Dikkat ederseniz Müslümanlar arasında bu anlayışta olan insanlar vardır. Şahsen böyle düşünenlere çok rastlamışımdır.
Bunlara göre ölçü hep kendileridir. İslam adına yapılacak söylemin frekansını bu beyefendiler belirler. Bunların önüne geçenler ya ajandır ya provokatördür veya en azından bela getiricidir.
Bu beyefendiler ne zaman İslam adına kulaklarının alışık olmadığı yüksek tonda bir ses duysalar, kurulu düzeni eleştiren, somut bir şekilde neyin tağut olduğunu gösteren birileriyle karşılaşsalar hiç tereddüt etmeden ellerindeki bu mühürlerini basıverirler. Böylece aynı zamanda kendilerinin İslam’ın bilirkişisi, teorisyeni olduklarını da göstermiş olurlar.
Bu arada karşısındaki Müslümanı küfürle eş anlama gelebilecek ajan veya provokatörlükle itham etmekten dolayı zerre kadar Allah korkusu taşımazlar.
Bu ithamı sadece frekans uyuşmazlığından dolayı değil karşısındakinin Müslümanca, yaşantısından, görünümünden, kıyafetinden dolayı da yapıverirler.
Keşke bu beyefendiler bu kanaatlerine okuyarak, araştırarak ve düşünerek ulaşmış olsalardı bunu sadece fikir ayrılığına yorar geçerdik.
Peki, niçin böyle yapıyorlar? Yaşantılarından dolayı, bulundukları görevlerinden ve çevrelerinden dolayı kendilerinden daha gür çıkan sesleri derhal bu şekilde mahkum ediyorlar.
Birlikte yolculuk yaptığım böyle birisine, bir ilköğretim okulu müdürüne demiştim ki: Bak dostum, siz sesi gür çıkan Müslümanları pervasızca itham etmek yerine onlara demelisiniz ki;
“Kardeşim, bizim durumumuz malum, her şeyi söyleyemiyoruz, çoğu zaman susuyoruz, ağzımızı açamıyoruz, bildiğimiz nice hakikatleri haykıramıyoruz, tam istediğimiz gibi yaşayamıyoruz hatta nice günahlara batıyoruz. Ama siz bizim gibi değilsiniz, serbestsiniz, Ümmetin böylesine suskun olduğu bir günde siz sesinizi yükseltin. Bizim gönüllerimiz de sizinle beraber, gıyabınızda destekliyoruz, dua ediyoruz...”
Evet, tarih boyu Müslümanlar arasında sesleri ayrı frekanslarda, cesaret ve şecaat bakımından farklı bireyler olagelmiştir, bu çok tabiidir. İyi niyet taşındığı müddetçe bunların bir birlerini tamamladıklarını bile görebiliriz.
Peygamber Aleyhisselam’ın en önemli özelliklerinden birisi de ashabından her frekanstaki insanı değerlendirmiş ve gerektiği noktada istihdam etmiştir. Cihada hiç gidemeyen Hassan b. Sabit’i de, ele avuca sığmayan bir Ebu Basir’i de en verimli şekilde değerlendirmiştir.
Günümüzde bu anlayışa ihtiyacımız vardır. Hakkını inkâr etmeyelim Recep Tayyip Erdoğan birçok konuda yüksek frekansıyla çıtayı yükseltmiş, günümüzdeki beyefendilere birazcık olsun seviye aldırmıştır. Fakat bu arada kendisi Kemalizm karşısında ciddi bir imtihandan geçmektedir.