Tarih boyunca hak ehli olan Müslümanlarla, batıl ehli olan kâfir, münafık ve müşrikler arasındaki hak ve batıl savaşı sürüp gitmektedir. Bu savaş Habil ile kardeşi Kabil arasında başlamış ve yeryüzünde insanlar olduğu müddetçe kıyamet gününe kadar devam edecektir.
İnsanları Allaha kul olmaya çağıran, kula kulluğu reddeden, mazlum ve Mustaz'afların sömürülmesine karşı çıkan, ihlaslı İslam davetçilerini elbette batıl ehli olan şeytan ve dostları rahat bırakmayacaklar ve İslam davetçilerinin önüne birçok engeller çıkaracaklardır. Hangi peygamberin veya onları ihlasla takip eden hangi İslam davetçisinin hayatına bakarsak bakalım, hepsinde göreceğimiz ortak yön batıl ehli olan şeytan ve ordularının bu Müslümanlara akıllara durgunluk veren hile ve entrikalarla acımasızca saldırmaları olacaktır. Öyle ki batıl ehli bu saldırılarını yaparken hiçbir kural tanımaz, hiçbir insani hak ve özgürlüğe aldırmaz. Onlara göre Allaha bağlı bu İslam davetçilerini yollarından vazgeçirmek için her yol ve yöntem mübahtır. Yöntem şu; ilk önce müslümanlara hakaret ederler, alay edip küçümsemeye, küçük düşürmeye çalışırlar. Bunlarla amaçlarına ulaşamayınca iyice azgınlaşırlar, vahşileşirler. Aç kurtlar gibi müminlere saldırırlar. Demir taraklarla etlerini kemiklerinden ayırırlar, testerelerle başlarını ortadan ikiye ayırırlar, kızgın ateşlerin üzerine yatırırlar, vücutlarına elektrik verirler, Filistin askılarında günlerce bekletirler, haksız yere yıllarca zindanlarda çürütürler. Bütün bunlardan da istedikleri sonucu alamazlarsa, İslam davetçilerini acımasızca öldürmekten geri durmazlar.
Evet, tarih sinemasında her zaman seyrettiğimiz film hep bu olmuştur. Sanki tarih tekerrür ediyor veya filmin senaryosu hep aynı kalıyor. Sadece filmde oynayan oyuncular değişiyor. Aynı filmin M.Ö. 2016 versiyonu ile M.Ö. 2016 versiyonu arasında, 4000 yıl geçmesine rağmen, senaryo açısından hiç bir fark yoktur. Sadece oyuncuların adları, giydikleri kostümleri ve kullandıkları silahlar değişiyor.
Bu durum bize şunu gösteriyor; hak ve batıl savaşı dün olduğu gibi bu gün de, gelecekte de sürecektir. Batıl ehlinin hücum ve saldırıları da devam edecektir. Çünkü onlar gayr-i meşru yollarla elde ettikleri çıkarlarını bu İslam davetçileri yüzünden kaybetmekten korkmaktadırlar. Sömürdükleri halk kitlelerinin, İslam davetçileri tarafından uyandırılmasından ve halkın yanında gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasından böylece de sömürdükleri halktan elde ettikleri menfaatlerinin kesilmesinden son derece korkmaktadırlar.
Bu nedenle bütün yolları deneyerek, Müslümanların önüne her türlü engeli çıkararak, İslam davetçilerinin vazifelerini yapmalarına engel olmak isterler.
Batıl ehli, müminleri engellemeye çalışırken, tehdit, öldürme, zindana atma, terör, kışkırtma, mal ve cana kastetme gibi çeşitli yolları kullanarak, insanları hayatlarından endişelendirmekte, böylece onları korkutarak, kendi isteklerini yaptırmaya çalışmaktadırlar.
Peki ama tarihte sonuç böyle mi olmuştur? Elbette hayır.
“Zulmedenler yakında nasıl bir inkılapla devrilip yok olacaklarını bileceklerdir.” (Şuara: 227)