Değerli okuyucular! Allah- Şeytan-Adem ilişkisi Kuran da geçen ve İnsanoğlu’nun yaratılışının anlatıldığı bölümler hepinizin malumudur. Hani Allah, Adem’i yarattığında O’nu onurlandırmak adına meleklere kendisine secde etmelerini emretmiş ve şeytan hariç tüm melekler Allah’ın emrine kayıtsız şartsız itaat etmişlerdi. Şeytan ise üstünlüğünü ve belki de geçmişte Allah’ın kendisine bahşettiği gücün verdiği şımarıklık ve kibirle yaratılış mayasını(Irk’ını ön plana çıkararak) gerekçe göstererek yaratıcısına itaat etmemiş ve bundan dolayı lanetlenmeye ve huzur-u İlahiden kovulmaya müstahak olmuştu. Bu örneği vermemizin sebebi anlatacağımız olayla ve olayın taraflarının karakterleri ile birebir örtüşecek kadar benzer özellikler göstermesinden ileri gelmektedir. Yani Dicle Üniversitesinde gerçekleşen olayda da saldırgan sıfatı ile PKK/BDP ikilisinden oluşan bir grup aynı Şeytan’ın kendisine atfettiği ve kendisine görev olarak bellediği gibi “Bilge Gençlik Kulübü” üyelerinin şahsında Allah’ın müstakim yolu üzerinde durmuş ve tüm gücüyle İnsanları Hak olan yoldan çevirmeye çalışıyor. Lakin Allah-u Teala’nın Kuran-ı Kerimde bildirdiği ve kendilerinin bilmediği (hiç okumadıklarından dolayı) bir şey var; oda şeytan ve hizmetkarlarının Allah’ın Salih kullarını sindirip korkutamayacağı ve onları sırat-ı müstakimden alı koymaya ve geri çevirmeye güçlerinin yetmeyeceği gerçeğidir. Bu anlamda bu menfur saldırının; Türkiye de ve özelde Kürdistan coğrafyasında Allah’ın ve Şeytan’ın temsilcilerini birbirinden ayırma noktasında oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
Şimdi! son birkaç gündür Dicle Üniversitesi’nde Allah’ın emirlerine itaat etme ve Onun hoşnutluğunu kazanma adına; O’nun Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) kutlu doğumunu anlatmak ve yad etmek üzere İslam’a gönül ve can veren “Bilge Gençlik Kulübü” üyeleri tarafından düzenlenen kutlu doğum etkinliğini(salon konferansı) ve Nevroz alanında 21 Nisan 2013 tarihinde peygamber sevdalıları platformu tarafından düzenlenecek kutlu doğum etkinlikleri ile Diyarbakır’da ahlaksızlığı ve namussuzluğu yaygınlaştırma amacıyla düzenlenmesi planlanan sözde güzellik yarışmasının Müslüman halkın ve sivil toplum kuruluşlarının tepkileri nedeniyle “İPTAL” edilmesini hazmedemeyen PKK ve BDP çevresinden oluşan kendini bilmez bir güruhun kaba kuvvete ve şiddete dayalı, barış ortamını bozmaya yönelik gayretleri neticesinde meydana gelen ve çatışmaya dönüşen olaylar gösteriyor ki; şeytan’ın hizmetkarları, kendileri dışında bir gücün Kürdistan coğrafyasında Selahaddin’ in Müslüman Kürt neslinin gönlünü ve beğenisini kazanarak güçlenmesini istemiyorlar ve bunun önünü tıkamak içinde tüm gayretlerini sarf ediyorlar. Aslında 2’si ağır (Çok şükür durumları şuan iyiye gidiyor.) dört tane Müslüman delikanlının yaralanmasına sebebiyet verdikleri bu menfur olay neticesinde her provokatif eylemleri sonrasında olduğu gibi olayın mağdur ve haklı tarafına yönelik bu kadar yalan, iftira ve kara propaganda yapmalarının altında yatan ve itiraf etmeyi bir türlü kabullenemedikleri “bölgede benden başka güç yok” anlayışına sahip olmanın zihinlerinde yarattığı psikolojik suçluluk duygusu ile kendini aklama çabası ve girişiminden öteye gidememektedir. Yani bu bozuk psikolojik halin etkisi ile gösterdikleri bu refleks, haksız olduğunu bildiği halde sesini yükselterek karşısındakini haksız ve kendini haklı göstermeye çalışan birilerinin malum suçluyu lisan-ı hal ile ilan etmesidir.
Bu arada PKK içinde Milletvekili Sebahat Tuncel’ in sözcülüğünü yaptığı Türk Sol’unun keyfine diyecek yok gibi; ortam karışıklığını Ergenekon’a hizmet etmek için büyük bir fırsat bilen ve şeytan’a hizmet etmekten geri durmayan bu kesim, yıllarca içlerinde biriktirdikleri kinlerini kusarcasına İslam’a ve Müslüman halka daha fazla nasıl hakaret edebileceğinin ve zarar verebileceğinin derin hesaplarını yapmaktadırlar. El ve avuçlarını keyifle bu kadar ovuşturmaları bundan olsa gerek! Van’da “kahrolsun şeriat” sloganları atanların ve ortalığı velveleye vererek biraz daha karıştırmak ve daha fazla gerginlik yaratmak adına Diyarbakır’da “Yusuf-i Der” e atılan ses bombasının da Şeytan’ın dört mümesilinden bu cenahının işi olduğunu tahmin etmek hiç de güç değil aslında.
