Seçim bitti… Her kesim farklı farklı yorumlar, hesaplar ve analizler yapıyor.
Siyasi parti temsilcilerinden kimi aldığı oy oranını, kimi kazandığı belediye sayısını kimi de rakibine kaybettirdiğini açıklayarak “Seçimin esas kazananı biziz” demeye getiriyorlar. Bu çerçevede gerekçelerini sıralıyorlar.
Bu konuya fazla girmeyeceğim. Çünkü bütün siyasi partiler kendi penceresinden sonuçlara bakıyor ve bardağın dolu kısmı üzerinden yorum yapıyorlar. Lehlerinde sonuçlanan bölgeler için analizler yapıp kazanımlarını sıralarken aleyhlerinde sonuçlanan bölgeler için de sessiz kalmayı tercih ediyorlar.
Hangi siyasi partinin, sonuçları nasıl yorumladığını bir kenara bırakalım.
Esas üzerinde duracağımız nokta sonuçların faili, yani seçmenlerin kime ne ders verdiğidir.
Doğrusu seçmen, başta AK Parti olmak üzere bütün siyasi partilere ciddi bir ders vererek resmen şunu demiştir. “Kimse bizi çantada keklik sanmasın, kim daha çok hizmet yaparsa, kim daha kucaklayıcı ve daha adil olursa onu seçerim…”
Seçimin ardından önemli gördüğüm iki noktaya kısaca değinmeden geçmeyeceğim;
Birincisi; Doğu ve Güneydoğu seçmeninin takdiri hakkında olacaktır. Malumunuz bu iki bölgeden 3 il ve birçok ilçe belediyesi HDP’den AK Parti’ye geçti.
Doğu ve Güneydoğu seçmeni; karanlık mihrakların hesaplarını ve seçim sonrası oluşabilecek muhtemel büyük fotoğrafı görerek AK Parti’ye reyini verdi ve ona yeni bir şans tanıdı. AK Parti bu şansı iyi değerlendirmeli, milliyetçi dilini bırakarak daha kucaklayıcı olmalı ve bölge hakkındaki politikasını tekrar gözden geçirmelidir.
AK Parti’nin, bu iki bölgedeki kazanımlarını sadece kayyumların hizmetlerine veya seçim sürecindeki siyasi hamlelerine bağlaması oldukça eksik ve isabetsiz olacaktır. Çünkü bölge halkı; AK Parti’nin seçim süreci boyunca kullandığı milliyetçi dil ve Cumhurbaşkanı’nın “Kürdistan” kavramı üzerindeki yanlış ve sivri çıkışına rağmen destekledi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bunu göz önüne alması gerekir. Aksi takdirde gelecek seçimlerde durum çok daha farklı olabilir.
İkincisi ise: Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı il ve ilçelerde organizeli olarak seçim sonuçlarına yapılan müdahale iddiaları.
Eğer iddialar doğruysa Ankara ve İstanbul’u kaybetmekten daha büyük bir tehdit söz konusudur. 17 yıldır iktidardasınız, 40 yıllık bir siyasi tecrübeniz var ve 15 Temmuz gibi bir ihanet süreci yaşamışsınız. Buna rağmen birileri organizeli olarak seçime müdahale edebiliyorsa iş tahmin ettiğimizden de daha tehlikelidir.
Bu tehlikenin en büyük ayağı, bütün işlerin Erdoğan’ın karizmatik yapısı üzerinden yürüyor olmasıdır.
Diğer önemli ayağı ise devletin birçok biriminde kümelenmiş, örgütlenmiş ve puslu havayı bekleyen ulusalcılar, sözde milliyetçiler ve muhafazakâr görünümlü koltukperestlerdir…
Sayın Cumhurbaşkanı tehlike çanları çalan bu iki alana ivedilikle neşter atmalıdır.