Şeyh Said ve 47 arkadaşı Cizre'de anıldı

Mustazaflar Cemiyeti Cizre Şubesi, idamlarının 88. yıldönümünde yaptığı kitlesel basın açıklamasıyla Şeyh Said ve 47 arkadaşını andı. O dönemdeki katliamlarla ilgili tüm gerçekler ortaya çıkarılması istenen açıklamada, Şeyh Said ve Bediüzzaman başta olmak

ŞIRNAK - Mustazaflar Cemiyeti Cizre Şubesi, Şeyh Said ve 47 arkadaşının idamlarının 88. yıldönümü nedeniyle Cuma namazı sonrası Hz Nuh Nebi Camii önünde basın açıklaması yapıldı.

 

Açıklamada Şeyh Said Kıyamı'na, Dersim Katliamı'ndan Zilan katliamına, Ağrı katliamından, Alakamış, Şırnak merkeze bağlı Koşkonar (Gever) ve Koçağlı (Bösüke) köylerinin uçaklarla bombalamasından, Roboski katliamına kadar uzanan katliamlara dikkat çekildi. Basın açıklamasını Cami Der Yönetim Kurulu üyesi Şakir İşlek okudu.

 

İşlek ilk olarak, "Cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze değin Koçgiri'den Şeyh Said Kıyamı'na, Dersim Katliamı'ndan Zilan katliamına, Ağrı katliamından, Alakamış, Şırnak merkeze bağlı Koçkonar(Geber) ve Koçaklı(Bösüke) köylerinin uçaklarla bombalamasından, Roboski katliamına kadar uzanan katliamları ve devletin yaptığı zulümleri, cumhuriyetin kuruluş yıllarından günümüze kadar vahşice katledilen başta Şehid Şeyh Said Hazretleri olmak üzere yüz binlerce mazlumu bir kez daha rahmetle anmak ve böylesi zulümlerin bir kez daha yaşanmaması için sesimizi gür bir şekilde yükseltmek" için toplandıklarını söyledi.

 

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'nin dört bir tarafında baskı ve şiddet görüldüğünü ifade eden İşlek, ancak hiç şüphesiz bu baskı ve şiddetin en fazla görüldüğü yerin Kürdistan olduğunu belirtti.

 

"Devlet herkesi laikleştirmek ve Türkleştirmek için çalıştı"
Cumhuriyeti ilan edip iktidarlarını sağlamlaştırmayana kadar Türkiye Cumhuriyeti kurucularının gayrı İslami yüzlerini göstermediklerini dile getiren İşlek, ancak daha sonra İslam adına ne varsa silmek ve sınırları içerisinde yaşayan herkesi laikleştirmek ve Türkleştirmek için çalıştıklarını ve bu hedefe ulaşmak içinse devletin tüm kaynaklarının seferber edildiğini söyledi.

 

Sadece ismi kalmış Halifeliğin kaldırılmasıyla başlayan bu sürecin Laik ve Faşist Türk Milliyetçileri haricindeki tüm halkların devlet ile olan bağını kopardığının altını çizen İşlek, "Devrim adı altında şeriat mahkemeleri kaldırıldı. Ceza Yargılamaları Usulü Kanunu Almanya'dan; Medeni Kanun İsviçre'den getirildi. Cezai yargılamada İstiklal Mahkemeleri adalet namına laikçi baskıyı icra etmenin sembolü oldular. Kılık Kıyafet Kanunu çıkarılarak İslami örf ve adetlerden giyim şekilleri kaldırıldı. Harf Devrimini yaparak Kur'an dili olan Arapça alfabeyi yasakladılar. Bununla da yetinmeyen yeni devletin kurucuları herkesi Türkleştirme çalışmalarına hız verdiler.

 

Tüm bunların gerçekleştiği dönemde laik T.C. devletini kuranlar, otoriteyi ellerine geçirince gayri İslami ve ırkçı siyasetlerini icra etmeye koyulurken birilerinin kendilerine başkaldırabileceğine ihtimal vermek istemediler. Halifeliğin kaldırılması ve İslami kurumların kapatılması, İslami eğitime son verilmesi, her şeyin devlet eline geçmesi ülkede geniş çaplı tepkilere yol açtı. Batısından doğusuna Müslüman halk yapılanlara tepkisiz kalmadı. En büyük tepki de Kürdistan'dan, Şêx Said Hazretleri'nin kıyam etmesiyle gelmiş oldu" dedi.

 

"Şeyh Said hem gayrı İslami hem de ırkçı uygulamalara karşı kıyam etti"
Şeyh Said'in yeni rejimin hem gayrı İslami hem de ırkçı uygulamalara karşı kıyam ettiğine dikkat çeken İşlek, Müslümanların kıyımdan geçirildikleri, bir devirde ayakta kalıp kıyam eden Rabbani alim Şeyh Said'in "Evet ben Cihad'a başladım ve korkanlar cihad edemeyecekler. Hastalar gelmesinler, bu yol korkakların yolu değildir" diyerek ilahi rızayı ortaya koyduğunu ifade etti.