Tüm bu olayların akabinde KCK’nın yayınladığı bildiri ise oluşturulmak istenen bu kaos ortamının üstüne tuz biber olmuş durumdadır. Bu bildiri aynı zamanda PKK/BDP adına “LAİKLİĞİN TEMİNATI” Aysel Tuğluk, Selahattin Demirtaş ve şeytan’ın hizmetkarı diğer miletvekilleri tarafından yapılan kışkırtıcı açıklamalarının altında yatan tehdidin kaynağını göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Zira bu bildiri ile yangına körükle gitme tarzındaki daha önceki beyanatlarının kaynağı kendiliğinden deşifre olmaktadır. Gerçi KCK her ne kadar kendisinin çok güçlü - çok gizli bir hareket olduğunu varsaysa da 90’lı yıllarda ki çatışma ortamından ders çıkarması ve çok gizli zannettiği bu yapısının Hizbullah tarafından çoktan çözüldüğünün farkında olması ve bıçağın kemiğe dayanacağı noktada Hizbullah’ın bu yapıyı çil yavrusu gibi dağıtacağının bilincinde olması gerektiği kanaatini taşıyanlardanım. Ama şunu da biliyoruz ki -Allah göstermesin- böyle bir çatışma ortamının oluşması halinde PKK/BDP/KCK 90’lı yıllarda ki gibi durumu yalan, iftira ve karalama kampanyaları ile ucuz kurtaramayacağa benziyor. Zira Allah adına Müslüman halk için mücadele eden insanlar teknolojik anlamda da, halk desteği anlamında da o dönemden beri çok mesafeler kat etmiştir. Bundan dolayı PKK/BDP/KCK ve doğal olarak TÜRK SOL’unu temsil eden bu çatının yaptığı bu sert mizaçlı açıklamalar yerine; tükürdüğünü yalamak suretiyle de olsa İslami değerlere yaptıkları hakaretlerden ve Müslüman halka reva gördüğü bu şiddet ve zulümden dolayı özür içerikli acil bir açıklama yapmalıdırlar diye düşünüyorum. Yoksa sebebiyet verdikleri bu olumsuzluklar dolayısıyla zaman zarfında eriyip gideceklerdir. Gerçi adam öldürme kastıyla işlenmiş yaralama fiili nedeniyle böyle bir özür beyanının Hizbullah tarafından ne kadar kabul göreceği bilinmemekle beraber en azından gerginliği azaltacağı ve ortamı yumuşatacağı kesindir.
Öte taraftan KCK’nın yaptığı açıklamada sergilediği sağduyudan uzak tavrını gördükten sonra İslami değerlerin ve Müslüman Halkın hamisi olduğunu her fırsatta ifade eden Türkiye ve Kürdistan gerçeği Hizbullah Cemaatinin basın bürosu tarafından haber ajanslarına gönderilen dili itibariyle yumuşak ama içeriği itibariyle sert sayılabilecek PKK/BDP ‘yi ikaz edici bildiride “yaşam tarzlarına ve İslam’ın inanç ve değerlerine yönelik hiçbir saldırı ve hakareti” karşılıksız bırakmayacaklarını ancak yaptıkları uyarılarla da sağduyulu yaklaşımını sürdürmedeki kararlılığını üzerine basa basa vurgulamak suretiyle, PKK/BDP/KCK’nın hem suçlu hem güçlü mantığıyla düzenledikleri sorumluluktan ve sağduyudan uzak açıklamalarındaki tavırlarından dolayı gelişebilecek olaylar karşısında sorumluluk kabul etmeyeceklerini deklere etmişlerdir. Ayrıca Hizbullah’ın gönderdiği bildiri öncesinde bu cemaate yakınlığı ile bilinen sivil toplum kuruluşlarının sürekli olarak itidal çağrısında bulunmaları ve gelişen olaylar karşısında akl-ı selim ile hareket etmeleri ise hiç kimse tarafından arzulanmayan durumların ortaya çıkmaması adına doğrusu takdire şayan bir davranıştır.
Dolayısıyla PKK/BDP/KCK/TÜRK SOL’unun Adem’in Müslüman nesline karşı duruş sergileyerek, Allah’a rağmen şeytanın hizmetkarlığını yapmak adına giriştiği bu anlamsız mücadeleden vazgeçmesi ve Kürdistan coğrafyasında tek güç olmadığı gerçeğini kabullenerek bu hakikatle tez elden yüzleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Aksi halde her zaman olduğu gibi kaybetmeye eli mahkumdur. Çünkü Kürdistan coğrafyasında yaşayan insanlar çatışma ve kaos ortamından bıkmış ve böyle bir ortamı kaldıramayacak kadar yıpranmış durumdadır. Ayrıca Allah’a ve O’nun Yüce Dini İslam’a Savaş açan ve yenilmez olduğunu varsayan her güç tarih boyunca Kuran da belirtilen şekliyle Hizbullah sıfatına sahip Allah’ın orduları tarafından mutlak surette mağlup edilmişlerdir. Özetle PKK/BDP/KCK/TÜRK SOL’ u şeytanın mümesilliğini terk etmedikçe ve ALLAH’ ın emirlerine isyanı hayatlarının bir amacı olarak benimsemekten vazgeçmedikçe iki cihanda rezil ve rüsva olacaklardır. Tıpkı önderleri Şeytan ile avanesi gibi dünya var oldukça yaptıkları -yapacakları iş ve eylemlerden dolayı lanet ile anılmaya devam edileceklerdir.
SELAM VE DUA İLE