1956 yılında Şırnak'a bağlı Güneyçam (Navyan) köyünde tasavvuf ehli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Şeyh Muhammed Zeki, küçük yaştan itibaren medrese ilimlerini tahsile başladı.
Köyde ilkokulu bitirdikten sonra ilim eğitimi için bölgenin çeşitli yerlerindeki medreselerde kalan ve zamanın ilim sahiplerinden ders alan Şeyh Muhammed Zeki, 20 yaşlarında medrese ilmini tamamlayarak çevre köylerde fahri imamlık yapmaya başladı.
Seyda, kısa zamanda İmam Hatip diplomasını da alarak Kur'an Kursu öğretmeni oldu ve Cizre'de Şeyh Ahmedé Cezeri'nin Kırmızı Medrese'sinde (Medresa Sor) Kur'an kursu hocalığı yapmaya başladı.
Diyanet'in, imamlar arasında yaptığı Kur'an-ı Kerim'i güzel okuma yarışmalarında bölgesinde hep birinci gelen Seyda, İslâm'a daha iyi hizmet etmek amacıyla görev değişikliği yaparak cami imamlığı görevine geçti.
Evinin bulunduğu Cizre'de halktan aldığı destekle de cami yaptırdı. Halen kendisinin adını taşıyan bu camiye bitişik odalar yaptırdı ve buraları medreseye çevirdi. Bu medresede yatılı kalan ilim talebelerinin yanı sıra, gündüz ders almaya gelen öğrenciler de vardı. Seyda, hemen her gece cami cemaatine sohbetler düzenler, onlara fıkıh, siyer dersleri verirdi. Kur'an okumasını bilmeyenlere de Kur'an dersi verirdi.
Çalışmalarıyla onlarca gencin hidayetine vesile olan Şeyh Zeki'nin şehadet yıldönümü vesilesiyle İLKHA'ya konuşan talebelerinden Şeyh Nasuh Sevinik, Şehidin çok zeki ve çalışkan biri olduğunu belirterek tehdit ve saldırılara rağmen davasından vazgeçmediğini aktardı.
"Genç yaşında her dalda başarıya ulaştı"
Şehidin dünyaya geldiği Güneyçam köyünün tasavvuf ehli bir köy olmasıyla ailece ilim-irfan ile meşgul olduğunu dile getiren Sevinik, "Köyün tarihi Hazreti Ömer (Radiyallahu Anhu) dönemine dayanmaktadır. Hazreti Ömer döneminde muhacir olarak Müslümanlar bu bölgeye gelip yerleşmişler. Tasavvuf geleneği olan bir aileye mensup olan Seyda'nın ailesi, ilim ve irfanla meşgul olan bir ailedir. Seyda küçük yaşında özellikle dedesinin yanında terbiye görmüş, ilim derslerini ilk olarak dedesinin yanında aldı. İlkokulu bitirdikten sonra ilmini geliştirmek ve bu alanda ilerlemek için bölgede farklı yerlerde ilim tedrisatın yaparak bölgenin meşhur alimlerinin yanında ders aldı. Asri kitaplarla medrese kitaplarını birleştirmiş, müspet ilimlerde kendini geliştirerek kısa zaman içerisinde genç yaşında hemen her dalda başarılı bir insan seviyesine geldi. Gerçekten o dönemde o seviyeye ulaşmak çok zor bir çalışmaydı. Seyda'nın çalışkan, zeki olması ilim açısından aşırı derecede istekli olması onu kısa sürede bu seviyeye ulaştırmıştı." dedi.
"Kısa sürede halk arasında saygın bir konuma erişti"
Cizre'nin bölgenin ilim merkezi olması nedeniyle Şehidin bölgede önemli yer edindiğini ve ilim çevreleri arasında kendini kabul ettirdiğini ifade eden Sevinik, "Halkın içinde tanınması ve halka öncülük ve hizmet edecek bir pozisyona gelmesi onun için zor olmamıştı. Özellikle halka hizmet noktasında çok çalışkan ve girişken bir insandı. Kırsal kesimden gelen insanlara evini merkez haline getirmişti. Öyle ki kırsaldan gelen insanlar onun evini misafirhane olarak kullanıyorlardı." diye konuştu.
