Sessiz çoğunluğun oyu mu, azgın elitlerin sözü mü?

Abdulhakim SONKAYA
Kur’an-ı Kerim, “Devlet sizden sadece zenginler-sesi çıkanlar arasında dönüp dolaşan bir araç olmasın” (Haşr: 7) diye buyurur. Ayet, “devlet ile gani” kelimelerine dikkati çekiyor.

Ayette geçen söz konusu kelime; “Devlet” diye okunduğunda siyasi güç, “Düvlet” diye okunduğunda ise ekonomik güç manasına gelmektedir. Normalde “gani”, zengin olan kimse demektir. Fakat buna ilaveten ve ilginç bir şekilde burada gani; sesini duyurabileceği araçlara sahip olan, teganni eden, şarkı söyleyen, şiir okuyan vs. sanat ve basın erbabı kimseler manasına gelmektedir. Buna göre Kur’an-ı Kerim, düvletin-devletin ganiler arasında dolaşan bir araç haline gelmemesi konusunda uyarıda bulunuyor.

Bugün dünyada cari olan devlet sistemlerini incelediğimizde açıktan veya gizli, doğrudan veya dolaylı devletin ve düvletin sadece ganiler arasında dolaşan bir kudret haline geldiğini görürüz. Güya fikir ve ifade özgürlüğünün olduğu sözde en demokratik ülkelerde bile bu, böyledir. Kur’an’ın haber verdiği ganiler-ağniya; gınaya gelmiş zenginler ve teganni gücüne sahip kimselerdir. Bunun içinde şu sınıfları sayabiliriz.

-Elinde siyasi güç ve otorite bulunan üst düzey devlet erkânı
-Elinde büyük ekonomik güç olan ganiler-zenginler, holdingciler, baronlar, vs.
-Sesini çıkarabilen medya patronları ve onların emrindeki kalemler
-Teganni ile sesini duyurma gücüne sahip olan sözde sanat erbabı, müzisyenler, türkücüler
Akil diye tabir edilen heyetin çoğunun müzisyenlerden, yazar-çizer takımından, basın mensuplarından, türkücü ve şarkıcılardan oluşması bunun en çarpıcı örneği ve en açık delilidir.

Bunlar hepsi doğrudan ayet-i kerimede ifade buyrulan “ganiler-ağniya” sınıfına dâhildir. Buna göre ayet-i kerime sadece malî açıdan zengin olanları “Gani” olarak nitelendirmemiştir. Bunun yanında bir şekilde sesini ve sözünü duyurabilen, kendisini ortaya koyarak sözünü dinletebilen herkes gani olarak bu sınıfa dâhildir. Burada yönetimin İslami veya gayr-i İslami olması arasında bir fark yoktur. En adil devlette bile eğer sadece ganiler sesini duyurabiliyorsa burada “devlet ve düvlet” ganiler arasında dönüp dolaşan bir erk konumundadır demektir. Bu devletin nasıl ve ne şekilde yönetildiği konusu ayrı bir meseledir. İslam devleti bile olsa eğer bu, sadece ganiler arasında dönüp dolaşan bir erk haline gelmişse bunun ideal bir devlet olduğundan bahsedilemez.

Bir devlet sadece ganiler arasında dönüp dolaşan bir araç haline geldiğinde toplum zayıflar. Özgüvenini yitirir. Sesi ve gücü kendi oyu kadar olur. Oysa gına sahipleri bununla yetinmez, benim oyum ile köylünün oyu aynı değerde olmamalıdır diye isyan ederler.

Bu durumda devlet “sessiz çoğunluğun” değil, “sesli elitlerin” devleti olur.

Devlet, sadece ganiler arasında dolaşan bir araç haline geldiğinde devletin başka güçler tarafından yönlendirilmesi kolay olur. Bu şekilde devletin gerçek manada bağımsız olduğundan söz edilemez. Bir baronun, bir finans veya medya kuruluşunun sözü, sessiz çoğunluğun oyundan daha belirleyici olur.

İslami veya İslamcı bir yönetim dahi olsa eğer devlet-düvlet sadece ganiler arasında dolaşan bir araç haline gelirse devlet ile halk arasındaki bağ kopar. Devlet sadece sesini duyurabilenlerin devleti olur.

İslam idare nizamı, devletin sadece ganiler arasında dolaşmasını engellemek için devlet erkânı ile görüşen ganilerin sadaka fonuna bir harç ödemelerini şart koşmuştur.(Mücadele:12) Bunu buyuran ayetin ganilerle ilgili hükmü baki; fakirlerle ilgili hükmü ise mensuhtur. Buna göre ganiler devlet merciiyle görüşmek istediğinde maktu bir harç ödeyecektir. Buna mukabil siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan gani olmayan kimse bu harçtan muaftır.

Arapça’da “savt” hem oy hem de ses anlamındadır. Vatandaşın oy kullanması, sesini duyurabildiği anlamına gelmez. Bu nedenle sadece oy kullanmak, devletin ganiler arasında dönüp dolaşan bir araç halini almasını engellemez. Bunun için sesin de duyurulabilmesi gerekir. İslam’da devlet erkânının Cumayı kıldırmasının şart olmasının bir amacı ve hikmeti de budur. Bu şekilde, gani olmayan kimselerin sesini duyurarak devlet idaresine ortak olması amaçlanır.

Cemaatler de bu konuda önemli ve özel bir misyona sahiptirler. Devlet hiyerarşisi dışında olan cemaat ve tarikat, medrese ve mektepler aynı zamanda gani olmayanların devlete seslerini duyurabilme aracı da olmalıdır. Bu şekilde söz konusu kurumlar, devlete karşı vatandaşı susturan değil aksine onun sesini duyuran bir vazife görmelidirler.

Sorun, devletin ganiler arasında dolaşan bir meta haline gelmesidir. Müslümanlar böyle bir sistemin aktörü ve aracı olmamalıdır. Müslümanlar devletin imkânlarının dağıtıcısı ve denkleştiricisi konumunda olmalıdır. Aksi takdirde iktidarda olsalar bile iktidar onların değildir.

Devletin imkânlarının dağıtıcısı ve denkleştiricisi konumunda olan Müslümanlara selam olsun.
 
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.