İslam âlemi kıyımdan geçiriliyor. Düşmanları içerideki ihanetten aldıkları güç ve cesaretle Ümmetin henüz yeşermiş taze umutlarının üzerinden geçiyor. Kahredici dağınıklık ise ümmeti eli kolu bağlı biçare bir şekilde ortada bırakıyor.
Ümmet, tarihinin hiçbir döneminde birliğe bu kadar muhtaç olmadı. Ama aynı şekilde tarihinin hiçbir döneminde vahdet, taliplerinin bu kadar gadrine uğramadı.
Mısır’da, El-Bennaların ve Seyyidlerin diyarında, Yusuf’un memleketinde tek bir günde üçbinden fazla İslam evladının ruhuna kıyıldı. Onbine yakın Müslümanın canı ezildi.
Yazık ki Peygamber tahtını işgal eden bazı zevatlar ile sakallarından abdest suyu dökülen, Allah’a ve ahiret gününe iman eden bazı Müslümanlar, firavunların yanında saf bağlamada hiçbir beis görmedi. Bilmiyoruz, değil zem zem suyu Havz-ı Kevser’in suyu dahi onların necis ellerine bulaşmış masum Müslüman kanını temizlemeye güç yetirecek mi?
Irak’ta, geldikleri yeri çok erken unutan liderlerin hesabı pazarını yapmaya çalışan yaşlı kadınlardan, bayram namazı için camiye koşan halktan soruluyor. Ve maalesef de bunu ağızlarından tekbirleri düşürmeyen Müslümanlar yapıyor.
Rohingya Müslümanlarının canları, malları ve dahi ırzları müşrik Budistlerin insafına havale edildi, onlar da Müslümanların üzerine cehennemi akıtmada bir beis görmüyor.
Selahaddin ve Nureddin’in memleketi Şam diyarının üzerinden zulmün paletleri geçirildi. Bir millete toplu olarak muhaceratın acı şarabı içirildi. Tek bir haftada on binlerce insan Rojava’dan kaçıp gurbetin yollarına düşürüldü.
Henüz günahı tanımamış İslam’ın kundağındaki sayısız masum yavrunun canı Dımeşk’te, merhametin simgesi fecir vaktinde daldıkları uykularından ebediyen uyanmasınlar diye gazla boğuldu. Yılanların, akreplerin bile saldırmaktan imtina ettikleri bir halde iken saldırıya uğradılar. Hem de insan kisvesine bürünmüş caniler tarafından…
Bin bir umut beslediğimiz İslam Baharı, çok sert ve çetin bir kışa dönüştürüldü. Buna rağmen İlahları bir, Peygamberleri bir, Kitapları ve Kıbleleri bir olan Ümmet; hasis hesapları, küçük projeleri bir kenara bırakıp omuz omuza, sırt sırta vermeyi beceremedi.En azından herkesi bir ekin gibi biçmeye gelen düşmanın saldırılarını atlatıncaya kadar…
Allah’ın merhametine her zaman muhtacız. Ama bugün bu ihtiyacımızı, bu fakr u zaruretimizi ruhumuzun en derin yerine kadar hissediyoruz. O yüzden istiğaseye sarılan her Müslüman gibi; “Sen merhamet et Ya Rabbi!” diyoruz.
Zira bu ümmet; analarının gözleri önünde elemle can çekişerek bu dünyaya veda eden masum yavruların, saçlarından tutularak kirli yataklara sürüklenen afifelerin, bembeyaz sakalları yolunarak bir ömür boyu korumaya çalıştıkları izzetleri rencide edilen Pir-i fanilerin vebalini boynunda daha fazla taşımaya güç yetiremez. Bu Ümmet bunun bedelini ne dünyada ne de ukbada ödemeye güç yetiremez. Merhamet et Ya Rabbi! Sen Yardım Et Ya Rabb!
Katliamlara rağmen Mısır halkı ayakta!
Dış Haberler Servisi
Mısır’da cuntanın katliamına rağmen halk meydanları terk etmezken cunta güçleri de katliamlarını sürdürüyor. Cunta yönetimi başta Kahire’nin Rabia tul Adeviyye ve Nahda meydanları olmak üzere ülkenin bütün meydan ve caddelerinde toplanan milyonlarca kişiyi dağıtmak için hedef gözetmeksizin ateş açarak yine katliam yaptı.
Ancak ölümü göze alan Mısır halkı, İhvan’ın başını çektiği ve birçok İslami hareket ve camianın içinde bulunarak birlikte hareket ettiği ulusal koalisyonun ‘direnin’ çağrısına uymaktan geri durmuyor.
PROTESTO EYLEMLERİ DEVAM EDECEK
Katliamın ardından darbeye karşı meşru yönetimi desteklemek için kurulan Milli Koalisyon yaptığı açıklamalarda, meşru yönetim iade edilmeden geri adım atmayacaklarını, barışçıl protestolarının birkaç meydanla sınırlı olmadığını ve silaha başvurmadan ülke genelinde protesto eylemleri yapacaklarını açıkladı.
CUNTA VAHŞETİ DURMUYOR
Geçtiğimiz Cuma gününden bu yana ülke genelinde cuntanın yaptığı katliamda başkent Kahire’nin Ramses Meydanı dâhil, ülke genelinde yapılan eylemlerde toplam 255 kişi şehid oldu. Ayırıca Ramses Meydanı’ndaki saldırıdan kaçan bazı göstericiler ve aralarında yaralıların da bulunduğu 400 kadar gösterici, Ramses Meydanı yakınında bulunan ve geçici sağlık merkezi olarak da kullanılan El-Feth Camisi’ne sığındı. Cunta askerlerinin ve baltacı teröristlerin yaklaşık 24 saat süren kuşatmasının ardından camiye müdahale edilerek içeride bulunanların tümü gözaltına alındıktan sonra tutuklandı.
