Hz. Muhammed aleyhi's-selamın dünyaya teşrifinin hicri olarak sene-i devriyesi olan Rebiulevvel ayındayız. Peygamber Sevdalıları, birkaç yıldır her nisan ayında, peygamberi anlama ve onun mesajını insanlara ulaştırma amaçlı programlar yapmaktadır. Yüzbinleri bulan kitleleri peygamber sevgisi adına bir araya getirmek güzel ve önemlidir.
Peygamber Sevdalıları, peygamberimiz Hz. Muhammed'in davetini ve siretini anlama ve anlatma adına aynı çalışmaları bu yıldan itibaren hicri takvim esaslı da yapma kararı aldı. Rebiulevvel ayının ilk iki haftasına yayılan bu etkinlikler fert ve toplum olarak peygamber eksenli bir yaşam tarzına ne kadar muhtaç olduğumuzu ve sorunlarımızın tek çözümünün bu yaşam tarzı olduğunu gösteriyor.
Bu yılki mevlid-i nebi etkinliklerinde ‘Barış, adalet ve rahmet peygamberi' başlığı öne çıkarıldı. Uyuşmazlıkların, kavgaların, zulmün ve vicdansızlığın üçü bir arada reçetesi olan bu kavramların toplumlarda bir pratiğe dönmesi için güçlü bir örneklik lazımdır. Bu örneklik de ‘âlemlere rahmet vesilesi ve yürüyen Kuran olan' Muhammed aleyhi's-selamdan başkası olamaz.
İnsani bağlamda ben olgusu, biz olmakla aşılır. Tek başına, fert olarak kâmil insan olunmaz, insanlık oluşmaz. Sağlıklı bir toplum ve huzurlu bir sosyal alan ancak karşılıklı anlayış ve sevgiye dayalı ilişkiyle oluşur. Selamlaşma, bu ilişkinin güçlenmesi adına önemlidir. Selam, aynı zamanda barışın şifresi ve kapısıdır.
Günümüz insanı olarak hem selam sabahın kesildiği bir ortamdayız hem de selamın dönüştürücü gücünden habersiziz. İlk önce İslami kardeşliği, devamında insani yakınlığı muhabbet sıcaklığında yaşamak için selam sabaha çok muhtacız. Selamsız geçen günler, selamsız karşılaşmalar huzur ve barışın yerini kin, öfke ve düşmanlığa bırakır.
İnsan fıtrat yönüyle diğer insanlarla hem çabucak dost olabilir, uyuşabilir hem de düşmanlık ve tahammülsüzlükte had bilmez bir noktaya varır. Maddi standartlarda sureten bir iyileşme modernizm ve küreselleşmenin bir artısı olsa da manevi ve ahlaki yönden çöküş bu yaşam algısının insanlığa bela ettiği bir felakettir. Birey ve toplumların birbirine yabancılaşması, düşman oluşu ve egoist bir yaklaşımla sonuca ulaşmada her yolu meşru sayması bu felaketin önemli sebepleridir.
Yabancılaşma ve düşmanca yaklaşım, toplumların barış ve huzur kaynağı, dayanışma ve yardımlaşma yönünü törpüler. Zamanla vahşet ve ahlaksızlıkta sınır bilmez bir insan modeli karşımıza çıkarır. Yaşadıklarımıza, çevremize, üçüncü sayfa haberlerine alıcı bir bakışla bakarsak bu felaketi ve vahşeti rahatlıkla görebiliriz:
“Kızını öldüren baba, annesini katleden evlat, aile cinneti, uyuşturucu felaketi, trafik canavarı, faşist vahşet, mezhep taassubu, cinnet geçiren genç…”
Bu ve benzeri olayları artık kanıksamıyor muyuz?
Bunu tüm dünyaya yaydığımızda gözlerin hayretten donakalacağı, kulakların işitmek istemeyeceği nice zulümler, ahlaksızlıklar, korkunçluklar yaşanmıyor mu?.
Gelişmeleri “Modernizm, küreselleşme, şartlar” diye yorumlayıp çözüm adına günlerce kafa yormak boşa bir çabadır. Doğru olmayan mecralarda aranan bütün çözümler, denenen yollar çıkışı çıkmaza dönüştürür.
Bir makine arıza verdiğinde yetkili servise götürülür. İnsanı da İlahi kudretin yarattığı bir makine gibi düşünelim. Haliyle bu makine de bazen arızalanır. Uygun olmayan davranışlar sergiler. Olumsuz fiiler, zararlı tavırlar, incitici sözler… İnsanı birbirine düşman eden, hasım yapan bu ameller ancak İslam'ın sadra şifa emir ve tavsiyeleriyle tedavi ve tamir edilir. Bir tebessümün dahi yürekte buz kesmiş kin ve öfkeleri erittiği bir gerçektir.
Karşılaştığımızda herkese verdiğimiz bir selam, o insanı hal hatırını sormaya, hal hatır sorma o insanla yakınlaşmaya, yakınlaşma ise dayanışma ve paylaşmaya götürür. Dayanışma ve paylaşma toplumda kök salınca nefret, kin, düşmanlık yok olur.
Madem insani ilişkilerin zayıflığından, insanların birbirine yabancılaştığından, bu yabancılığın hırsla çokça vahşete davetiye çıkardığından şikâyet edilir. O halde şu peygamberi öğüdü kulağımıza küpe yapalım, o zaman selamlaşmanın dönüştürücü gücünü hep beraber göreceğiz:
“Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!”