"Alimlerle bir araya gelip sorumluluklarını anlatıyordu"
"100 yıldır mağdur edilen, geri bırakılmış, asimile edilmiş, belki birçok mağduriyet yaşamış bir halka hizmet etme sorumluluğu Seyda'da kendini belli ettiriyordu." diyen Sevinik, şöyle devam etti:
Bölgemiz üzerinde oynanan oyunlar, icra edilen projeler, halka yönelik halkın içerisinden çıkarılan bazı taşeron örgütlerin ortaya çıktığını görüyoruz o dönemde. Yani durum gittikçe ciddileşiyor ve halkın geleceği, milletin ve memleketin geleceği adeta yeni büyük bir tehlike ile karşı karşıya kalıyordu. Seyda cesur bir insandı, ilmin vermiş olduğu cesaretle sorumluluğunu yerine getirme mecburiyetini hissediyordu. Bu hususta özellikle topluma öncülük etmesi gereken alimleri kazanmanın peşinde koşuyordu. Öncelikli olarak alimler üzerinde durmaya başladı. Alimlerle irtibat kuruyor, bu sıkıntıları onlarla paylaşmaya başlıyordu. Büyük bir özveriyle sürekli onları bir araya getirme ve onları kendi evinde misafir etmeye, toplantılar yapmaya başladı ve bu şekilde sorumluluklarını hatırlatmaya ve yerine getirmek için yardımcı olmaya başladı. Gerçekten ciddi bir hareketlilik meydana getirdi. Küçük yaşta olmamıza rağmen buna şahit oluyorduk.
"Seyda'nın İslami çalışmaları taşeron örgüt PKK'yi rahatsız etmeye başladı"
PKK'nin toplum üzerinde baskı kurduğunu ve tehdit ve saldırılarla halkı sindirmeye çalıştığının altını çizen Sevinik, "Bu arada Seyda kendisi olsun ve özellikle alimler içerisinde yaptığı çalışmalar olsun bu hususta buna paralel olarak çalışmalarını arttırıyordu. Çünkü Seyda'nın sorumluluğu vardı. Milletine ve memleketine hizmet etme mecburiyeti vardı onda. Bu hususta da geri durmuyordu. Tabi bu çalışmalar gittikçe küfre taşeronluk yapan kesimleri rahatsız etmeye başladı. Bu rahatsızlıklar öncelikli olarak halkın içerisinde Seyda'nın aleyhinde propaganda ve dedikodu yoluyla insanlarla onun arasında mesafeler koymakla başladı. Fakat bölgenin de şartları gittikçe ağırlaşıyordu ve onların da etkisi artınca artık yavaş-yavaş baskılar şiddet zorbalığa dönüşmeye başladı. Tabi bu baskı ve sindirme çalışmalarının Seyda ve onun gibi insanlara karşı etkili olabileceğini düşünüyorlardı. Seydanın inancı, akidesi, ilmi tecrübesi ve cesareti bu tür baskı ve zulümlerin altında kalacak bir anlayış değildi. Seyda ise bu hususta onlara perva etmiyordu. Yapılan baskı ve şiddete rağmen cesurca davasına hizmet, millet ve memleketine hizmeti esas olan inancının ve akidesinin gereğini yerine getiriyordu." ifadelerini kullandı.
"Seyda, tehdit ve saldırılara karşı taviz vermiyordu"
Seyda bu hususta milletin de memleketin içerisinde bulunduğu durumdan ancak doğru yol ile olabileceğini hak dava üzerinde bir çözüm bulunabileceğini biliyordu. Çünkü bunu tarihten öğrenmiş, Resulullah'ın Siyeri'nden okumuştu. Bölge üzerinde oynanan oyunların bölgeyi daha da çok kötüye götüreceğini, beşerî ideoloji ve beşerî örgütlerin insanımızı ve milletimizi daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakacağını biliyordu. Nitekim bu alanda yapılan tahribatlara hepimiz şahidiz ve bu nedenle taviz vermiyordu.
"Seyda'nın toplumdaki itibarını zedelemek için kara propagandaya başladılar"
"Çamur at, tutmazsa izi kalır" mantığıyla kara propagandaya başlandığını ifade eden Sevinik, "Özellikle bu sol kesimler propagandaya çok önem verirler, yani 'çamur at, tutmasa izi kalır' misali bu yöntemi çok uyguluyorlar. Bir de bir hedefe yönelik olarak bir niyetleri varsa ilk önce onu özellikle kötülemeye ve karalamaya çalışıyorlardı. Kara propaganda uzun süre devam etti ve yavaş-yavaş şiddete dönüşmeye başladı." şeklinde konuştu.
"Kürd halkını sol kesime yönlendirme ve bu şekilde halk ile İslam'ın arasına bir mesafe koyma projesi uygulanıyordu"
Bölgede İslam'a ve İslami şahsiyetlere yapılan suikast ve kara propagandalara dikkat çeken Sevinik,
"Birileri özellikle ısrarla bölgemiz üzerinde İslam'a ve İslami şahsiyetleri yönelik suikastlar ve bu şekilde provokasyonlar hazırlayarak halkla İslami şahsiyet ve kesimler arasına mesafe koymaya çalışıyorlardı. Şu anda da biliyoruz bu proje çok uzun yıllardır devam ediyor. Hatta belki 100 yıldır devam eden bir projedir, diyebiliriz. Özellikle Kürd halkını sol kesime yönlendirme ve bu şekilde halk ile İslam'ın arasına bir mesafe koymak, bir düşmanlık oluşturma, bir çatışma meydana getirme ve birbirine düşman etme projeleri var. Yani bu bunu çok net olarak görebiliyoruz ve bunun toplum üzerinde icra edildiğini de görüyoruz. O dönemde İslami kesimlere yönelik yapılan saldırılarda bu projenin bir gereğidir." dedi.
