Ticari alanda hem satıcı hem alıcı için zaman dilimlerine serpiştirilen fırsatlar, bulunmaz Hint kumaşı cinsinden değerlidir. İşte pazar ve fuarlar bu fırsatı ayağa getirirler...
Ticari alanda hem satıcı hem alıcı için zaman dilimlerine serpiştirilen fırsatlar, bulunmaz Hint kumaşı cinsinden değerlidir. İşte pazar ve fuarlar bu fırsatı ayağa getirirler. Haftanın belli günündeki pazarlarda sabahtan akşama, yılın belki aylarındaki fuarlar da o süre için malın kalitesinden ve ucuzluğundan istifade etmek mümkündür. Dolayısıyla ihtiyaçları daha kolay karşılama türünden olan bu faydalanma noktaları ve anlarından yararlanan yararlanır, yararlanmayan ise ya dizlerini pişmanlıkla döver ya da yeni bir pazar veya fuarı bekler.
Nice dünyevi ve uhrevi faydaları içinde barındıran ve ebed âleminin güzel neticelerine vardıran ticarette kazançlı olmak, fırsatları değerlendirmek için yıla serpiştirilen üç aylarda, günlere derc edilen cumada, gecelerde özelleşen Kadir, Berat, Miraç’ta… bu kutsi bereket vardır.
Zaman, insanın içinde olduğu ama akışına müdahale edemediği hızlı ve durmayan bir akıştır. Zamanın kıymeti pek bilinmez ki Allah Resulü(s.a.v) elden çıkmadan kadrinin bilinmesi gereken beş husustan birini zaman olarak nitelemiştir.
Dünya meşguliyeti, iş yoğunluğu, kişisel nedenler, geçim endişesi, aile problemleri, menfaatlerin çekiciliği… Derken akıp giden anların, saatlerin farkına varamıyor insanoğlu; hatta bir bakmış ki kulağının zarını patlatacak şekilde ecel çanları “zonk zonk” çalıyor.
İnsanoğlu olarak bu zaafımızı, acizliğimizi, aceleciliğimizi, imkânlarından zamanlı istifade edemeyişimizi bilen merhameti gazabını aşmış Rabbimiz, bize elimizden uçup giden zamandaki kusur, hata ve günahlarımızı manevi yoksunluğumuzun telafisi için böylesi fırsat dolu, istifadesiyle nice anların ibadet ve sevabına denk ayları, günleri, geceleri… Öyle ki saatleri bize bir ikram, bir nimet olarak lütfeylemiştir.
Her iyiliğin, hayrın karşılığı sair vakitlerde on misli iken bu fırsat dolu mukaddes vakitler üç yüzden başlayan bir artışla bine, binlere ve otuz bine çıkar.
“Şuhur-u Selase” olarak bildiğimiz üç aylar, diğer vakitlerden layıkıyla veya gafletle müstefid olmayan veya olduğu halde ahiret sermayesini katlarla katlamak isteyenler için paha biçilmez kıymet anlarıdır.
İdraki içinde bulunduğumuz Recep, akabinde idrak edeceğimiz Şaban ve ayların sultanı Ramazan bu ilahi coşkuyu ve hasenat zenginliğini gönlümüze, önümüze, evimize, sokağımıza, şehrimize, dünyamıza taşırlar.
Hayra yönelişin, ibadete sarılışın, taatte artışın, iyiliklerde yarışın, manevi hizmetlerde yoğunlaşmanın doruğa çıktığı bu zaman dilimleri insanın ahirete dönük kâr hanesine yazılan en kazançlı, en bereketli yatırımlardır.
Allah Resulü(s.a.v)’in “ Recep Allah’ın, Şaban Benim, Ramazan müminlerin ayıdır.” diye nitelediği Recep’e ulaşınca da Şaban ve Ramazan’a kavuşmayı dua diliyle Allah’tan dilediği bir hakikatken mümin camia olarak biz bu üç aylara nasıl bakmalıyız, faydalanmalıyız, bu anlarda neler yapmalıyız?
