Dünyanın 37 ülkesinden insan hakları savunucusu, aktivist, yardım gönüllüsü, gazeteci, avukat ve birçok meslekten insanın içerisinde bulunduğu Mavi Marmara gemisinin siyonist işgal rejimi tarafından saldırıya uğramasının üzerinden 10 yıl geçti.
Gazze’de devam eden ablukanın kırılması amacıyla, 27 Mayıs 2010 tarihinde Antalya’dan yola çıkan ve içerisinde İsveç, Yunanistan, İrlanda gibi ülkelerle birlikte ve Komorlar bayraklı olan Mavi Marmara gemisinin de bulunduğu özgürlük filosu, 31 Mayıs tarihinde Akdeniz’de uluslararası sularda siyonist işgal rejimi tarafından saldırıya uğramıştı. 10 Türkiye vatandaşının şehit düştüğü Mavi Marmara gemisinde, farklı ülkelerden onlarca insan da yaralanmıştı.
Katliamın yıl dönümünde İLKHA muhabirine konuşan Mavi Marmara şehitlerinden Cengiz Akyüz’ün oğlu Furkan Akyüz (23), babasının gemiye katılma süreci ve sonrasında yaşananları anlattı.
“Gazze ve Filistin hep babamın gündemindeydi”
Mavi Marmara gemisinin Gazze ablukasını delmek için harekete geçilen zincirin bir halkası olduğunu ve ondan önce 2009 yılında Gazze konvoyunun yola çıktığını hatırlatan Akyüz, “Bizim evimizde Gazze yine gündemdeydi. Avrupa’da, dünyanın birçok ülkesinden insanlar ablukayı delmek için arabalarıyla yola çıkmışlardı. Babam da o konvoya katılmak istiyordu ama birkaç sebepten ötürü katılamadı. Hemen arkasından mavi Marmara seferi düzenlenince Hatay’dan ismini ilk yazdıranlardan oldu. Oradaki Müslümanlarla buluşmak onun isteğiydi. Filistin hep gündemindeydi. Biz de israilin bir mukavemet göstereceğini biliyorduk ama silahlarla, helikopterlerle bu denli olacağını tahmin etmemiştik. Dünya üzerinde de kimse tahmin etmiyordu. Ancak babam bir mukavemet gösterileceğini bile bile o sefere katıldı. Kolay bir iş değil, Gazze’ye gidiyorsunuz ve karşınızda israil gibi bir terör devleti var. Onun hazırlığı duygusal olarak içimizde vardı. 31 Mayıs’ta gemiye saldırı yapıldığı anda babamın bir yerlerde görev alıp savunma yaptığını tahmin edebiliyorduk. Kendisi de espriyle karışık bize söylüyordu.” dedi.
“Şehitliğin bereketini hadis ve ayetlerde olduğu gibi yaşadık elhamdülillah”
Akyüz, “Gemiye saldırı yapıldığı zaman 13 yaşındaydım. O zaman Filistin meselesi, ümmet meselesi ile alakalı pek bir bilgim yoktu. Sadece babamdan dinlediklerim kadarıyla bilgim vardı. Gemiye saldırı olduktan sonra hepimiz bekleyişe geçtik. Haber de alamıyorduk. Bir hafta sonra yolcular İstanbul’a geldiğinde babamın şehadet haberini aldık. Tabi annem eşini, biz de kardeşlerimle babamızı kaybetmiştik ama şöyle bir bereketi vardı. Gerçekten şehitliğin bereketini hadis ve ayetlerde olduğu gibi yaşadık elhamdülillah. Çünkü babam nasıl yaşadıysa öyle öldü. Hep bu yol üzerinde çalışıp emek harcadı. Allah için koşturdu. Biz de etraftakiler de buna şahitti. İskenderun’dan büyük destek aldık. Yakın çevresi hep yanımızda oldu. Hiç eksikliğini hissettirmediler.” diye konuştu.
“Mavi Marmara hadisesi ümmetin başına gelen en güzel olaylardan birisidir”
Mavi Marmara’nın hayatında bir kilometre taşı olduğunu ve böylelikle davasının şekillendiğini, dünyaya bakış açısının değiştiğini söyleyen Akyüz, “Babam ve diğer şehitler sayesinde bir şeylerin farkına vardık. Dünya üzerinde zulme karşı ayakta durmanın, mücadele içerisinde olmanın güzelliğine kavuştuk. Bence Mavi Marmara hadisesi şu yüzyılın dünya üzerinde yaşanan Müslüman ümmetin başına gelen en güzel olaylardan birisidir. Çünkü ilk defa Türkiye’deki bir Müslümanın kanı Filistin’deki, Gazze’deki bir çocuğun kanıyla bir oldu. Amaç Mescid-i Aksa’nın kurtulmasıydı. Bu olay yüzyıl önce Osmanlı döneminde yaşanmıştı. Şimdi biz buna vesile olduk elhamdülillah.” şeklinde konuştu.
