Yine bir ramazan ayı hayırlı bir gündü ve ezan okunuyordu. Herkes namaz için hazırlık yaparken iki genç birbirleriyle tartışıp ahlaki olmayan cümleler sarf ediyordu. Mütedeyyin bir amca bu gençlerin yanından geçerken hoş olmayan böylesi cümleleri duyunca çok üzüldü ve durdu. Gençlere, bakın gençler diye başlayıp nasihat etmeye çalıştıysa da gençler başka havadaydı. Nasihatın tesir etmeyeceğini düşünen amca, Allah ıslah etsin deyip üzülerek yoluna devam etmeye başladı.
Bu olaydan yola çıkarak toplum içinde yaşanan bazı olayları iyice gözlemlediğimizde birazda irdelediğimizde hangi durumda olduğumuz ortaya çıkıyor. Farklı inananlar, farklı düşünenler bu olayı basit bir olaya indirgeyip ‘'gençtirler'' deyip geçiştirse de bu olayın basit bir olay olmadığını, ilerde daha büyük sorunlara neden olacağını ve toplumun her türlü yapısına zarar verebileceğini en az amca kadar düşünmemiz gerekir.
Gençlerimizin ahlaki yönlerini güçlendirmek, toplumun normlarını, değerlerini istikrarlı bir şekilde hatırlatmak, onları sahipsiz bırakmamak hepimizin görevi olduğunu unutmayalım. Aksi taktirde amca gibi yalnız kalacağımız gibi dünyada da yalnızlaştırılabiliriz.
Bu anlamda bütün din, kültür ve düşünce sistemlerini araştırdığımızda hapsinde de ahlaklı olmak nezaketli olmak bir tavsiye niteliğini taşımakta. Bu konuda Efendimiz (as) ‘'Büyüklere saygı küçüklere sevgi göstermeyen bizden değildir.'' deyip bizlerin nasıl davranmamız gerektiğini yüzyıllar öncesinden söylemiş ve bizleri uyarmıştır.
Bu düşünceye karşılık bazı düşünceler ‘'akıl yaşta değil baştadır.'' Deyip yaş faktörünü unutturup toplumun dengesini bozmaya çalışsa da Efendimiz (as) başka bir söylemiyle konunun önemine atıfta bulunarak “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti.” Deyip yaş faktörünün ve büyüklerimizin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatmıştır.
Hatırlatmayı dikkate almayıp bu konuyu basite alan toplumların sosyal yaşantısını hatırlayalım: Hepimiz zaman zaman seyahat ediyoruz. Arabaya bir bayan ya da yaşlı bir amca bindiğinde bizler oturuyorsak Efendimiz'in (as) sözleri aklımıza gelir hemen yerimizden kalkıp bu kitleye yer veririz. Fakat yaş faktörünü dikkate almayanlar böyle davranmaz. Peki nasıl davranır? Elinizdeki çocuğu bana verebilirsiniz. Derler.
Bu gibi insanlar Değerleri değil maddiyatı üzerine düşünür. Nerden nereye...
Sonuç olarak şöyle bir çıkarım yapabiliriz. Müslüman'ın ilk görevi Allah'a ve Peygambere itaat etmektir. İkinci görevi ise büyüklerine saygılı olmak ve hürmette kusur etmemektir. Yaşlı insanların hayat boyu elde ettikleri tecrübeleri vardır. Bu tecrübeleriyle çocuklara ve gençlere faydalı olmak isterler. Gençlerin de bu tecrübelerden yararlanabilmeleri için büyüklerin önerilerine uymaları gerekmektedir.
Sevgi ve saygı büyüklerle küçükler arasındaki uçurumu yok eden, muhabbet bağını kuran kıymetli vesilelerdir. Küçükler, büyüklerine hürmette kusur etmemeli, büyükler de küçükleri sevmeli. Yaşlıların tecrübe ve bilgileri gençlerin zekâ ve güçleri ahenkli olmalı. Böyle sentezlendiğinde sorunların çok kolay çözülebileceğini söyleyebiliriz. Aksi halde bu iki kriteri göz ardı eden insanlar, sorundan başka bir şey yaşamazlar. İnanın ki en büyük sorunumuz sevgiyi ve saygıyı kaybettimizden kaynaklanıyor.
Selam ve dua ile...