Sazanlar oltaya takılmaya başladı bile. Din düşmanlarının dindarlara karşı küresel ölçekteki son taktiği: “dini korkunç, dehşet saçan, insani ve ekonomik krizlere hatta savaşlara sebep olan bir felaket gibi gösterip Laikliği de kurtuluşun yegâne reçetesi” olarak sunmaktır.
İnsanlık vahşi kapitalizmin pençesindedir. Sosyalizm ve komünizmden çektiği acılar hala hafızalardadır. Kurtuluşu antikapitalist, antikomünist ve antifaşist olan İslam'ın merhamet ve şefkatinde arayanların önünü, saksılarında büyüttükleri örgütleri eliyle tıkamak istiyorlar.
İslam'ı merhametten uzak, şiddet üreten, insanlığa acı ve felaketten başka bir şey vadetmeyenlerin dini olarak yutturmak istiyorlar.
Bu saksılarında geliştirip büyüttükleri örgütleri eliyle alabildiğine vahşet içerikli eylemler yaptırıp onun etkisini de medya araçları eliyle elli ve ya yüz kat büyük gösterip bunu ümmete mal etmeye çalışıyorlar.
Bu eylemlerde kullanılan örgütler nasıl onların eseri ise örgütlerin kullandığı son teknoloji malzeme ve patlayıcılar da onların eseridir.
Aslında gelişen iletişim araçları sayesinde bu tuzakların boşa çıktığını sanıyorduk. Bu örgütlerin arada sırada küfrün merkezlerine saldırsalar da düşmana yarar Müslümanlara zarar verdiklerinin herkesçe bilindiğini düşünüyorduk.
Meğer İslam düşmanları bu avlanma taktiklerinden ne hasılat elde etmişler! Bu oltalara nice koca sazanlar takılmış! “Laikliği inanç özgürlüğünün sigortası” olarak gören zevata bakınca asıl takiyyenin dindarlara yapıldığı anlaşılıyor. On bir ay cezaevinde haksız(!) Olarak yatırılan bir LAİK'E beş yüz bin TL tazminat verilirken iki yüz elli aydır yatan dindarların görmezden gelinmesini başka türlü nasıl anlayacağız? Sözleriyle bizden filleri ile laiklerden olan bu zevatı ne zamana kadar görmezden geleceğiz?
Eskiden siyasiler böyle konuştuğunda “siyaseten söylenmiş, kerhen söylenmiş, takiye icabı söylenmiş” diye tevil edilirdi. Şimdi ortada herhangi bir zorlama baskı ve tehdit olmadan bu zırva nasıl tevil götürecek? Laikliği inançlarının sigortası olarak tarif edenler Batıya karşı da kendilerini laikliğin sigortası olarak mı gösteriyorlar? Bizim bildiğimiz Laikliğin güvence altında olduğu ülkeler büyük şeytanın şerrinden emindirler. Acaba diyorum büyük şeytan ve avenesi ile husumet göstermelik mi?
Aklıma 24.12.2016 tarihli yazımın şu bölümü geldi: “Uluslararası siyonizm ile dünya haçlı hareketi … kendisi ile bu uydu rejimler ve yönetimler arasında düşmanlık ve bağdaşmazlık varmış izlenimi uyandırmaya çalışırlar. Maddi ve manevi yardımları ile desteklediği, gizli ve açık güçlerle koruduğu, haber alma ve casusluk şebekelerini direkt hizmetlerine verdiği bu rejimlerin ve yönetimlerin satılmışlığını kamufle etmeye uğraşırlar. Onlar bu düzmece savaşları, bu yalancı düşmanlıkları, aldatmanın boyutlarını derinleştirmek ve uşaklarına yönelik kuşkuları dağıtmak için çıkarırlar.”
Haksız mıyım?