BATMAN - Mustazaflar Cemiyeti Batman Şubesi, İstiklal Mahkemeleri tarafından Şeyh Said ve 47 arkadaşının şehid edilmelerinin 88. yıldönümü nedeniyle saat 13.30'da Gülistan Caddesi İnsan Hakları anıtı önünde kitlesel bir basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasına HÜDA PAR Batman İl Başkanı Dr.Aydın Gök, STK temsilcileri katıldı. Sıcak havaya rağmen aralarında kadınların da bulunduğu kalabalık bir kitlenin katıldığı basın açıklamasından önce Şeyh Said ve davası üzerine Kürtçe Sıtran (kaside) seslendirildi.
Devlet, ulus devlet anlayışı ile herkesi Türk yapmaya kalkıştı
Fatih Uzun'un Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda basın açıklamasını Mustazaflar Cemiyeti Batman Şube Başkanı Davut Şahin okudu.
88 yıl önce bu coğrafyada, Diyarbakır'da Şeyh Said ve dava arkadaşlarının istiklal mahkemelerinin keyfi ve hukuksuz kararıyla idam edildiğini ifade eden Şahin, iktidarı elinde bulunduran şahısların makamlarını sağlamlaştırdıktan sonra yapılan gizli anlaşmalar neticesinde halka ve halkın inancına düşmanlık yapmaya başladıklarını söyledi. Şahin konuşmasını şöyle sürdürdü: "1924 anayasası ile devletin dini İslam'dır ibaresi anayasadan çıkarıldı. Bu anayasa ile ulus devlet anlayışı ve laiklik kabul edildi. Ulus devlet anlayışı, asimilasyon ve inkâr politikaları ile devlet, herkesi Türk yapmaya kalkıştı. Bu coğrafyada Türklerden başka kimse yoktur dediler."
Devlet, Allah'ın ayetlerinden bir ayet olan dilimizi inkâr etti
Allah'u Teâlâ'nın doğuştan herkese her kavme ve her insana vermiş olduğu hakların olduğunun altını çizen Şahin, etnik ve kavmi kimliğin de bu haklardan bir hak olduğunu belirterek, "Hiçbirimiz kendi ırkımızı ve kavmimizi kendimiz seçmedik. Sistem Allah'ın bu ayetlerini bizim için eziyete dönüştürerek Allah'ın ayetlerinden olan dilimizi inkâr etti. 90 yıldır bu zulüm hala devam ediyor. Bu zulüm okullarda ucube denilen andımız ile devam etmektedir" dedi.
Şahin, son yüzyılda yapılan haksız uygulama ve zulümlerden ayrıntılı örnekler vererek sürdürdüğü açıklamada, Şeyh Said'in kıyamının bunlardan sadece bir tanesi olduğunu kaydetti. Bu kıyamda binlerce Müslüman'ın şehid olduğu, tutuklandığı veya darağaçlarında asıldıklarına dikkat çeken Şahin, "Şeyh Said ve arkadaşları, hükümetin talimatlarına göre hareket eden, hukuktan anlamayan hükümet üyesi kişilerin başkan ve üye oldukları istiklal mahkemeleri tarafından idama mahkûm edildiler. Şeyh Said, dava arkadaşıyla birlikte Ulu Camii önünde asılarak şehid edilmiş ve Dağ Kapıdaki meydana, yani Şeyh Said meydanına gömülmüşlerdir. Allah şehadetlerini kabul etsin" ifadelerini kullandı.
"Muhakkak ki, ölümüm Allah (c.c) ve İslam içindir"
Müslüman Kürt halkının, Şeyh Said'in bu kıyamını ve mücadelesini iyi irdelemesi gerektiğine işaret eden ve idamdan önce söylediği 'Değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki ölümüm Allah (c.c) ve İslam içindir' sözlerini hatırlatan Şahin, "Bu kıyam, aynı zamanda Müslüman Kürt halkının İslami kurtuluş reçetesidir, İslam'ı hâkim kılma mücadelesidir. Şeyh Said, mücadelesinin gayesini şehadetinden hemen önce şu veciz sözleriyle ifade etmiştir. Bu aynı zamanda hem tüm dünyaya, hem de özelde Kürt halkına sonradan polemik konusu olmaması adına büyük bir mesajdır" şeklinde konuştu.
O günlerin zalimce uygulamaları hala devam ettiğini belirten Şahin, günümüz Ağır Ceza Mahkemelerinin Şeyh Said, Bediuzzaman Hazretleri ve İslam alimlerinin misyonunu yüklenen İslam'a ve Kur'an'a hizmet eden, özellikle bir kısım STK gönüllü ve üyelerine, kadın-erkek ayırımı yapmadan onlarca yıl, hatta kimisine ağırlaştırılmış müebbet cezaları vermesi, İstiklal Mahkemelerinin ve o kokuşmuş zihniyetin devamı olduğunu gösterdiğini söyledi.
Şahin, "Yaşanan tüm sorunların, sıkıntıların, kavgaların ve problemlerin kaynağı İslam'a düşmanlık üzerine bina edilen ulus devlet ve onun ret ve inkâr politikasıdır. İslam ile barışılmadan ve İslam'ın halklara tanıdığı tüm hakların aynısı Kürt halkına da verilmeden, halkın inancı ve kimliği ile barışılmadan hiçbir sorun çözülmez" uyarısında bulundu.
Devlet geçmişi ile yüzleşmeli ve suçunu kabul etmelidir
Devletin geçmişi ile yüzleşmesi ve suçunu kabul etmesi gerektiğini ifade eden Şahin, devletin, mağdur ailelerinden ve halktan özür dilemesi ve mağduriyetlerini gidermesi gerektiğini belirtti.
"Devlet, halkının dini ve dili ile barışılmalı, ret, inkâr ve asimilasyon politikasından vazgeçilmelidir" diyen Şahin, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Müslüman halkın inancı ve etnik kimliği üzerindeki yasaklar ve kısıtlamalar kaldırılmalıdır. İslam'ın tüm halklara tanıdığı İslami ve insani hakların aynısı, Müslüman Kürt halkına da tanınmalıdır. Ulus devlet anlayışından vazgeçilmelidir. Hak ve adalet ölçüsünde, kardeşliğin esas alındığı bir devlet yapısı oluşturulmalıdır. İstiklal Mahkemeleri tutanakları, TBMM arşivi, Genelkurmay arşivi biran önce açılmalıdır. O dönemdeki katliamlarla ilgili maddi gerçekler tüm yönleriyle ortaya çıkarılmalıdır. Müslüman Kürt halkı nezdinde saygınlığı olan Şeyh Said ve arkadaşlarının hain ve isyancı olarak tanıtılmasından vazgeçilmeli, saygınlıkları korunmalıdır. Şeyh Said ve arkadaşları ile Bediuzzaman Said Nursi başta olmak üzere kabirleri halktan gizlenenlerin, mezarlarının nerede olduğu açıklanmalı ve halkın ziyaretine açılmalıdır."
Basın açıklamasına katılanlar, "Onurumuz, sevdamız, davamızdır Saidler" ve "Saidlerin izinde İslam'ın özünde Allah'a can fedayız" gibi dövizler taşıdı. "Zalimler için yaşasın cehennem" ve "Saidlerin ordusu zalimlerin korkusu" gibi sloganlar atılarak sık sık tekbir getirildi.
Basın açıklaması Mustazaflar Cemiyeti İlim Araştırma Komisyonu Başkanı Molla Abdurrahman İçlek'in okuduğu dua ile sona erdi. (M.Fatih Akgül/M.Enes İmir/M.Sıddık Demir - İLKHA)