Bu soruya cevap vermeden önce bir an hayalen şu yürütmeyi yapalım:
“ Bir münadi şehrin en işlek caddesinde gür bir sesle sesleniyor:
- Ey İnsanlar! Siz şimdi şu çalışmanızdan on lira alıyorsunuz; ama sabreder ve bir hafta sonra çalışmanıza devam eder, gevşeklik göstermez ve biraz daha gayretlenirseniz size otuz bin liraya kadar varan günlük; hatta duruma göre saatlik bir kazanç verilecektir.
O esnada herkes bir hafta sonrasını iple çekecektir, alacağı o cazibeli ücret rüyalarını süsleyecektir ve kazancıyla yapabileceklerini yakınlarıyla tasarlayacaktır. Böylesi bir ticarete bırakın ` Hayır!` diyecek biri olsun, herkes en önce bu ticarete ben atılayım diye birbiriyle yarışacaktır. El`an vakıadır ki, reklam trendiyle önde olan firma ve işletmeler daha gözdedir."
Ve şimdi de hayali yürütmemizden bizi tatlı bir tebessümle, rahmet dolu bir kucaklamayla kendine davet eden üç ayların gerçekliğine ve yapacak/yapabileceklerimize dönelim:
— Sabrın yarısı sayılan, nefis terbiyesinde önemli bir ölçüt olan, Allah`a en hoş gelen kokuyu içinde barındıran orucu hem biz tutalım; hem orucumuz bizi kötülük, aşırılık ve kem sözlere karşı tutsun!
— Huzur havasından derecemize göre istifade etmek ve Rabbimizle daha çok hasbihal faslını yakalamak, O`nun yakınlığını ziyadesiyle hissetmek için kelamı Kur`an-ı Kerim`i sanki yeniden nazil oluyormuş gibi tertil, tecvid üzere tilavet edelim ve ayetlerin bize istikamet yolumuz için çizdiği yol haritamızı görmek manaları üzerinde tefekkür edelim!
— Allah Resulü Hazret-i Muhammed aleyhisselam`ın " Gözümün nuru" dediği namazı daha bir özen, tam bir ihlâs ve ihsan makamında kılmaya çalışalım, nafilelerle Rabbimizle rabıtamızı güçlendirelim, uzayan secdelerimizle miracımızı her dem yaşayalım ve kulluk biatımızı her secdemizle tazeleyelim!
— Şeytani vesveselere karşı, nefsi arzuların şiddetini kırmada, katılaşan kalbimize rahmet çeşmesinden tattırarak onu ibadet için yumuşatmada dua divanıyla İlahi Nusreti dilenelim!
— Bencillik zırhından sıyrılarak dua silahına sarılmada ailemizi salahları, komşularımızı ıslahları, akrabalarımızı dirayetleri, günahkârlarımızı tevbelenmeleri, cahillerimizi bilgilenmeleri, zalimlerimizi adalete sarılmaları, kardeşlerimizi sebatları, mücahidlerimizi muzafferiyetleri, mahpuslarımızı azadelikleri, düşmanlarımızı mahviyeti, fasidleri ifsadlarının defi için unutmayalım, ihmal etmeyelim!
—“Amelsiz ilim, temelsiz eve benzer!” düsturundan hareketle İslami bir bilinç elde etme uğraşında olalım ve bu noktada en az bir tefsir, bir hadis, bir fıkıh, bir siyer kitabı okuyalım. Bilelim ki, Allah`ın ayetleriyle anlamlanmayan, Resulullahın sünnetiyle süslenmeyen amelin uhrevi bir faydası yoktur.
— İslam’ın hakikatlerini yaymada, iyiliği emir/kötülükten nehiy etmede, doğruları anlatma yolunda gayretimizi azami seviyeye çıkaralım. Bu gayretimizin bir dirhemi bilelim ki, ahiretteki karşılığı yüz derece olacaktır.
— Seher vakitlerinin feyzinden ve sabah vaktinin şahitliğinden faydalanmak adına dua, zikir ve salâvatlarımızı çoğaltalım!
