Bildiğiniz gibi Cumhuriyet kurulduktan sonra Kürtlerin varlığı inkar edildi ve Kürtçe konuşma, okuma ve yazma yasaklandı. Kürtler bırakın şehirleri, köylerinde bile rahatça Kürtçe konuşamıyordu. Özellikle jandarma karakollarının bulunduğu köylerde bu konuda birçok sıkıntı yaşandı. Kürtçe konuşanlar dövülüyor, üzerine para cezasına çarptırılıyordu. Keza Kürd şehirlerinde de aynı baskı ve zulüm uygulanmaktaydı.
Belki dünya tarihinde bu kadar bir garabet, böyle bir ırkçı bağnazlık hiçbir yerde yaşanmamıştır. Kendi dilini konuşmasına izin verilmeyen bir halk hiçbir yerde görülmedi. Hitler'in kendisi ırkçılıkta bu kadar ileri gitmedi. Belki Afrika'daki ilkel kabilelerde bile bu durum görülmemiştir. Ama Kemalistler yani CHP yönetimi Kuzey Kürdistan'da bu akıl almaz bağnazlığı, ırkçılığı ve zulmü sergiledi.
Bu baskı nedeniyle Kürtler bazı yerlerde dillerini unutup asimile oldular. Özellikle büyük şehirlerde artık evlerinde bile Kürtçe konuşamaz hale geldiler. Zaten Kürtçe okuyup yazmak yasak olduğundan kimse Kürtçe okuma yazma bilmiyordu. Daha önce Medreselerde Arap alfabesi kullanılarak dersler Kürtçe öğretiliyordu. Çıkarılan sözde devrim kanunlarıyla medreseler yasaklandığı için çoğu kapatılmış, özellikle Kürdistan medreselerindeki müderrisler çok az bir kısmı gizlice ders vermeye devam etmişlerdir. Bu zulüm uzun bir süre devam etti.
Bildiğiniz gibi son yıllarda bu kısıtlamalar gevşetildi ve nispeten kaldırıldı. Çözüm sürecinde devlet bazı adımlar attı. Kürtçe televizyon kuruldu, okullarda Kürtçe seçmeli ders haline getirildi. Elbette bu adımlar değerlidir ama yeterli değildir. Yapılacak değişikliklerle Anayasa’da Kürtlerin varlığı yasal olarak tanınmalı, Kürtçe ikinci resmi dil haline getirilerek tüm okullarda okutulmalıdır.
Ama bugün bizim için en önemli konu anadilimize sahip çıkmaktır. Evlerimizde, sokaklarda, çarşılarda her yerde Kürtçe konuşmaktır. Diğeri ise okullarda seçmeli ders seçimi süreci halen devam ediyor. Çocukları ortaokullarda okuyanlar, okullara gidip seçmeli Kürtçe yani Kurmanci/Zazaki dersini seçmek için dilekçe ile talepte bulunmalıdır. Ortaokullarda çocuğu olmayanlar ise akraba ve çevresindekilere seçmeli Kürtçe dersini seçmeleri için teşvik etmelidir.
Bugün Türkiye'de en az 30 milyon Kürd vardır. Geçen yıl sadece 20 bin kişi seçmeli Kürtçe dersini tercih etti. Bu Kürtler için bir utançtır. Bugün 100 binlerce kişi Kürtçe dersini seçmiyorsa yarın Kürtler nasıl Kürtçenin ikinci resmi dil olması için talepte bulunabilir? Veya Kürtçenin resmi dil olması gerektiğini söylediğimizde kaç kişinin Kürtçe dersini seçtiğini sormayacaklar mı?
Aslında Evrensel İnsan Haklarına göre devletin isteğe bağlı olmadan Kürtlerin anadiliyle eğitim görmeleri için müfredata Kürtçe dersini dahil etmesi gerekiyor. Ancak Türkiye'de bu koşullarda bu zordur ve şu anda zaten devlet zorunlu anadille eğitim ile ilgili uluslararası belgelere şerh koymakta ve yanaşmamaktadır. Bu zor koşulları değiştirmek için ısrarla üzerine gitmek çabalamak gerekir.
Bundan dolayı şu anda ortaokullarda sürecin devam ettiği seçmeli derslerde Kürtçe dersi seçimi için seferber olalım ki 100 binlerce kişi Kürtçe dersini seçebilsin. Böylece anadille eğitimin zorunlu olması için hak talebinde bulunduğumuzda elimiz güçlensin.