Hayatlarını İslam uğruna feda eden 4 aziz şehid: Şehid Hüsnü, Molla Hamdullah, Muhsin ve A.Gafur İslam için yaşadılar ve hayatlarını İslam’a feda ettiler. İşte şehadet bahçesinde açan lalelerin emsal hayatları!
ŞEHİD HÜSNÜ ASAR
1970 yılında Karacadağ Delavgur Köyü’nde dünyaya gelen Şehid Hüsnü’nün doğuştan bir ayağı sakattı. Şehid, 5 yaşına kadar da bu sakatlıktan dolayı yürüyemez. Gençliğinde takvalı, mazlum ve herkes tarafından takdir edilen bir kişiliğe sahipti. 24 Yaşına kadar da nüfus cüzdanı yoktu. Dünyadan tüm bağını koparmış ve her zaman Kur’an ile ilimle uğraşıyordu. Köylerine dini bilgiler ve Kur’an-ı Kerim dersi vermek için İslami camiadan Seydalar ve âlimler gelince Şehid Hüsnü de onlardan ders almaya başlar. Cami aşığı, Kur’an aşığı olduğu için camide bu hocalardan dersler alır ve Kur’an okumasını geliştirir. Çobanlık yapar ve gece gündüz boynunda Kur’an’ıyla dolaşırdı. Köyde PKK’nin Müslümanlara yönelik baskıları artmaya başlar. Öyle ki köy halkının camiye gitmesine dahi karşı çıkarlar. Köydeki insanlar da PKK’lilerin İslam’a düşmanlık yaptığını görünce onlara karşı direniyordu. Şehid Hüsnü de PKK’nin tüm tehdit ve saldırılarına karşı camiden, cami derslerinden ayrılmıyordu. Şehid Hüsnü, 14 Aralık 1994 günü koyunları otlatmaya götürür, öğle namazı için abdest alıp namaza durur. O sırada PKK’li bir grup, şehid Hüsnü henüz namazını bitirmemişken otomatik silahlarla ateş etmeye başlar. Vücuduna yaklaşık 50 kurşun isabet eden Şehid Hüsnü Asar çok arzuladığı şehadet mertebesine ulaşır.
ŞEHİD MOLLA HAMDULLAH
Şehid Molla Hamdullah, henüz 2 yaşındayken annesini kaybederek hayatın zorluklarıyla tanışır. Babası annesinin ölümü üzerine başka biriyle evlenince amcası onu yanına alıp büyütür. Amcasının hanımı Hamdullah’a kendi çocuğu gibi bakar ve asla ondan rahatsızlık duymaz, duasından da eksik etmez. Hamdullah biraz daha büyüyünce köylerde Seydaların yanında ilim tahsil etmeye başlar. İcazetini aldıktan sonra ise köylerde gönüllü olarak imamlık yapmaya başlar. Bir dönem Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde imamlık yaparken PKK’lıların tehdit ve saldırılarına uğrar, sonrasında Çınar’ın merkezine gelerek burada imamlık vazifesine devam eder. Yakınlarının ifadesiyle sahabe ahlaklı olan Şehid Hamdullah, sahabeler gibi yaşıyordu. 2’si Erkek, 3’ü kız olmak üzere 5 çocuğu olan şehit, çocuklarını da çok güzel yetiştirmişti.
PKK’lilerin yine bölge halkına rahatsızlık vererek sözde kimlik kontrolü yaptıkları bir gün, Şehid Molla Hamdullah ve bazı arkadaşları oraya rast gelirler. PKK’liler onları görünce ateş etmeye başlarlar. O sırada yanındaki arkadaşlarından bazıları şehid olur. O da yaralı olarak kurtularak ilk imamlık yaptığı köye ulaşmaya çalışır. Henüz köye ulaşmadan aldığı kurşun yarası ile 14.12.1992 yılında şehid düşerek Rabbine kavuşur.
BABASININ DİLİNDEN MUHSİN MUSİLLİOĞLU
“1973 yılının Mayıs ayında dünyaya gelen Şehid Muhsin, ilkokulu köyde okudu, daha sonra İmam Hatip’e gitti. Okulda yaşadığıbazı sorunlar yüzünden okuldan ayrılarak başka bir köyde din dersleri almak üzere bir mollanın yanına gitmeye başladı. Bir gün köyde yapılan kadınlı erkekli oynanan bir düğüne mollanın gittiğini duyunca hemen mollanın yanına varıp ve onu dövdükten sonra o köyden kaçtı. Yaklaşık 4-5 ayın ardından köye geri döndü. Cesur ve cömert bir kişiliği olan şehid, çok hürmetkâr biriydi.
Nereye giderse gitsin gelip annesinin elini öper, helallik alır, öyle çıkardı. Köydeki gençler onu çok severdi. Ders vermek için gençleri çağırdığında çevresindeki tüm gençler gelerek ondan ders alırdı. Bir ara onu evlendirelim dedik ama o, ‘Müslümanlar şehid ediliyor, zorluk çekiyor böyle bir dönemde evlenemem’ diyerek evlenmedi. Bir gün yine köye yiyecek malzemesi almak için köyden çıkıp merkeze gitti. Orada bazı arkadaşlarıyla arabaya binerek köye doğru yola çıkıyor. Yolda PKK tüm yolcuların önünü kesip eşkıyalık yaparak kimlik kontrolü yapıyordu. PKK’liler arabayı görünce arabaya doğru yüzlerce kurşun yağdırıyor.
Tabi bu sırada Muhsin ve arkadaşları da karşılık veriyorlar. Kurşunlardan biri Muhsin’in kafasına geliyor ve orada 14 Aralık 1992 yılında şehid düşüyor. Şehit düştüğünde daha 18 yaşındaydı. Yaşı küçüktü ama babayiğit biriydi.
Biz ondan çok memnunduk. Asla ondan da, girdiğimiz İslam davasından da, oğlumun şehadetinden de pişmanlık duymadık.
"Rabbimize şükürler olsun.”
DAYISI ABDULKADİR’İN DİLİNDEN ŞEHİD ABDULGAFUR BAL
90’lı yıllarda bütün bölgede olduğu gibi köyümüzde de İslami çalışmalar yoğunluk kazandı. Özellikle gençler davaya rağbet gösterdi. Gençler arasında ileriki zamanlarda şehadet mertebesine ulaşan Abdulgafur Bal da yer alıyordu. Şehit Abdulgafur, bacımın oğlu olduğu için sürekli iç içe idik. Şehit, küçüklüğünde çok halim selim, haddinde olan bir çocuktu. Ahlaki açıdan çok ahlaklı idi. Çalışkandı. İslam ile tanıştıktan sonra hep İslami çalışmalarını ön planda tutardı. Mardin’de İmam Hatip okudu.
Askerden gelir gelmez Nusaybin’deki arkadaşlarına gitti. Bir arkadaşıyla beraber diğer birinin evine taksiyle gidiyorlar. Arkadaşı taksiden inip evin kapısını açmaya giderken o da taksinin içinde kalıyor. O sırada birisi taksi yanaşıp kalbine doğru ateş ediyor.
Abdulgafur da aldığı kurşun yarası üzerine şehid düşüyor. (Doğruhaber)