İnsanoğlu dünyaya teşrif ettiğinden beri doğayı ve evreni sürekli teftiş etmiş ve etmektedir. Doğa ve evren dışında bir de kendini merak etmiştir. Zira insan, olanca azametine karşın evrenin yanında çözülmesi oldukça meşakkatsiz görünse de en karışık ve derin olan varlıktır. İnsan, sadece fiziksel yönü olan evrenin aksine, ruhani yönü de olduğundan çözülmesi pek güç bir problem gibidir. İşte tüm bunlardan dolayı bütün araştırmaların, düşüncelerin merkezinde “insan” vardır. Dünyaya ayak bastığı zamandan bu yana, varlığını temellendirmek istemiştir. Varlık hep bir problem olarak süregelmiştir. “Varlığın özünün, varlığın sebebinin ne olduğu", gerek filozoflar gerekse diğer insanlar tarafından sorgulanmış ve cevaplandırılmaya çalışılmıştır.
İnsanın özünde sevgi vardır kanımca. Yüreğimizde, çıkarılıp işlenmeyi bekleyen bir maden gibidir. Yaşama anlam veren bir özdür. Zira ahiret için çalışmayı sevmedikçe dünya imtihanından geçemez insan. Sevmedikçe Allah’a yakın olmayı, ibadetini istikrarlı yapamaz. Sevmedikçe dünya denen yokuşta ter dökmeyi, yarı yolda pes eder, gerisin geri düşer yokuştan. Sevmedikçe Peygamberi, sünnetini de yerine getirmez. Sevgidir tüm eylemlere mana katan. Sevgidir, güçlükleri katlanabilir kılan.
Sevgi emektir, emek verdiğini sever insan. Dünya imtihanından geçmek için verdiği emeği sever, bu uğurda döktüğü terler için katlanır bu cefaya. Hoş, seven için cefalar, sefa gibi gelir. Sevdiğini kutsal bilir insan. Sevmek başlı başına kutsaldır. Bu kutsallığa zarar veren her şeyi, elinin tersiyle itmelidir insan. Taviz verdikçe bu uğurda, sevginin büyüsü kaybolur. O halde neyi sevdiğine dikkat etmeli insan. En kutsal sevgisine zarar gelmesin diye. Sevgi zıtlık kabul etmez. Sevgi ya beyazdır ya siyah. Griye yer yoktur. “Biraz ondan, biraz bundan” olamaz sevginin tarifinde. Sevgi tektir, biriciktir. “Ayrık otları gibi büyümez içimizde, büyümesi istenen yere ekilir tohumu.”(A. Ali Ural). Bu tohum uygun su ile beslenir, ekildiği amaca uygundur suyunun kimyası. Amacına uymayan su; yeşertemez, soldurur sevgi fidesini.
Sevgidir, tüm iyi hasletlere mana katan. Sevdiği için cömerttir; sevdiği için cömertçe sular, yüreğindeki tohumu. “Sevgisiz insan” düşünülebilir mi? Ancak, “sevgi madeni işlenmemiş insandan” söz edilebilir. Sevgi, aklımız için bir pusuladır. Bu pusula bozuk olabilir mi? Bozuksa eğer sevgi pusulamız, aklımızı yanlış yerlere yönlendirebilir. O halde pusulayı doğru kullanmaktır, asıl olan. Sevgi pusulasını doğru kullanmak...
Bu pusulayı doğru kullanmadıkça varlıktan söz edilebilir mi? Ya da varlığın anlamı, söz konusu olabilir mi? Sevdikçe var olur insan, var oldukça sever. Daha doğrusu:
“Hakkı sevdikçe var olur insan, hakkı sevmeyenin varlığından söz edilebilir mi?”