 

"Devlet bir daha böyle kıyamlarla karşılaşmamak için Kürdistan'ı yakıp yıktı"
Rejimin, bu kıyamın çok kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından bir daha bu tür kıyamlarla karşılaşmamak adına gerçekleştirdiği idari ve askeri tedbirlerle Kürdistan'ı adeta yakıp yıktığını belirten İşlek, "Çok sayıda tehcir ve tenkil hareketi gerçekleştirdi. Sadece bu kıyamda ortaya çıkan bilanço bile devletin zulmünün boyutlarını ortaya çıkarmaya yeter ve artar bile: 206 köy yakılıp yıkılmış, 8 bin 758 ev yakılmış, 15 bin 206 kişi öldürülmüş ve yarım milyon insan sürgün edildi. Aradan 88yıl geçmesine rağmen yapılan zulümlerin acısını hala ilk günkü gibi içimizde yaşıyoruz. Yapılan bu zulümleri; tüm basın ve kamuoyu önünde bir kez daha nefretle kınıyoruz" dedi.

 

İşlek, bu türlü zulümlerin bir daha yaşanmaması ve devletin geçmişteki hatalarıyla yüzleşmesi adına şu istek ve önerilerde bulundu:

 

"Geçen bunca yıldan sonra devlet;
- Kurtuluş mücadelesi verildiği dönemdeki kardeşlik ruhuna dönmeli ve halkın inancı ve kimliği ile barışmalıdır. Kardeşlik için İslam'ı referans almalıdır.
- İstiklal Mahkemeleri tutanakları, TBMM arşivi, Genelkurmay arşivi bir an önce açılmalıdır. O dönemdeki katliamlarla ilgili maddi gerçekler tüm yönleriyle ortaya çıkarılmalıdır.
- Devlet geçmişi ile yüzleşmeli ve suçunu kabul etmelidir. Mağdurların ailelerinden ve halktan özür dilemeli, mağduriyetlerini gidermelidir.
- Şeyh Said ve arkadaşları ile Bediuzzaman Said Nursi başta olmak üzere kabirleri halktan gizlenenlerin, mezarlarının nerde olduğu açıklanmalı ve halkın ziyaretine açılmalıdır.
- Şeyh Said ve arkadaşları başta olmak üzere İstiklal Mahkemeleri tarafından mağdur edilenlerin iade-i itibarları derhal verilmelidir.
- İstiklal mahkemelerinin güncel birer versiyonu olmaktan öte bir fonksiyon icra etmeyen Özel yetkili mahkemeler lağvedilmelidir.
- Hazırlanacak yeni anayasa, İslam'ın emirlerine ve müslümanların hassasiyetlerine ters olmayacak maddeler içermeli, devlet ve birey arasındaki ilişkiler bireyin devlet karşısındaki hakkını koruyacak şekilde yeniden dizayn edilmelidir.
- Her alanda inancın yaşanması önündeki engeller kaldırılmalı, Başörtüsü yasağı artık son bulmalıdır.
- Düşünce ve ifade özgürlüğü önündeki engeller kaldırılmalıdır.
- Türkiye Türklerindir sakat anlayışından vazgeçilmelidir. Bu ülkede Türklerden başka halkların da yaşadığı kabul edilmelidir. Her alanda bu halkların kendi dillerini ve kültürlerini yaşamaları ve yaşatmaları imkanı verilmelidir.
- Kardeşliğin tesisi ve devletin geçmişiyle yüzleşmesi adına, Kürdistan dağlarında yazılan faşizan yazıların silinmesi, andımız'ın kaldırılması, katliamlarla isimleri anılan yetkililerin okul, hastahane ve benzeri kurumlardan adlarının silinmesi,
- Halkları birbirine kırdırtma politikasından vazgeçilmeli, devlet içerisinde kümelenmiş suç gruplarının üzerine ciddiyetle gidilip hak ettikleri cezalar verilmelidir."

 

İşlek, açıklamasını Şeyh Said'in idam edilmeden önce söylediği, "Değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki ölümüm Allah ve İslam içindir" şeklindeki sözleriyle tamamladı. (Abit Dündar - İLKHA)

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Cizre Haberleri

3. Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumu sona erdi
Yetimler Vakfı Cizre'de yetimleri unutmadı
Yüzyılların yöresel geleneği: Dani
Cizre'de nesli tükenmekte olan tatlı su samuruna martı saldırısı
HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Demir Cizre'de STK'larla buluştu, gündemi değerlendirdi