"Eyyamullah/Allah'ın günleri" Kur’ani bir kavramdır. Günler, aylar, yıllar, hayat, varlık ve her şey Allah'ındır. Ramazan ayı, Cuma günü ve Kadir gecesi gibi bazı zaman dilimleri ise yüklendikleri anlam itibarıyla daha öne çıkar. Nisan ayı da Muhammedi sevdayla, Ahmed aleyhisselamın doğumuyla bir rahmet yüklenmiş bu bağlamda ay olarak öne çıkmıştır. Bu ayla iman iklimi Peygamber sevdası coşkusuyla coğrafyamızı MUHAMMEDİ bir renge boyar.
Kalemlerden aynı isim akar kâğıda, gönüller aynı isimle coşar ve diller aynı ismi haykırır. Hatipler aynı ismi davası, mücadelesi ve sünnetiyle meydanlardan yüreklere taşır. Öyle ki dağ, taş, bayır, ova, belde ve şehirler "MUHAMMED MUHAMMED!" nidasıyla dile gelir.
Yetimler, o ismi şefkat eliyle başlarında, fakirler merhamet lisanıyla yanı başında, mazlumlar "ümmeti!" diyen aşkıyla önlerinde, hidayete hasret çekenler "İmana koşun!" hitabıyla dimağlarında ve çocuklar sevgi yüklü nazarıyla onu yüreklerinde hissederler.
Kadın erkek, yaşlı genç, zayıf güçlü, masum günahkâr, Müslüman gayri müslim ve mümin iman etmeyen herkes şu gerçeği bir kez daha görür ve anlar ki:
Yaşamın adı Muhammed, tadı Ahmed, anlamı Mustafa aleyhisselam'dır. Dayanışmanın mayası, sadece Muhammed aleyhisselamın sünnetidir.
Sorunlar, Muhammed aleyhisselam'a tabi olmakla sağlıklı, doğru ve kemal bir şekilde çözülür. Toplumsal huzurun şifresi "Eliyle, diliyle herkesin emin olduğu Muhammedi" kimlik olur. Bu sevda gözlere yaş olarak dolar, gönüllere aşk olarak konar, zihinlere merhametle nakş olur ve mazlumlara nusret eli olur...
Salondan stadyuma, açık alandan meydana, ilçeden şehre, İslambol'dan Amed'e, Türkiye'den Kürdistan’a ve oradan Avrupa'ya Muhammed(a.s) renk verir, O’nun sünneti şevk verir, hayatından kareler ümit verir. Veda Hutbesi'ndeki şu sözü "Allah, benim sözlerimi duyduğunda (onu iyice) dinleyip onu duymayanlara ulaştıranın (yüzünü) nurlandırsın. Ey insanlar, burada olanlar, olmayanlara da ulaştırsın; zira nice fıkıh (idrake layık söz) taşıyan vardır ki, kendisi derinlemesine onu anlamaz. Ve nice fıkıh taşıyan kimse vardır ki onu kendisinden daha derin düşünen kimseye ulaştırır." bir ödev olarak algılanır, bir sorumluluk olarak omuzlanır, bir görev olarak icra edilir.
"Kavmin efendisi, onlara hizmet edendir." Hadisi'nden nasiplenen hizmet erleri gece teheccüde durur, gündüz çabayla koşturur; ev ev, esnaf esnaf, kurum kurum dolaşır ve Muhammed sevdalılarını aşk meydanında buluşmaya çağırır.
Bu hafta sonu Srilanka’daki patlamalar dünya gündemine damgasını vurdu. Yeni Zelanda da bir camiye yapılan saldırı ‘mabet ve masumiyet’ açısından nasıl yanlış ve kabul edilemezdi. Sri Lanka’da kiliselere yapılan ve 300’e yakın kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırılar da ‘mabet ve masumiyet’ açısından kabul edilemez.
Ankara Çubuk’ta bir asker cenazesinde CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nu yumruklama ve tartaklama girişimleri de ‘tarafgirlik’ sanrısının ortaya çıkardığı kin ve öfke patlamasıydı. Bu olayın sebep ve sonuçları çerçevesinde Türkiye’nin güvenliğini ve halkın huzurunu sabote etmeye yönelik birçok nokta vardır. Farklı fikirlere, düşüncelere ve kişilere yönelik eleştiriler, tepkiler şiddete varmadığı müddetçe normaldir.
Nisan ayı, miladi olarak içinde “viladet-i Muhammed(s.a.v)”i barındırmaktadır. Bu çerçevede Peygamber Sevdalıları Vakfı; İstanbul, Van, Ağrı, Elazığ ve Bingöl’de “Hz. Peygamberi Anlama ve Sünnetini Yaşama” etkinlikleri bireysel ve toplumsal birlikte yaşayabilme kültürünü oluşturma açısından önemliydi. Yukarıdaki iki ve benzer tüm olayların çözümünde, adalet ve hak çerçeveli bir yaşam standardının tesisinde bu tür organizasyonların başat rol oynayacağı muhakkaktır.
Hepimiz doğrulara doğruyu kolaylaştıran Allah(c.c)'a emanetiz.