"Türkiye'nin Ekonomik Problemleri ve İslam İktisadının Çözüm Önerileri" çalıştayının ikincisi İstanbul'da düzenlendi. Türkiye Katılım Bankaları Birliği ortaklığıyla Sabahattin Zaim Üniversitesi Altunizade yerleşkesinde gerçekleştirilen çalıştaya alanında uzman birçok akademisyen, iktisat alanında yüksek lisans yapan çok sayıda öğrenci katıldı.
Yapılan çalıştay sonrasında İLKHA'ya konuşan Sabahattin Zaim Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak, serveti bir milyon doların üzerinde olan kişilerden alınacak yüzde 2,5'luk bir servet vergisinin dünyadaki yoksulluğu ortadan kaldıracağına ilişkin tespiti paylaşarak, söz konusu oranın zenginlerin hayat standartlarını hiç etkilemeyeceğini ama yoksul olanların yaşam standartlarını 5-10 kat arttıracağını ve bu oranın İslam'daki zekat oranına denk geldiğini ifade etti.
Dünya tarihinde ilk defa en düşük 5 ülke ve en yüksek 5 ülke arasındaki sermaye farkının 88 katına çıktığını belirten Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak, bu uçurumun faize dayalı küresel sermaye sisteminden kaynaklandığını belirterek, faiz müessesinin kaldırılması gerektiğini ifade etti. Yumuşak, İslam ekonomisinde ise adil bir gelir dağılımı imkânının söz konusu olduğuna dikkat çekti.
İslam Ekonomisi ve Finansı alanında çeşitli programları üniversite bünyesinde yürüten, İslam Hukuku ve İslam iktisadî alanında çalışmalar yürüten Yumuşak, çalıştayın içeriği hakkında şu bilgileri verdi:
"Bugünkü programımızda Sabahattin Zaim Üniversitesi ile Türkiye katılım bankaları birliği arasında düzenlenen Türkiye'nin ekonomik sorunları ve İslam iktisadının çözüm önerileri çalıştayını gerçekleştirdik. Bu çalıştaya 4 oturumda 12 akademisyen uzmanlık alanları ile ilgili sunum yaptılar. 100'ün üzerinde bu alanda lisansüstü eğitim gören akademisyen ve sektör yöneticisinin katılımlarıyla verimli bir çalışma oldu. İlk oturumda Türkiye'nin ekonomik sorunlarını dış ticaret, gelir dağılımı ve servet birikimi hem de diğer konuları ele aldık. 2'nci oturumda global ekonomik krizler ve İslam iktisadî üzerine yoğunlaştık. Bu kapsamda özellikle yatırım bankacılığının, İslami finans kurumlarının finansal krizleri dayanıklılığını diğer konvansiyonel bankaların ve kurumlara göre daha iyi seviyede olduğu yönünde genel bir kanaat oluştu. 3'üncü oturumumuzdaysa İslam iktisat modellerini tartıştık. Burada da özgün yeni modellerle birlikte mevcut iktisat biliminin ortaya koyduğu modellerin belirli ölçüde kullanarak İslam iktisadına uygun bir biçimde yeniden formatlanması söz konusu oldu. Son oturumda ise Türkiye'de ekonomik sorunların çözümüne yönelik hangi politika önerileri ortaya konabilir konusu işlendi. Bu kapsamda Merkez Bankası'nın, katılım bankacılığının, faizsiz finans kurumlarının rolleri neler olmalıdır, bu roller hangi mevzuat değişiklikleri ile ve yeni kurumların ihdasıyla daha da nasıl arttırılabilir konusuna değinildi. Bu kapsamda çok verimli bir çalıştayımız oldu"
"İslam ekonomisi alanında hem lisans hem yüksek lisans hem de doktora eğitimi veren tek üniversiteyiz"
Çalıştayda daha spesifik konuların, özellikle merkez bankacılığının ve İslami finans ekonomisinin rolü ne olması gerektiği, para sistemi nasıl kurgulanması gerektiği, buna ilaveten vakıf ve İslam iktisadını özgün kurumlar mevcut yapıya nasıl eklenmesi gerektiği çerçevesinde tartışmalar söz konusu olduğunu belirten Yumuşak, "Üniversitemizde bu alanda verilen hem lisans hem yüklesek lisans hem doktora eğitiminde tamamlayıcı bir unsurdur. İslam ekonomisi alanında hem lisans hem yüksek lisans hem de doktora eğitimi veren tek üniversiteyiz. Bu eğitimi de İngilizce Türkçe ve Arapça olmak üzere üç dilde veriyoruz. Bu kapsamda geniş ve uzman akademik bir kadroya sahip olan bir üniversite şu anda Türkiye'de mevcut değil. O üniversitemizin stratejik bir alanı. Üniversitemiz bu konuya özel önem veriyor. Bu çalışmalarımızı da sadece üniversitenin kendi içerisinde değil bu alanda katkı verebilecek diğer üniversiteler ve kurumların işbirliğiyle gerçekleştiriyoruz. Bu alanda dergi akademik kongre ve diğer faaliyetlerimizle bu konuyu önümüzdeki dönemde daha da geliştirmeyi düşünüyoruz." dedi.
