Dünyada dengeler yeniden oluşuyor. Türkiye, bu dengeler içinde geleceğini yeniden kurmaya çalışıyor.
Çarşamba günü Ankara'da gerçekleşen Erdoğan-Putin-Ruhanî zirvesi, Türkiye'nin geleceğe dönük çabalarının somut bir karşılığıdır. Bu zirvenin ilki, Kasım 2017'de Rusya'nın Soçi kentinde yapılmıştı. Üçüncüsü Tahran'da yapılacak.
Bu yönüyle zirve kararlı bir işbirliğine işaret ediyor. Batı, bu buluşmadan rahatsız. Rusya'nın büyümesinden kaygı duyan Batı, Türkiye ile Rusya'nın yan yana gelmesinden kaygı duyuyor. Batı, Türkiye'yi Rusya'nın yanına itmek istemiyor ama Türkiye'deki değişimden de memnun değil. Bu karmaşıklık içinde Batı, çözümü Türkiye'nin “Batı değerlerinden uzaklaşma süreci”ne son vermesinde buluyor. Bunu da mevcut yönetimle mümkün görmüyor.
Türkiye, böyle bir havada 2019'daki seçim maratonuna günbegün yaklaşıyor. 2019 seçimlerini bugünkü temasını ise ittifaklar oluşturuyor.
İttifaklardan biri şekillenmiş sayılır: AK Parti ve MHP'nin “Cumhur İttifakı”. Çatıyı iki parti oluşturuyor, Büyük Birlik Partisi de o çatının altında duruyor. Cumhur İttifakı, daha fazla ne kadar genişleyecek henüz belli değil.
Cumhur İttifakı'nın tarafları, ittifakın seçmen kitlelerini küçültmemesi için çalışıyor: İttifak ne İslamî kaygılarla oy verenleri kaçırmalı ne de milliyetçiliği ağır basan kesimleri.
Cumhur İttifakı'na karşı ise zorlanan ittifak “Demokrasi ittifakı”dır. Bu ittifakın ana partisini CHP oluşturacak. Diğer partilerine gelince her şey karışık. Saadet Partisi'nin böyle bir ittifaka “Evet!” diyeceği düşünülüyor. Ancak Saadet Partisi'nin tek başına ittifak gücü yok. Dolayısıyla sonraki seçenek olarak Bahçeli'nin milliyetçiliğini yetersiz bulan İyi Parti ile HDP görünüyor.
CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi toplamı ile nereye kadar varılabilir? Meçhul. Geriye CHP, HDP ve Saadet Partisi ittifakı kalıyor.
Aslında “istenen” bu dört partinin birbirine katlanarak buluşmasıdır. “Derin içeri” artık epey zayıf; ama “derin dışarı” “Türkiye'nin Batı değerlerine bağlı kalması için” kesin olarak bunu istiyor. HDP de “Batı değerleri” söz konusu iken buna “Hayır!” demez. Ama böyle bir ittifak, İyi Parti'yi doğmadan bitirir.
Bu durumda CHP, en azından İstanbul Büyükşehir Belediyesi için HDP ile ittifak yapmayı deneyecektir: Resmi veya gayri resmi çabalar fazlasıyla bu yönde.
Kürtlerin önce PKK ile özdeşleştirilmesi, ardından PKK'nin siyasi kanadını oluşturan partinin çatısı altında CHP'nin yanına atılması Graham Fuller ile Henry Barkey'in, daha önce çok kez yazdığım üzere “Türkiye'nin Kürt Sorunu” raporundaki ana projesidir. ABD'deki “liberaller”in sözde “azınlıklar”ı, “Batı demokrasi”sinin yanına çekme ideallerinin eseri olan bu projenin işlemesi için çok gayret vardır. Bunun gerçekleşmesi durumunda ne olur?
Anlaşıldığı üzere “Demokrasi İttifakı” denen cephenin işi hiç kolay değil.
Öte yandan böyle bir karmaşık ortamda HÜDAPAR ne yapar? Her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de siyaset yapmak kolay değildir. Ama siyasî zemin kararlı bir şekilde zorlandıkça farklı çözümler sunma gibi bir yapıya da sahip.