Bu hafta, Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü, bir şube müdürüne kınama cezası verdi. Elbette, bir kurum görev ihmali, ihlali veya kurumu doğrudan/dolaylı ilgilendiren bir konuyla ilgili müdahil olur, hukuki işlem yapar, soruşturma yürütür veya müeyyide uygular. Biz konunun bu yönüyle ilgilenmiyoruz. Verilen kınama cezası bize bir kez daha şunu gösterdi ki;
Bu ülkede herkesi, her şeyi hatta İslam inancı ve kutsallarını eleştirebilirsin. Yerine göre hakaret edebilir, alay da edebilersin. Ha! Faraza bu konuda bir kamuoyu mu oluştu? Tepkilerden arınmak ve hedef değiştirmek için ilgili kurum veya kişiye göstermelik bir müeyyide verirsin. Konu böylece kapanır gider.
Eleştiri veya yanlışı ortaya koyan konu bir şekilde Kemalizm veya Atatürk’ün şahsı olursa vay ki vay! Yedi ceddinize kadar neye uğradığınızı bilemezsiniz? Ananızdan emdiğiniz sütü burnunuzdan getirecek ‘Kraldan çok kralcı tipler’ çok olur; çünkü bu ülkede gerçek bir tabu, dokunulmazlık zırhlı bir kutsallık ve türbesinden(!) pardon kabrinden medet umulan varsa o da Mustafa Kemal Atatürk değil midir? Bunu kim inkâr edebilir ya da aksini söyleyebilir. Daha yakın zamanda 23 Nisan’da pandemiden dolayı getirilen kısıtlamalar, tedbirler Anıtkabir’e gidip Atalarına saygı sunmak isteyenlere ‘vız gelip tırıs gitmedi mi?’
Neymiş Efendim? Hem Şube Müdürü hem de Eğitim-Bir Sen yönetim kurulu üyesi olan ilgili kişi 2019 Kasım’ında muhafazakâr olarak bildiği kimi kişilerin ‘sistem, Atatürk ve Kemalizm’le ilgili övgüye varan paylaşımlarına karşı hasbelkader Twitter hesabından cevap vermiş. Demiş ki: “Bugün eksen kaymasının Nirvana’ya ulaştığı bir gün…!!! Bazı arkadaşlarımızın paylaşımlarının İskilipli Atıf Hoca’nın ve birçok İslam aliminin mezarda sızlattığını görüyor gibiyim…Yazık çok yazık”
Mersin MEB de hemen durumdan vazife çıkarıp ilgili kişiye yapılan soruşturma sürecinin sonunda “Vay ilgili kişi sen misin, İskilipli Atıf ve diğerlerine âlim diyen? Aslında senin onlara âlim demen Mustafa Kemal’e ve bu âlimleri İstiklal Mahkemelerinde yargılayıp idam hükmünü verenlere hadsizlik ve seviyesizliktir. Onlar vatan haini(!)ydi. Onlar dokunulmaz ‘laikliğimize, Batı aşkımıza, Frenk mukallitliğimize ve tabulaştırdığımız Kemalizm’e düşmandı.” bağlamında bir gerekçeye hukuki bir hava katarak kınama cezası vermiş. Yani bir nevi, bundan sonra böyle bir şeye yeltenen başkaları ayağınızı denk alın’a getirilmiş anlayacağımız.
Raporda yer alan, ‘devletin resmî görüşünden farklı olarak İskilipli Atıf Hoca hakkındaki ‘İslam âlimi’ görüşünün devletin temel değerlerinin tamamına karşı olmak anlamına gelmeyeceği’ ibaresi de akli, vicdani, hukuki ve ilmi yönden tam bir şaşkınlık nedeni ve fiyaskodur. Devletin resmi görüşü de ne demek?
Devlet, bir ülkede yaşayan farklı renk, dil, düşünce ve meyildeki insanların tamamını hukuksal bir çerçevede yönetmeye çalışan bir aygıttan ötesi olamaz. Devleti oluşturan bünye içinde farklı fikir ve düşünceler olabilir. Devlet, bu düşünce ve inanışlara kişilerin ‘din, mal, can, nesil ve akıl’ emniyetini zedelemediği ve zarar vermediği sürece eşit yaklaşır ve bunları ortak yaşanır bir alan için tolere eder/etmelidir. Devlet, demokratik hukuk devleti diye savunduğunuz çerçevede bile görüş ve inanışlar karşısında yansız olmalıdır. Devlet için resmi bir görüş/ideoloji seçilirse devlet, toplumun farklı birey ve katmanlarına karşı yansızlığını yitirir, taraf olur ve diğer tüm görüşleri baştan yok saymış ve mahkûm etmiş olur.
Yoksa birileri helvadan putlarını acıkınca yediğini itiraf mı ediyor?
Hadi, hadi çekinmeyin söyleyin de cümle âlem bilsin bu saatten sonra kime âlim deyip diyemeyeceklerini(!)