, iftira, para kullanmadık ve aldatıcı vaatlerde bulunmadık.
4- Gülen grubu ile Erdoğan arasındaki çatışma seçimi, seçimi seçim olmaktan çıkarıp bir savaşa dönüştürdü. Erdoğan’ın ölüm kalım savaşında halk Erdoğan’ın yanında yer aldı ve ona destek verdi. Çünkü halk kazandığı bir kısım refahı ve ülkenin geldiği noktayı kaybetmek istemiyordu. Bunu da Erdoğan’a bağlıyordu. Haklı olarak Erdoğan giderse Türkiye eski haline döner korkusu yaşıyordu. Bu yüzden Erdoğan’ın savaşanı kendi savaşları olarak gördüler ve Erdoğan’ın şahsında Ak Parti’ye zafer kazandırdılar. Bu zaferi Gülen ve grubu kendi eliyle Erdoğan’a verdi.
Savaşa dönüştüğü yönleri ile seçimi kaybetmemizin sebeplerini sıralarken elbette şapkamızı önümüze koyup, varsa bizden kaynaklı eksikliklerin değerlendirmesini yapacağız ve bunu tecrübeye dönüştüreceğiz.
Şuna da inanıyoruz; “bir şeyden hoşlanmıyor olabiliriz ama o bizim hakkımızda hayır olabilir; bir şeyden hoşlanabiliriz ama hakkımızda şer olabilir. Hayır bildiğimizde şer olabilir, şer bildiğimizde hayır olabilir. Biz bilmeyiz, Allah bilir.” Bir yazı değil, belki bir kitap yazılır ama sonuç olarak Rabbim hakkımızda hayırlı kılsın diyelim.
NOT: Kardeşlerden ricam; ilişkilerini şu bize oy verdi, bu vermedi üzerine bina etmesinler. Bunu göz önünde bulundursunlar, fakat bunun muhabbetini yapıp bununla hareket etmesinler. Biz uzun vaadeli insanları kazanmaya talip bir davayız. Sandık sonuçlarına göre şekillenir ve ilişkilerimizi bunun üzerine bina edersek Saadet’in durumuna düşeriz. Seçim bir araçtı geçti, amaç devam ediyor ve insanlara gitmemiz lazım.