İnsanlığın sessizliği, çocukları öldürüyor. Fosfor bombaları, çocukları kavuruyor. Daha hayatı tanıma fırsatı bulamamış mazlum çocuklar, zalimlerin bombalarıyla bu dünyaya veda ediyorlar. Niçin öldürüldüğünü bilmeyen ve savaşlara anlam veremeyen çocuklar, emperyalizmin vahşetinin kurbanı oluyor. Emperyalistlerin napalm ve fosfor bombalarından kurtulanlar ise açlık ve hastalıkla pençeleşmektedirler. Ölenler bizim çocuklarımız, ümmetin çocukları... Ama arşı titreten bu zulme insanlık kör, sağır ve de dilsiz...
Rakka ve Musul'dan bahsediyoruz. Amerika'nın ve küfrün av köpeklerinin özgürleştirme(!) operasyonuna maruz kalan iki mazlum belde... Sokaklar ve evler cesetlerle dolu. Sivil yerleşim birimleri, napalm ve fosfor bombaları ile vuruluyor. Uluslararası savaş hukukuna göre yasak olan birçok silah kullanılarak adeta soykırım yapılmaktadır. Kavrulmuş çocuk cesetleri, bu iki mazlum şehrin adeta fotoğrafı oldu. Ramazan ayında katledilen çocukların cesetleri üst üste yığılmış. Sokaklarda sağa sola savrulmuş ( çoğu çocuk) masum sivillerin cesetleri, İslam ümmetine utanç olarak yeter.
Katliamı yapan ABD ve müttefikleri olduğu için bu katliam basında yer almıyor. Uluslararası platformlarda gündeme gelmesi gereken bu katliamlar, neredeyse hiç görülmüyor. Mazlum çocuklarımız, siyasi hesapların kurbanı yapılmaktadır. Kimse, bu çocuklar hangi suçtan dolayı öldürülüyor, diyemiyor. Korkmayın, zalimlerin vahşeti sonucu, Rahman'a insanlığı şikâyet etmek için giden çocukların mazlumiyetini dile getirmeniz sizi IŞİD'li yapmaz; ama Rakka ve Musul'da IŞİD var diye, çocuk katliamına sessiz kalmanız olsa olsa sizi ancak dilsiz şeytan yapar.
Gönlü insanlıktan yana ve henüz vicdanı ölmemiş olanlar, çocuk soykırımına karşı itiraz seslerinizi yükseltiniz. Ayağa kalkın ve insanlık onuru adına, çocuk katili zalimleri mahkûm ediniz. Hiçbir siyasi hesap ve kitap, mazlumların dökülen bir damla kanından daha değerli değildir, hele masum çocukların kanından hiç değerli değildir. Zulüm, bir yangın gibidir ve tüm insanlığı tehdit eder. Zulme karşı sesinizi yükseltmediğiniz zaman, bu yangının bir gün sizin evinize de düşeceğini unutmayın. Zalimin cesaretini kırmaz isek, Rakka, Musul ve diğer beldelerimize düşen napalm bombaları, bir gün bizim de evimize düşer. Sahi çocukların katledildiği ve onurluca yaşayamadığımız, başımız dik yürüyemediğimiz bir dünyada, aldığımız nefese ne kadar yaşamak denebilir?
Siviller ve çocuklar, bir savaşta tarafsız unsurlar olarak kabul edilirler. Ama gelin görün ki; bu gün küresel şer güçler, tüm kutsallarımızı ayaklar altına aldıkları gibi savaşın bu kuralına da riayet etmiyorlar. Küfrün ve zulmün av köpekleri ile beraber gerçekleştirdikleri işgallerde, en fazla sivilleri öldürüyorlar. 11 Eylül hadisesinden sonra gerçekleşen küresel terör ve işgal hareketleri neticesinde milyonlarca sivil Müslüman öldü. Bunların önemli bir kısmını, savunmasız çocuklar oluşturmaktadır. Ve bu katliam dalgası giderek büyümekte ve İslam ümmetinin neredeyse tüm sahillerini dövmektedir.
Eskiden, "sessiz olun çocuklar uyuyor", denilirdi; şimdi ise adeta, "sessiz olun çocuklar ölüyor", denilmektedir. Adeta Müslümanların üzerine ölü toprağı serpilmiş ve bir ölüm sessizliği her tarafı teslim almış. Yerin altı, yerin üstünden hayırlı bir hale gelmiş. Çocuklarımız, zulmün gaddar pençesinde can verirken; kör, sağır ve dilsiz kesilenlere yazıklar olsun!