1990'lı yılların en karanlık dönemi olarak bilinen PKK'nin yaptığı katliamların yanı sıra derin devlet olarak bilinen FETÖ'cü polis ve JİTEM'in faili meçhul cinayetlere imza attığı o süreçte Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde İslami hizmetlerinden dolayı hedef seçilen Mehmet Veysi Katan 27 Ocak 1993'te şehid edildi.
Şehadetinin 29'uncu yıl dönümünde Şehid'in şehadete olan arzusu ve İslam davasına olan sadakatini anlatan eşi Hatice Katan, o dönemde karanlık güçlerin JİTEM veya PKK üzerinden Müslümanlara yönelik yaptığı baskıları anlattı.
Eşiyle 1989'da yaptıkları evlilikten 2 yıl sonra İslam davasıyla tanıştığını aktaran Katan, Şehid'in adeta bir abid olduğunu belirtti.
Katan, "Eşim İslam davasıyla tanıştıktan sonra tamamen değişti. Gündüzleri oruç, gecelerini ibadetle geçiriyordu. O dönemlerde kayınpederim ve kaynanamla beraber kalıyorduk. Elbise satarak evin geçimini sağlardı. Eşim, kayınpederimin vefatından sonra sakalını uzatmıştı." dedi.
Katan, "O, her zaman şehadeti arzulayan biriydi. Gece namazlarına kalkıp şehid olmak için dua ederken ben yatağımdan kalkmaya üşenirdim. Çok ibadet ettiği noktasında kendisiyle konuştuğumda Allah ve Resulü'ne olan sevdasının büyüklüğünü bana aktarırdı. Hatta o kadar ibadet ve şehadet arzusu karşısında kendisinin şehid olabileceğini söylediğimde tekbir getirmiş, sevinmişti." diyerek eşinin şehadete olan sevdasını özetledi.
Eşinin üstün cesaret sahibi biri olduğunu anlatan Katan, "Akşamları eve geldiğinde, bazı zamanlar dışarı çıkar ve geç gelirdi. Hatta elinden geldiğince akşam saatlerinde eve giriş çıkışlarını endişelenmesin diye annesine hissettirmezdi. Tehlike boyutunu kendisine hatırlattığımda bana 'Korkma ve rızkından endişe duyma. Unutma ki şehadet herkese nasip olmaz.' derdi." ifadelerini kullandı.
"Şehadet dualarında eksik olmazdı"
Şehadeti öncesi şehidlik emarelerinin belirdiğini söyleyen Katan, "Nitekim rüyasında da sokak ortasında vurularak şehid olacağını görmüştü. Açıkçası şehadet ismini ağzıma almaya korkardım. Çünkü İslam davasıyla tanışalı 2 yıl olmuştu ve şehadetin ne kadar yüce bir makam olduğunu bilmiyordum. Şu anda toplum gerçek manada şehadetin yüceliğini bilmiyor. Şayet bilselerdi herkes Allah'ın davasına baş koyardı." şeklinde konuştu.
Şehadet günü yaşanan hadiselere değinen Katan, "O zamanlar evimiz eski hastane yakınındaki tepedeydi. Dışarı tekin değildi. İslam düşmanları bugün olduğu gibi o zamanlarda da sakallı veya çarşaflıları gördüklerinde zarar veriyorlardı. Eşimin arkadaşları kendisini evden çıkmaması konusunda uyarmışlardı. Kendisine yapılan uyarılara rağmen ailenin iaşesi için çalışması gerektiğini belirterek 2 gün evde kaldıktan sonra evden çıkma kararı aldı." diye belirtti.
Katan, "Ertesi gün onu uyandırmam gerekirken bilerek uyandırmadım. Çünkü dışarı tekin değildi. Eşim bir şekilde uyanıp evden çıktı. Onu uğurlayıp kahvaltı sofrasını toplamak üzere içeri girer girmez dışarıdan silah sesleri geldi. Aradan yarım saat geçtikten sonra komşum bana seslenerek telefondan arandığımı söyledi. Telefonda eşimin silahla vurulduğu haberini aldım." dedi.
O gün sabah evden çıkarken büyük oğlunun da onunla beraber gideceği yere kadar eşlik etmek istediğini fakat eşinin buna izin vermediğini söyleyen Katan, "Vurulacağı endişesiyle çocuklarına zarar gelmesini istemiyordu. Benim ve çocuğumun ısrarıyla kabul etmek zorunda kaldı. Evden biraz uzaklaşınca eşim, oğlumdan, amcasının evine gitmesini istemiş, oğlum Abdurrahman şehidin yanından ayrılıp caminin yanına gider gitmez silah seslerini duymuş ve 'babam' diye bağırarak sesin geldiği yöne doğru koşmuştu. Olay yerine vardığında da babasını vurulmuş vaziyette yerde, başında da polisleri görmüş." ifadelerini kullandı.
Aradan geçen 29 yılı özetleyen Katan "Şehidin şehadetinden sonra eşimin dava arkadaşları bizlere sahip çıkmış, imkanları nispetinde ellerinden geleni yapmışlardı. Nitekim bugün de hiçbir talebimizi imkanları ölçüsünde bizlerden esirgemiyorlar. Bu konuda haklarını inkâr edemeyiz. Aradan geçen zamandan sonra çocuklarım büyüyüp evlendiler." ifadelerini kullandı.