"Türkiye bu sistemin olumsuzluklarını tek başına bertaraf edecek güce sahip değil"
"Türkiye'de bir döviz atamanın neticesinde ortaya çıkan kur artışı ve bunun birçok sektörde özellikle finans sektöründe yansımalarını görüyoruz" diyen Yumuşak, "Bu bütün kurum ve kişileri derinden etkilemektedir. Böyle bir olumsuzluğu hiçbir ülke vatandaşı yaşamak istemez. Aslında bu bizim bir anlamda mevcut iktisadi sistemin bize bir dayatmasıdır. Biz bunun küçük bir parçasıyız ve bu bütünü tek başımıza değiştirebilme kabiliyetimiz söz konusu değil. Dolayısıyla bütün gelişmekte olan ülkeler tasarruf açığı nedeniyle ortaya çıkan sermaye ihtiyacını yabancı fonlarla karşılamaya çalışıyor. Bu fonlar geldikleri ülkelerde çok yüksek faiz oranlarıyla oranın katma değerini bir anlamda kendi ülkelerine geri götürüyorlar. İhtiyaç duyduğunuz bu yabancı sermaye gelmediği anda da kurlardaki yükselme nedeniyle hem enflasyon hem de işsizlik anlamında ciddi krizler ortaya çıkıyor. Eğer böyle bir olumsuzluk yaşamak istemiyorsak mevcut sistem üzerinden bir çare üretmek çok kolay olmuyor. Çünkü uluslararası global sistemde altın kural, altını olanın kural koymasıdır. Nihayetinde sizin sermayeniz, milli gelirimiz ne kadar büyükse bu sistemi devam ettirme imkânınız, değiştirme imkânınız buna bağlı olarak ortaya çıkıyor. Türkiye bu sistemin olumsuzluklarını tek başına bertaraf edecek güce sahip değil. Ama kendisine özgü ve çevre ülkelerdeki olumsuzlukları da dikkate alarak sorunların ortadan kaldırılması için bazı çözüm önerileri ortaya koyabiliriz." ifadelerini kullandı.
"Faiz müessesesini ortadan kaldıralım"
Yumuşak, "Türkiye sermaye ihtiyacını önemli ölçüde körfez bölgelerinde ortaya çıkan yabancı sermaye ile ama İngiltere ve diğer ülkeler üzerinden karşılıyor. Biz bu aracıları kaldıralım, İslami iktisadî ihdas edelim ve bu sistemle buradaki sermaye fazlalığını biz ve bizim gibi ülkelerde kullanalım. Bu da kar paylaşım esasına dayalı olsun, faiz müessesesini ortadan kaldıralım. Çünkü faiz müessesesi şu anda hem etkin olduğu ülkelerde ulusal düzeyde gelir eşitsizliğini, hem de küresel düzeyde gelir eşitsizliğini ortaya çıkarıyor"
"Yüzde 2,5'luk bir servet vergisi dünyadaki yoksulluğu ortadan kaldıracaktır"
Dünya tarihinde ilk defa en düşük 5 ülke ve en yüksek 5 ülke arasındaki sermaye farkının 88 katına çıktığını belirten Yumuşak, şunları söyledi:
"Bu dünya tarihinde ilk defa ortaya çıkıyor. Bunun temel nedeni de küresel sermaye sisteminin, faize dayalı sistemin kendisini hiç riske atmadan sürekli olarak kendisine kaynak transfer etmesinden kaynaklanıyor. Hâlbuki İslam ekonomisinde kar paylaşımı esasına ve riski paylaşma esasına dayalı bir sistem söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında sermaye sahiplerinin hiçbir zaman kaybetmiyor. Ama üretime katılan diğer faktörler, emek sahipleri, Müteşebbisler kendisine uygun olabilecek payları aldığında daha adil bir gelir dağılımı imkânı söz konusu olur. Bu sadece Müslümanların ya da sadece İslam iktisadının problemi de değil. Şu anda batıdaki birçok iktisatçı mevcut sistemin gelir eşitsizliği açısından sürdürülemeyeceğini ifade ediyorlar. Kaldı ki bugün hem Avrupa'da hem Amerika'da göç krizinin arkasında yatan temel nedeni de budur. İnsanlar günlük bir dolara ihtiyaçlarını karşılayamadıkları için ölüm riskini göze alarak Avrupa'ya ve Amerika'ya yasadışı yollarla göç etmeye çalışıyorlar. Thomas Picket '21. Yüzyılda Kapitalizm' adlı eserinde belirttiği gibi önerilen şey, serveti bir milyon doların üzerinde olan kişilerden alınacak yüzde 2,5'luk bir servet vergisinin dünyadaki yoksulluğu ortadan kaldıracağına ilişkin bir tespiti var. Bu da zekât oranına denk geliyor. Bu yüzde 2,5'luk oran yüksek gelir grubunun hayat standardını neredeyse hiç etkilemeyecek seviyededir. Ama düşük gelirli grubun da hayat standardını belki 5-10 kat artıracak bir imkân sunacaktır"
İLKHA