Şeyh Said ve 46 dava arkadaşının rejim tarafından 1925 yılında idam edilerek şehit edilmelerinin 91'inci yıl dönümü münasebetiyle konuşan Sosyolog Müfit Yüksel, Şeyh Said'in kıyamı ve şehadeti ile ilgili önemli bilgiler verdi.
O dönemde planlı programlı silahlı bir kıyam projesinin söz konusu olmadığını, sadece toplantıların yapıldığını belirten Müfit Yüksel, kıyamın rejimin provokasyon sonucu başladığını söyledi.
Şehid Şeyh Said’in hayatından bahseden Sosyolog Müfit Yüksel Şeyh, Şeyh Said’in Şeyh Mevlana Halid’in tarikatından gelen Şeyh Ali Septi’in torunu olduğunu belirti.
Yüksel, “Şeyh Said Mevlana Halid’nin tarikatından gelen Şeyh Ali Septi’in torunu olarak biliniyor. Septi ailesi, aslen Diyarbakır Bismilli daha sonra Elazığ Palu’ya yerleşmiş bir ailedir. Kürdistan'da sadece Mevlana Halid’in 120 halifesi vardı. Bunlardan biri de Mevlana Halid’in yanında yetişmiş, onun kardeşinden hilafet almış Şeyh Ali Septi’den gelen bir tarikat silsilesidir. Şeyh Said o aileden biri olma hasebiyle etkinliği olan bir kimsedir. Şeriata ve İslam’a bağlılık konusunda celal sahibi, bu konuda sıkı bağlılığı olan bir şahsiyetti. Şeyh Said ve ailesi Abdülhamid devrinde ittihatçılar ve Jön Türklerin uygulamalarına karşı belli tavırları olan biridir. Şeyh Said’in ailesi Sultan 2. Abdülhamid’le oldukça fazla bir yakınlıkları söz konusuydu. Özelikle Şeyh Said Sultan 2. Abdülhamid yanlısı olarak bilinir. Bundan dolayı Jön Türk yönetimi mensuplarınca, idarilerince töhmet altında bırakılmıştır.” dedi.
“Radikal inkılap denilen reformların gelmesiyle nizam bozuldu”
Doğuda ve batıda rejime karşı ayaklanmaların cumhuriyetin kuruluşu ve yapılan inkılapların sebep olduğuna dikkat çeken Yüksel, “Jön Türk yönetiminden sonra 1. Dünya Savaşı, sonra Osmanlının dağılması ve cumhuriyetin kuruluşu, hilafetin kaldırılışı derken Anadolu ve Kürdistan’da bir rejim değişikliği söz konusu oluyor. 1923’te Cumhuriyetin kuruluşunun ve radikal İnkılap denilen reformların gelmesiyle bir alt üstlük meydana geliyor. Nizam değişiyor, en köklü dini kurumlar medrese ve dergâhlar kapatılıyor. Takvim, harf, kıyafet değişiklikleri meydana geliyor. Şapka Takma Kanunu’na kadar gidiliyor. Dolayısıyla orada oluşan bir tepki meydana geliyor. Yaşanan bu olaylardan sonra batıda ve doğuda haklı olarak tepkiler ortaya çıkıyor.” şeklinde konuştu.
"Planlı programlı silahlı bir kıyam projesi söz konusu değildi"
O dönemde planlı programlı silahlı bir kıyam projesinin söz konusu olmadığını söyleyen Yüksel, başlarda sadece mektupların gönderildiğini ve toplantıların yapıldığını vurguladı.
Yüksel, "Şeyh Said ve arkadaşları toplantılar yapıyorlardı. Mektuplar yolluyorlardı. O anlamda örgütlenme ve organize olma söz konusuydu. Planlı programlı silahlı bir kıyam projesi söz konusu değildi. Yani bir muhalefet teşkili vardı. Ama şu tarihte şöyle silahlı ayaklanma yapacağız gibi bir şey yoktu. Ha o silahlı adamlar nereden bulundu. Zaten asırlardır orada bütün şeyhler ve ağaların çevresinde silahlı adamlar bulunurdu. Herkes silahlı dolaşıyordu.” ifadelerini kulandı.
“Şeyh Said Kıyamı rejimin bir provokasyonu sonucu başlamıştır”
Şeyh Said kıyamının rejimin bir provokasyonu sonucu başladığını dile getiren Yüksel, “Silahlı ayaklanma fiili olarak gelişmemiştir. Fakat erken patlama olayı olmuştur. Bir müfreze askerin kardeşinin düğününde gelip orayı basması ve orda birkaç kişiyi öldürmesi sonucunda fiili bir hareket haline gelmiştir. Şeyh Said bir ayaklanma için kimselere mektup göndermedi. Şeyh Said’in yaptığı faaliyetler silahlı bir ayaklanmaya dönmemişken devletin provokasyonuyla silahlı bir ayaklanmaya dönüştü. Burada silahlı bir eylem olmamasına rağmen insanların katledilmesi için Takrir-i Sükûn Kanunun çıkarılması için, rejimin bu anlamda yerinde oturması için bir provokasyonu proje olarak meselenin üzerine gidildi.” dedi.
“Şeyh Said ve arkadaşlarının naaşları ailelerine teslim edilmelidir”
Yetkililere çağrıda bulunarak Şeyh Said ve arkadaşlarının naaşlarının ailelerine teslim edilmesi gerektiğini ifade eden Yüksel, son olarak şunları söyledi:
“Şeyh Said ve arkadaşlarının gömüldüğü yer bellidir. Diyarbakır Dağ Kapı dışındaki Askeri tesisin bahçesinde, bugün otopark olarak kullanılan alanda bunlar sıra sıra dizilerek gömülmüşler. Şeyh Said ve arkadaşlarının o alandan çıkarılıp aile mezarlarına defnedilmesi lazım. Bu son derece insani bir haktır. İskilipli Atıf Hoca’nın naaşı da Ankara’dan alınıp İskilipli aile mezarlığına defnedildi ve bir problem çıkmadı. Şeyh Said ve arkadaşlarının naaşlarının da aynı şekilde ailelerine teslim edilmesi lazım. Kim olursa olsun kimsenin cenazesine böyle bir muamele yapılmaz” (Mehmet Tahir Özsoy-Ahmet Karakaş / İLKHA)