Akyüz, “Mavi Marmara, sonrasında siyasi ve politik gelişmeleri etkiledi. Çünkü Mavi Marmara dünya üzerinde bir uyanışa vesile oldu. Biz bu siyasi ve politik gelişmelerin hiç içerisine girmek istemedik. Bizim amacımız sadece israilin hukuk ve adalet olarak köşeye sıkıştırmak, dünyaya yaptığı bu zulümlerin hesabını sormaktı. Mavi Marmara bunun için bir vesileydi.” dedi.
“Türkiye’deki davalar siyasi ve politik sebeplerle 2016 yılının aralık ayında düşürüldü”
Türkiye’de davaların hemen açılamadığını, birçok kısıtlama getirildiğini hatırlatan Akyüz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “2012 yılında davalar başladı. Bu davalar sancılıydı. Çünkü israil dünya üzerindeki karizmasının çizilmesini, statüsünün sarsılmasını istemiyordu. Eğer bu davalar olumlu şekilde sonuçlansaydı, Türkiye’deki davalarda belli kararlar alınıp uluslararası mahkemelere aktarılsaydı israilin statüsü ve Ortadoğu’daki karizması bitecekti. Ayrıca Filistin halkına moral olacak, diğer mazlum coğrafyaları da etkileyecekti. Ama siyasi ve politik gelişmeler yüzünden davalar istediğimiz şekilde başlamadı ve istediğimiz şekilde de sonuçlanmadı. Türkiye ve israil arasındaki anlaşma sebebiyle Mavi Marmara davaları 2016 yılının aralık ayında düşürüldü. Bu sebeple UCM’de, Lahey’de başlayan davalarımız da sekteye uğradı ama elhamdülillah o davalar şu anda devam ediyor. Tekrar temyize gidip görüşülmeye başlandı. Hâlâ umudumuz var. Çünkü biz olaya 'Mavi Marmara davaları başladı, bitti' olarak bakmıyoruz. israilin başına bela olduğumuzu biliyoruz ve oradaki yolcuların da dünyaya bir mesaj ilettiklerinin farkındayız.”
Avukat Gülden Sönmez: "Mavi Marmara davasında tek isteğimiz, adaletin tecelli etmesi"
“Mavi Marmara misyonunu tamamlamış bir olay değil”
Davalar başlamadan önce siyonist rejimin her zamanki gibi IHH’ya, şehit ailelerine, avukatlara el altından para teklif ederek davalardan çekilmelerini istediklerini belirten Akyüz, yaşanan süreci şu şekilde özetledi: “Biz paranın bizim için söz konusu olmadığını defalarca ilettik. Türk yetkililere, siyasilere de ilettik. O zaman dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’ydu. Onunla yaptığımız bir toplantıda da tazminat gibi bir derdimizin olmadığını, sadece davalarımızın devam etmesini istediğimizi söyledik. Mavi Marmara avukatları da şehit aileleri de bunda hemfikirdi. Bizim beklentimiz yargıydı ama Türkiye-israil arasındaki 3 maddelik anlaşmayı (özür dileme, tazminat ödenmesi ve Gazze’deki ablukanın kaldırılması) kendi aralarında yaptıkları için davalarımız düşürüldü. Böyle olmasını da, konuşulan tazminatları da istemedik. Anlaşma yapılmış olsa da bunda geri dönülebilir. Geç kalınmış sayılmaz. Mavi Marmara anlaşması iptal olup davalar tekrar gündeme gelebilir. O zaman anlaşmayı imzalayanlar tekrar iptal etme yetkisine de sahipler. Uluslararası bir anlaşma olması bunun önünü de kesmiyor. Bizim hala umudumuz var. Çünkü yurt dışında devam eden davalarımız var. Mavi Marmara yolunu bitirmiş veya misyonunu tamamlamış bir olay değil, her zaman hatırlanacak bir olaydır. Davalar yeniden başlasa aynı enerjimizle aynı duygularımızla tekrar karşı duracağız.”
“Belki ben veya benden sonra gelen nesil Gazze’deki çocuklarla o sahil şeridinde inşallah buluşacaklar”
Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen bu davanın devam edeceğini vurgulayan Akyüz, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Şunu da söyleyebiliriz ki, gençlik ve bizim ardımızdan gelen nesiller bu davayı sürdürecekler. Ben imam hatip okullarına da gidiyorum ve oradakilerin hala umutlarının olduğunu görüyorum. Bize ‘Ağabey sizin babalarınız bu dava için yola çıktılar ama inşallah Gazze’deki çocuklarla buluşacağız’ diyorlar. Biz de aynı umudu taşıyoruz. Belki ben veya benden sonra gelen nesil Gazze’deki çocuklarla o sahil şeridinde inşallah buluşacaklar. Bunun umudunu hiçbir zaman kaybetmiyoruz.”