— Yine üç ayların manevi havası evimizi sarsın, o ibadet yuvamızda ihlâsla teneffüs edilsin ki, evlatlarımız o mana yüklü güzelliği özümseye özümseye büyüsünler!
...
Üç ayların ilki olan Recep`ten de biraz bahis açarsak; Recep kelime olarak saygı ve tazim demektir. İslam öncesi Araplar bile Recep ayına ayrı bir değer verir, kılıçları kınlarına sokar ve düşmanlıkların üzerine geçici de olsa sünger çekerlerdi. Öyle ki, bu ayın manevi bereketi o cehalet karanlığını bile ışıtır, korkunç çöller tatlı bir huzurun esintisini yalardı. Babasının katiline bile rastlayan adam bunu görmezden gelirdi. Bu sebeple bu aya " Sağır " da denilir. Yani Allah`ın haram saydığı bu ayın hürmetine tüm husumet ve kötülüklere karşı insanlar sağır kesilirdi.
Acaba, Müslümanlar bu ayın hürmetine daha layık değil mi?
Regaib ve Mirac gibi kıymetleri bilinen iki gecenin de bu ayın içinde olması yine bu ayın kıymetini katmerleştirmektedir.
"Recm" ayı diye bilinen bu ayda iman edenlere vesvese ve eziyetlerinin ilişmemesi için şeytan taşlanıp kalpten ve hayatın her sahasından kovulur.
Harflere yüklenen anlam güzelliğinden bile konuya yaklaştığımız zaman bu ayın önemi daha anlaşılır:
Recep kelimesindeki " R" İlahi rahmete, " C " Cevvad olan Allah`ın cömertliğine, " B " ise birr/iyiliğe remizdir.
Bazı âlimlerin dilinden Receb`in kadr u kıymetinden bahisle sözümüze bir son verelim:
" Recep eza ve cefayı terk içindir, Şaban amel ve vefa içindir, Ramazan sıdk ve safa içindir."
" Recep tevbe, Şaban muhabbet, Ramazan kurbet/Allah`a yakınlık ayıdır."
" Recep ekme, Şaban sulama, Ramazan hasad ayıdır."
" Recep hürmet, Şaban hizmet, Ramazan nimet ayıdır."
Mübarek üç aylar her birimiz, camiamız ve dünya Müslümanları için mübarek olsun! Dünya ve ahiretimiz için her hayra bizi eriştirsin!
İbrahim Dağılma / İnzar Dergisi - Haziran 2012
Nice dünyevi ve uhrevi faydaları içinde barındıran ve ebed âleminin güzel neticelerine vardıran ticarette kazançlı olmak, fırsatları değerlendirmek için yıla serpiştirilen üç aylarda, günlere derc edilen cumada, gecelerde özelleşen Kadir, Berat, Miraç’ta… bu kutsi bereket vardır.
Zaman, insanın içinde olduğu ama akışına müdahale edemediği hızlı ve durmayan bir akıştır. Zamanın kıymeti pek bilinmez ki Allah Resulü(s.a.v) elden çıkmadan kadrinin bilinmesi gereken beş husustan birini zaman olarak nitelemiştir.
Dünya meşguliyeti, iş yoğunluğu, kişisel nedenler, geçim endişesi, aile problemleri, menfaatlerin çekiciliği… Derken akıp giden anların, saatlerin farkına varamıyor insanoğlu; hatta bir bakmış ki kulağının zarını patlatacak şekilde ecel çanları “zonk zonk” çalıyor.
İnsanoğlu olarak bu zaafımızı, acizliğimizi, aceleciliğimizi, imkânlarından zamanlı istifade edemeyişimizi bilen merhameti gazabını aşmış Rabbimiz, bize elimizden uçup giden zamandaki kusur, hata ve günahlarımızı manevi yoksunluğumuzun telafisi için böylesi fırsat dolu, istifadesiyle nice anların ibadet ve sevabına denk ayları, günleri, geceleri… Öyle ki saatleri bize bir ikram, bir nimet olarak lütfeylemiştir.