GAYRİ MEŞRU YÖNETİM, GENEL MÜRŞİDİ DE GÖTÜRDÜ
Yaptıkları katliamlarla protestocuları sindiremeyen cunta, bu sefer tutuklama ve karalama kampanyası başlattı. İhvan-ı Müslimin liderlerinin evlerine operasyonlar düzenledi. Onlarca İhvan liderlerinin yanı sıra binlerce İhvan mensubu tutuklandı. Tutuklananlar arasında İhvan’ın Genel Mürşidi Muhammed Bedii de bulunuyor.
Ülkedeki bir diğer katliam ise İhvan ileri gelenlerinin de aralarında bulunduğu 52 Müslümanın Ebu Zeebal Cezaevi’nde katledilmesi oldu.
Tüm katliamlara ve Cuntanın sokağa çıkma yasağına rağmen ülkenin dört bir yanı, yapılan protestolarla inliyor. Müslüman Kardeşler Teşkilatı, yayımladığı bildiri ile darbeye karşı direnişin süreceğini açıkladı.
M.MURSİ İÇERİDE, ESKİ FİRAVUN SERBEST
Cuntacıların başlattığı Müslüman avı ardından Mısırdan ilginç bir haber daha geldi. 30 yıllık diktatörlüğü ardından yapılan devrimle tutuklanan eski firavun Hüsnü Mübarek serbest bırakıldı.
Halkın oylarıyla Cumhurbaşkanlığına seçilen Muhammed Mursi’nin cezavine atılması ve eski firavnun serbest bırakılması Mısır’ın geldiği noktayı gözler önüne sermesi açısından çok önemli görüldü.
ŞAM`DA KİMYASAL KATLİAMI
Şam’ın Doğu Guta banliyösüne kimyasal silahlarla düzenlenen saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısı 2 bine yaklaşırken yaralı sayısının da 4 bin civarında olduğu belirtildi. Sabaha karşı insanlar uykudayken havadan yapıldığı tahmin edilen saldırıda ölenler arasında kadınların ve çocukların çokluğu göze çarpıyor. Bölgedeki sahra hastanelerinde, tıbbi malzeme eksikliğinden dolayı yaralı olarak getirilenlerin mazlumların bir bir hayatını kaybettiği ifade ediliyor.
SALDIRIYI KİM YAPTI?
Bölgeden gelen haberlere göre Esad güçlerinin yaptığı saldırının ardından, Doğu Guta’nın Sakba, Keferbatna, Duma, Humuriye, Erbin, Cisrin, Zemelka, Merec ve Aynterme’de çok sayıda kişinin atılan Sarin gazından etkilendiği ifade edildi. Yaralılarda nefes darlığı, kusma, göz bebeklerinde küçülme ve bilinç kaybının yaşandığı belirtildi.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), uluslararası toplumun bu konuda tavır almasını ve BM heyetinin bir an önce olayı soruşturmasını isterken Esad yönetimi ise kimyasal silah kullandığı iddialarının asılsız olduğunu iddia etti. Ancak basına düşen videolarda saldırıya maruz kalan halk, saldırıyı rejim güçlerinin gerçekleştirdiğini belirtiyor.
SALDIRI DÜNYAYI AYAĞI KALDIRDI
Şam’daki kimyasal saldırı haberinin duyulmasının ardından bir çok ülke saldırıyı kınayan açıklamalarda bulundu.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak, “Kimyasal silah iddiaları doğruysa uluslararası camia gereken tepkiyi göstermelidir. İddialar derhal açığa kavuşturulmalı, Birleşmiş Milletler bulguları ortaya koymalı” denildi.
Fransa Dışişleri Bakanlığı sivillere yönelik düzenlenen saldırıyı “sert dille” kınadı. İngiltere, Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddialarını BM’ye taşıyacağız, açıklamasında bulundu. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Şam yakınlarındaki kimyasal silah saldırısı iddialarıyla ilgili “BM ekibinin hızlı bir şekilde bölgeye girmesine izin verilmesini” talep etti.
Rusya ve Çin’i, BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye’ye karşı yaptırımları engelledikleri için eleştiren ABD Başkanı Barack Obama, gelişmeler üzerine, Rus mevkidaşı Vladimir Putin’le telefon görüşmesi yaparak, kimyasal silah kullanımı konusundaki endişelerini dile getirdi.
Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil el-Arabi, saldırıyı kınayarak, olayı araştırmak için BM heyetinin acilen bölgeye gitmesini istedi.
İran Dışişleri Bakanı Zarif ise, Suriye’deki kimyasal silah saldırısını muhaliflerin yapmış olabileceğini söyledi.
Katliamın gerçekleştiği günün gecesi acil toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Suriye’deki kimyasal iddiaları ile ilgili sadece kaygılarını belirtti, toplantıdan kınama bile çıkmadı.
Gerçekleştirilen ve kimyasal kullanıldığı iddia edilen saldırılar dünya basınında geniş yer bulurken İran ve Rus medyası ‘provokasyon’ dedi. İsrail ise, Rusya ve İran’ın saldırıyı muhalifler yaptı yönündeki iddialarına karşılık “saldırıyı Esad yaptı” açıklaması yaptı.