İnsanoğlu içinde bulunmuş olduğu halet-i ruhiyenin etkisiyle herkesin aynı psikolojide olduğunu zanneder. Kendisi mutlu ise çevresindeki insanların, hayvanların, kuşların, gök ve yıldızların da mutlu olduğunu zanneder. Bunun tam aksi, hüzünlü ve mutsuz ise herkesin hüzünlü ve mutsuz olduğu vehmine kapılır. Öyle ki bereket, rahmet ve insanlar için bir sevinç kaynağı olan yağmurun yağmasını göğün hüzünden dolayı ağlamasına yorar.
Bunun yanında sahip olduğu doğru ve yanlışları da herkesin bildiğini ve kabul ettiğini zanneder. Hatırlıyorum da 90'lı yıllarda üniversite okurken ilk defa Allah'ı inkâr edenlerle karşılaşmış ve şok olmuştum. ‘Nasıl Allah'ıinkâr edersiniz, Allah vardır, bunu tartışmaya dahi gerek yok' demiştim. Sonradan sabah namazlarına kadar süren tartışmalarda akli ve nakli deliller getirmemize rağmen muhataplarımız inanmamıştı. Hidayet herkese nasip olmaz.
Yıllar sonra buna benzer bir durumu iki gün önce bir bayan bana yaşattı.
Resmi bir işlem için notere gittim. Nüfusa kayıtlı olduğum mahallenin ismi kimliğimde ‘Barış' diye geçerken sonradan ‘Selahaddin-i Eyyubi' diye değiştirilmiş. Bu bilgileri kontrol eden noter sekreteri bayan, bu durumu dile getirerek ‘Selahaddin-i Eyyubi, nedir' diye sordu. Başta şaka yapıyor zannına kapıldım. Baktım,ciddi olduğunu görünce‘ben size bir şey söylemeyeceğim, interneti açıp bir bakın, Selahaddin tanınmaz m? Büyük Kudüs Fatihi' diye cevap verdim. Bayan daha da ilginci ‘Benim Kudüs'le bir ilgim yok' demez mi?
Ortam ve şartlar müsait olmadığı için sözü fazla uzatmadım. Belgemi alıp çıktım.
Tahminen 45-50 arasında olan ki en azından lise mezunu olduğunu tahmin ettiğim, İstanbul'da yaşayan, basın ve medyayı takip eden bir bayan nasıl olur da Selahaddin'i duymaz, bilmez, tanımaz.
Dost olmayabilirsin, sevmiyor olabilirsin.Bir Hristiyan, bir Yahudi veya bir ateist olabilirsin, bundan dolayı yaptıklarını beğenmiyor aksine nefret ediyor olabilirsin ama Selahaddin tanınmaz mı?Selahaddin'i sadece dostları tanımıyor ki düşmanları onu daha iyi tanıyor.
Selahaddin'inKudüs'ü almak, Haçlıları durdurmak, ümmeti toparlamak için geliştirmiş olduğu strateji bugün Batı dünyasının üniversitelerinde tezlere konu olmaktadır.
Selahaddin'in savaş oyunları ve taktikleri günümüzün modern dünyasında harp akademilerinde okutulmakta, müzakere edilmektedir.
Selahaddin'in savaş meydanındaki düşmana karşı tutum ve davranışları, merhamet ve alicenaplığı, esirlere olan muamelesi bin yıl sonra silahlı çatışma hukuku olarak da bilinen ve 1949'da kabul edilen Cenevre Sözleşmeleri 'ne ilham kaynağı olmuştur. Bunu ben ya da Selahaddin'in dostu olan birileri söylemiyor. Aksine Selahaddin'in düşmanları söylüyor. İngiliz yayın kurumu olan BBC'nin hazırlamış olduğu program ve belgeselleri internete girip izleyin. Hayret edeceksiniz.
Bu bayan ve benzerleri hangi ailelerde doğuyor, hangi ortamlarda büyüyor, hangi okullarda okuyor, hangi kaynaklardan besleniyor? Doğrusu şaşırmamak elde değil.
Halimize, Allah'ın bize vermiş olduğu İslam nimetine ne kadar şükretsek azdır. Diğer taraftan da bu güzellikleri görmeyen, duymayan yığınla insanın hali bizi üzmeli endişeye sevk etmelidir.
Herkes İslami bir ailede doğmuyor, İslami bir ortamda yetişmiyor.Doğruhaberi ve İslami kaynakları okuyarak doğrulardan haberdar olmuyor. Bu açıdan bizlere çok büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Öyle bir tebliğ çalışması ve performans ortaya koyalım ki Allah ve insanlar nezdinde bizi mazur göstersin.