Her iyiliğin, hayrın karşılığı sair vakitlerde on misli iken bu fırsat dolu mukaddes vakitler üç yüzden başlayan bir artışla bine, binlere ve otuz bine çıkar.
“Şuhur-u Selase” olarak bildiğimiz üç aylar, diğer vakitlerden layıkıyla veya gafletle müstefid olmayan veya olduğu halde ahiret sermayesini katlarla katlamak isteyenler için paha biçilmez kıymet anlarıdır.
İdraki içinde bulunduğumuz Recep, akabinde idrak edeceğimiz Şaban ve ayların sultanı Ramazan bu ilahi coşkuyu ve hasenat zenginliğini gönlümüze, önümüze, evimize, sokağımıza, şehrimize, dünyamıza taşırlar.
Hayra yönelişin, ibadete sarılışın, taatte artışın, iyiliklerde yarışın, manevi hizmetlerde yoğunlaşmanın doruğa çıktığı bu zaman dilimleri insanın ahirete dönük kâr hanesine yazılan en kazançlı, en bereketli yatırımlardır.
Allah Resulü(s.a.v)’in “ Recep Allah’ın, Şaban Benim, Ramazan müminlerin ayıdır.” diye nitelediği Recep’e ulaşınca da Şaban ve Ramazan’a kavuşmayı dua diliyle Allah’tan dilediği bir hakikatken mümin camia olarak biz bu üç aylara nasıl bakmalıyız, faydalanmalıyız, bu anlarda neler yapmalıyız?
Bu soruya cevap vermeden önce bir an hayalen şu yürütmeyi yapalım:
“ Bir münadi şehrin en işlek caddesinde gür bir sesle sesleniyor:
- Ey İnsanlar! Siz şimdi şu çalışmanızdan on lira alıyorsunuz; ama sabreder ve bir hafta sonra çalışmanıza devam eder, gevşeklik göstermez ve biraz daha gayretlenirseniz size otuz bin liraya kadar varan günlük; hatta duruma göre saatlik bir kazanç verilecektir.
O esnada herkes bir hafta sonrasını iple çekecektir, alacağı o cazibeli ücret rüyalarını süsleyecektir ve kazancıyla yapabileceklerini yakınlarıyla tasarlayacaktır. Böylesi bir ticarete bırakın ` Hayır!` diyecek biri olsun, herkes en önce bu ticarete ben atılayım diye birbiriyle yarışacaktır. El`an vakıadır ki, reklam trendiyle önde olan firma ve işletmeler daha gözdedir."
Ve şimdi de hayali yürütmemizden bizi tatlı bir tebessümle, rahmet dolu bir kucaklamayla kendine davet eden üç ayların gerçekliğine ve yapacak/yapabileceklerimize dönelim:
— Sabrın yarısı sayılan, nefis terbiyesinde önemli bir ölçüt olan, Allah`a en hoş gelen kokuyu içinde barındıran orucu hem biz tutalım; hem orucumuz bizi kötülük, aşırılık ve kem sözlere karşı tutsun!
— Huzur havasından derecemize göre istifade etmek ve Rabbimizle daha çok hasbihal faslını yakalamak, O`nun yakınlığını ziyadesiyle hissetmek için kelamı Kur`an-ı Kerim`i sanki yeniden nazil oluyormuş gibi tertil, tecvid üzere tilavet edelim ve ayetlerin bize istikamet yolumuz için çizdiği yol haritamızı görmek manaları üzerinde tefekkür edelim!
— Allah Resulü Hazret-i Muhammed aleyhisselam`ın " Gözümün nuru" dediği namazı daha bir özen, tam bir ihlâs ve ihsan makamında kılmaya çalışalım, nafilelerle Rabbimizle rabıtamızı güçlendirelim, uzayan secdelerimizle miracımızı her dem yaşayalım ve kulluk biatımızı her secdemizle tazeleyelim!