"PKK, gençleri inanç, tarih ve geleneğine düşman hale getiriyordu"
"O dönemde yapılan bu saldırılar ve baskılar yeni bir çıkmaz sokak şeklinde önümüze çıkıyor. Yani İslami kesim baş eğerse, teslim olursa Müslüman olan halkın ve memleketin ihtiyaç duyduğu ve özellikle zaruret konumunda bulunan doğru yolu bu şekilde sindirmiş olacaklardı. Bu yolun mensupları ya vazgeçecek ya da direnecekler başka çaresi yok." diye konuşan Sevinik, konuşmasını şöyle dürdürdü:
Direnmeleri durumunda da çatışma, baskı ve zulüm bunun sonucu olacak. Bu hedefledikleri, yani halkla İslam'ın arasında mesafe koyma, halkı İslam'a düşman etme İslam'ın bu halkın lehine değil, aleyhinde olduğu algısı oluşturulacaktır. O dönemde bütün baskı ve saldırılara rağmen eğer İslami kesim kendini savunmaz ya da karşı gelmezse halkın büyük bir felaketle karşı karşıya kalması artık çok uzak değildi. Bugün bunun sonuçlarını net olarak görebiliyoruz. Zaten bu taşeron örgüt ve partilerin halkı özellikle değerlerinden uzaklaştırma gayretlerini, neticelerini bugün görüyoruz. Güç sahibi oldukları dönemlerde özellikle gençliği nasıl kendi değerinden uzaklaştırdıklarını, tarih ve geleneklerine düşman bir hale dönüştürdüklerini görüyoruz, hepimiz bunun sancısını çekiyoruz. Seyda, bu hususta taviz vermedi, geri durmadı. Bu mazlum ve mahrum millete hizmet edilmek isteniyorsa hak yoldan yapılması mecburiyeti var, yoksa yanlış yollardan yanlış yöntemlerden doğru sonuçların elde edilmeyeceği aşikardı.
"Seyda'ya pusu kurup katlettiler"
Şehidin, ısrarla tarih boyunca hep insanlara kurtuluş yolunu gösteren Allah'ın ve peygamberin yolunu göstermeye devam ettiğini ve bu uğurda kurulan pusu ile şehadete eriştiğini dile getiren Sevinik "Bu hususta geri durmadı ve bu şekilde milletine memleketine hizmet etmeye devam etti. Netice itibariyle taviz vermeden bu şekilde mücadelesini devam ettirdi. Seyda'nın vazgeçmeyeceğini bilen bu taşeronlar, memleketin istikbalini gömmeye çalışan bu güçler, Seyda'ya yönelik eylem planları yaptılar ve yoluna pusu kurdular ve bu şekilde suikast yaptılar. Onu ortadan kaldırmayı ve davasını ortadan kaldırmayı düşünmüşlerdi. Fakat hak yol, doğru yol yani Allah'ın ve Peygamberinin yolu, eğer ve bu yolun mümessilleri tarafından doğru bir şekilde samimiyetle gereği yerine getirilirse, suikast ile davanın ortadan kaldırılması ve sonlandırılması mümkün değil." şeklinde konuştu.
"İslami dava büyük fedakârlıklar ile günümüze gelmiştir"
Sevinik "Genç yaşına rağmen bu seviyeye ulaşmış bir alimin ve böyle kısa süre içerisinde şehadetle bu dünyaya veda etmesi bazen insana ister istemez yeni şöyle bir soru akla getiriyor, acaba dünyada kalması daha faydalı olmayacak mıydı? Görüyoruz ki, bu hak yolun, Allah'ın ve peygamberinin yolu daima büyük fedakarların bedel ödemeleri ile devam etmiştir." dedi.
"Halkımızın geleceği tehlike altında taviz verirsek sorumluluğunu kaldıramayız"
Son olarak Sevinik, şöyle konuştu;
"O zaman genç iken hatırlıyoruz. Kendisine de bunu zaman-zaman dile getirdiğimiz oldu. Seyda'ya hedeftesiniz, büyük bir kara propaganda var, büyük ihtimalle size yönelik saldırı ve suikastlar planlanıyor farkındasınız değil mi? diye söylüyorduk. Seyda, 'bizim büyük bir sorumluluğumuz var bu millete ve memlekete hizmet ve halka öncülük etmemiz lazım. Bu halkın geleceği tehlike ile karşı karşıyadır, biz eğer taviz verirsek, bu doğru ve hak yolun bedelini ödeyemeyiz, sorumluluğunu kaldıramayız' cevabı veriyordu.
Onların açmış olduğu o yol, onların bedel ödeyerek devam ettirdikleri o yolun milletin dünya ve ahiretin kurtuluşu için bir yol olduğunu ispatladılar ve devam ettirdiler ve halen devam ediyor inşallah."