2002 yılıydı. İstanbul’da üniversite okuyorum. Arkadaşın ‘HADEP İl Binasında Şeyh Said ile ilgili bir açık oturum var, katılır mısın?’ teklifi ve ısrarı ile gidip söyleşiye katılmıştım.
“Gençlik başımda duman” dedirten bir şeydi benim yaptığım. Katıldım.
Söyleşi, Şeyh Said’in kıyamında sanki dini hiçbir gerekçe yokmuş gibi sunuldu. Benim de o günlerde bitirme tezim “Şeyh Said Kıyamı”
Hazırlıklıyım yani. Şeyh Said Efendi’nin mahkeme tutanaklarından, aşiret liderlerine ve bölgenin şeyhlerine gönderdiği mektupların pek çoğuna vakıfım. Hoş zaten tarih son sınıf öğrencisiyim; ama artı olarak Şeyh Said’i araştırdığım bir döneme denk geldi.
Söyleşi bitip soru-cevap kısmına geçildiğinde resmen oturum esnasında soğuk savaş yaşandı. Ben Şeyh Said Efendinin mektuplarından bahsediyorum, konuşmacılar Şeyh’in sözlerini manipüle ediyor. Defalarca söz istedim –haklarını yemeyeyim- defalarca söz verdilerü; fakat ben soru sorarken korkunç homurdanma ve itirazlar. En son verilen cevapta “Biz Şeyh Said’in Kürdistan ile ilgili duruşunu konuşuyoruz, sizin gerici propagandalarınızı dinlemeye gelmedik” dediklerinde dava benim için düşmüştü.
Oturum bilimsel ve hakikati arama amaçlı düzenlenmemişti. Bana “gel” diyen HADEPli öğrenciler biraz üzülseler de terk ettim orayı.
Yazıya neden bu hatırlatma ile başladım biliyor musunuz?
Şeyh Said Hazretleri unutuldu diye. Kemalizm onu “hain ve asi” olarak beynimize kazımaya çalıştı, başaramadı. PKK çizgisi onu Kürdistan savunucusu olarak propaganda malzemesine dönüştürdü. Ne zaman ki Kürdistan iddiasından vazgeçti Şeyh Said’in de adını anmaz oldu. İşte bundan dolayı “malzeme olarak kullandı” diyorum.
Yeni nesil HDPliler için, Şeyh Said neyi ifade eder, bilmiyorum; ama tarihsel bir gerçeklik olarak Şeyh Said hem Kürdi hem de İslami bir içerikle yeni sisteme kafa tutmuştu. Belki de HDP ile ilgili nevzuhur proje (Kemalizme eklemlenme) Şeyh Said’in unutturulmasını istiyordur.
Neyse HDP’yi geçelim AK Partiye gelelim.
17 yıldır iktidardasınız. Tarih derslerinde –hakarete uğramadan- Şeyh Said’i ne zaman okuyacağız? İdeolojik tarihçilikten ne zaman kurtulacağız? İngilizlerin adamıydı yalanı ne zaman kadar sürdürülecek?
Nazım Hikmet bir dönem devletin “vatan haini” dediği biriydi. 2009 yılında bu sorunu giderdiniz.
İskilipli Atıf Hoca iftiralara uğramıştı. 2012 yılında iade-i itibar ettiniz. Tebrikler
Bediüzzaman, Seyyid Rıza ve Şeyh Said kalakaldı. Neden?
Üçü de kabirsiz...
Üçü de Kürt...
Üçü de korkunç iftiralara uğramış...
Seyyid Rıza’ya Alevi kardeşler sahip çıkıyor. Güzel!
Bediüzzaman’a Nurcu kardeşler sahip çıkıyor. Bu da güzel!
Peki ya Şeyh Said?
Şeyh Said’i artık torunları bile yad etmez oldu maalesef.
İtibarını iade edin de anmayan anmasın; ama en azından sonraki nesiller onu hain sanmasın.
Çünkü siz de iyi bilirsiniz ki Şeyh Said asla; ama asla hain değildi.
Hain olmayan bir insana sonraki nesillerin hain demesinin ne kadar acı olduğunu Abdulhamid Han’ı sevenler olarak biz iyi biliriz değil mi?
Şimdi tarihe ve sonraki nesillere karşı bir ödevimiz daha var: Şeyh Said.