— Şeytani vesveselere karşı, nefsi arzuların şiddetini kırmada, katılaşan kalbimize rahmet çeşmesinden tattırarak onu ibadet için yumuşatmada dua divanıyla İlahi Nusreti dilenelim!
— Bencillik zırhından sıyrılarak dua silahına sarılmada ailemizi salahları, komşularımızı ıslahları, akrabalarımızı dirayetleri, günahkârlarımızı tevbelenmeleri, cahillerimizi bilgilenmeleri, zalimlerimizi adalete sarılmaları, kardeşlerimizi sebatları, mücahidlerimizi muzafferiyetleri, mahpuslarımızı azadelikleri, düşmanlarımızı mahviyeti, fasidleri ifsadlarının defi için unutmayalım, ihmal etmeyelim!
—“Amelsiz ilim, temelsiz eve benzer!” düsturundan hareketle İslami bir bilinç elde etme uğraşında olalım ve bu noktada en az bir tefsir, bir hadis, bir fıkıh, bir siyer kitabı okuyalım. Bilelim ki, Allah`ın ayetleriyle anlamlanmayan, Resulullahın sünnetiyle süslenmeyen amelin uhrevi bir faydası yoktur.
— İslam’ın hakikatlerini yaymada, iyiliği emir/kötülükten nehiy etmede, doğruları anlatma yolunda gayretimizi azami seviyeye çıkaralım. Bu gayretimizin bir dirhemi bilelim ki, ahiretteki karşılığı yüz derece olacaktır.
— Seher vakitlerinin feyzinden ve sabah vaktinin şahitliğinden faydalanmak adına dua, zikir ve salâvatlarımızı çoğaltalım!
— Yine üç ayların manevi havası evimizi sarsın, o ibadet yuvamızda ihlâsla teneffüs edilsin ki, evlatlarımız o mana yüklü güzelliği özümseye özümseye büyüsünler!
...
Üç ayların ilki olan Recep`ten de biraz bahis açarsak; Recep kelime olarak saygı ve tazim demektir. İslam öncesi Araplar bile Recep ayına ayrı bir değer verir, kılıçları kınlarına sokar ve düşmanlıkların üzerine geçici de olsa sünger çekerlerdi. Öyle ki, bu ayın manevi bereketi o cehalet karanlığını bile ışıtır, korkunç çöller tatlı bir huzurun esintisini yalardı. Babasının katiline bile rastlayan adam bunu görmezden gelirdi. Bu sebeple bu aya " Sağır " da denilir. Yani Allah`ın haram saydığı bu ayın hürmetine tüm husumet ve kötülüklere karşı insanlar sağır kesilirdi.
Acaba, Müslümanlar bu ayın hürmetine daha layık değil mi?
Regaib ve Mirac gibi kıymetleri bilinen iki gecenin de bu ayın içinde olması yine bu ayın kıymetini katmerleştirmektedir.
"Recm" ayı diye bilinen bu ayda iman edenlere vesvese ve eziyetlerinin ilişmemesi için şeytan taşlanıp kalpten ve hayatın her sahasından kovulur.
Harflere yüklenen anlam güzelliğinden bile konuya yaklaştığımız zaman bu ayın önemi daha anlaşılır:
Recep kelimesindeki " R" İlahi rahmete, " C " Cevvad olan Allah`ın cömertliğine, " B " ise birr/iyiliğe remizdir.
Bazı âlimlerin dilinden Receb`in kadr u kıymetinden bahisle sözümüze bir son verelim:
" Recep eza ve cefayı terk içindir, Şaban amel ve vefa içindir, Ramazan sıdk ve safa içindir."
" Recep tevbe, Şaban muhabbet, Ramazan kurbet/Allah`a yakınlık ayıdır."
" Recep ekme, Şaban sulama, Ramazan hasad ayıdır."
" Recep hürmet, Şaban hizmet, Ramazan nimet ayıdır."
Mübarek üç aylar her birimiz, camiamız ve dünya Müslümanları için mübarek olsun! Dünya ve ahiretimiz için her hayra bizi eriştirsin!
İbrahim Dağılma / İnzar Dergisi - Haziran 2012