Neden Şeriat istiyoruz. Çünkü Şeriat yoldur. Müslümanım diyenin gitmesi gereken yolu Allah (cc)ona belirlemiştir. Ya O’nun(cc) gösterdiği yoldan gideceksin ya da yoldan çıkacaksın. Başkasının yolu başkası için yol olsa da Müslüman için yol olamaz. Yolumuza barikatlar kurdular. Yol levhalarımızla oynadılar. Yolumuzun gerçek rehberlerini kılavuzlarını astılar, kesiler. Önümüze yol bilmezleri kılavuz olarak koydular. Bize zorla rehberler dayattılar. Yolumuzu kesmekle kalmayıp bize zorunlu istikametler belirlediler. Giderek yoldan uzaklaştık. Uzaklaştıkça dere bayır ve uçurumlarla karşılaştık. Devrildik, tepe takla devrildik, yıkıldık, başımız gözümüz yarıldı. Elimiz ayağımız kırıldı. Öylesine uzaklaştık ki yoldan zamanla bir yolumuzun olduğunu dahi unuttuk. Biz bu yolun yolcuları olamayız dedikçe, birileri bize “biz nerden gidersek gidelim asıl yol orasıdır” dediler.
Manzara ortada, her güne cinnet ve cinayet haberleri ile başlıyoruz. Bir gün 3 çocuğunu bıçak ve keserle öldürdükten sonra diğerini okuldan alıp on beşinci kattan attıktan sonra intihar eden babayı okurken, öbür gün adliye kapısında annesine kurşun yağdıran evladı izliyoruz. Ünlü iş adamından sat komandosuna öğretmenden işsize gencinden yaşlısına tinerciler tarafından öldürülen insan sayısını tam olarak bilen var mı? Bir yerlerde son birkaç yılda 3750 kişiyi geçtiğini okumuştum. Korkunç değil mi? Uyuşturucunun ilköğretime kadar düştüğü, evlilikten giderek uzaklaşılmasına rağmen boşanmalarda patlama yaşanması boşanmalardan önemli bir kısmının özellikle kadın cinayetiyle sonlanması, çoğu öldürülen kadından sonra erkeğin de intihar etmesi facianın boyutunu açıklamaya yeter mi? Bilmiyorum.
8 Mart’ta İlimizde “Küçük Millet Meclisi” toplantısında kadına şiddet konuşulurken hayretler içinde kaldım. Ekseriyetin derde deva olarak sundukları bana zehir gibi geldi. Hastahaneleri yıkılmış, doktorları ve eczacılar katledilmiş bir ülkede büyücülerin eline bırakılmış hasta gibi hissetim kendimi. Sanki herkes ağız birliği etmişçesine daha çok kadın cinayeti nasıl işlenebilir hesabını yapıyordu. Meseleye “kadın-erkek” değil de, anne-baba, bacı-kardeş, kız evlat penceresinden bakalım dememe rağmen bu fikir rağbet görmedi. Hala kadının ekonomik bağımsızlığından, istihdamından, sığınma evlerinin arttırılmasından, elektronik kelepçeden vs. söz ediliyordu. Bütün bunların cinayetleri arttırdığı bilindiği halde başka çare yokmuş gibi ateşe körükle gitmekte ısrar ediliyordu. İdeal! Çözümlerden biri de kadını koruma adına işe gönderip kocayı kahveye, kumara içkiye göndermekti!
İçki, kumar, faiz ve fuhşun bu cinnet ve cinayetlerdeki etkisini gündeme getiren yok maalesef. Böylesine önemli toplumsal hastalıkların reçetesi hükmündeki Kur’an- Kerim’den kimsenin haberi yok. Yol(şeriat)dan söz eden yok. Yola çağıran yolu haber veren yok. Kılavuz kılığında olanlar yoldan uzak düşmüş olmanın, bir daha yola ulaşılamayacağı endişesi ile hem kendileri hem de toplumu yola çağırma umudunu kaybetmişler. Helal ve haramın karıştırılabileceğine dair cevazlar havada uçuşuyor. Helal lokma küçük karın doyurmaz, haram katılmazsa tümden aç kalırız endişesi hâkim.
İşte tam da böyle bir yerde ve zamanda yoldan çıkmamakta ısrar eden, bunun için ağır bedeller vermekten çekinmeyen Kur’an’ı kılavuz edinen bir topluluk rehberlerinin eşliğinde insanları yola çığırmaktadır. Aç kalma pahasına küçük ama helal lokmasına haramı bulaştırmamaya gayret gösterenler sağlık ve sıhhat içerisindedirler. İçinde bulundukları hasta toplumu tedavi için bir doktur gibi acı ama şifa veren reçeteler hazırlıyorlar. Rabbim kısmet ederse bu ruhi ve manevi hastalıklardan kurutulmak için sağlık merkezleri inşasına başlamış bulunuyorlar. Referans İslam, çare İslam, yegane çözüm İslam’da diyorlar. Ne mutlu onları tanıyıp onlarla beraber olanlara.