Mısır Müslümanlarının zulme karşı direnişi sürüyor.
Direniş, beraberinde sabır olursa bir anlam kazanır. Sabrı kuşanmamış olan direniş çabucak tökezler, dağılır ve bir daha toparlanamaz.
Sabrın alanı geniştir.
Sıkıntılara, komplolara, tuzaklara, savrulmalara, suçlama ve kınamalara sabır…
İmtihan dünyasında yaşıyoruz.
Çok ağır şeyler ve büyük düşmanlarla karşılaşabiliriz.
Sabrı kuşananlar Uhud’lardan sonra toparlanabilenlerdir.
İhvan, ne Uhud’lar yaşadı, az çok biliyoruz.
Büyük öncüler şehadet şerbetini içti.
Zindanlar, tekbir seslerine iyice alıştı.
Nasır gibi, Sedat gibi, Mübarek gibi şeytanlara direndiler.
Sisi gibilerine de izzetle direnecekler inşallah.
Mısırlı bir gazeteci direnişin devam edeceğini anlatırken şunları anlattı:
General Necip yönetimi ele aldığında Müslümanlar sevinmişti.
Ama kısa süre içinde Cemal Abdünnasır ve arkadaşları darbe ile Necib’i devridiler.
Necip tutuklandı.
İhvan, Necib’in bırakılması talebiyle sokaklara döküldü.
Gösteriler Nasır’a geri adım attırdı ve İhvan liderlerinden Abdulkadir Udeh’e halkın evlerine dönmesi durumunda Necib’in salıverileceğini söyledi.
Halk gösterileri bitirince Nasır, İhvan’a karşı operasyon yapıp binlerce üyesini tutukladı.
İhvan’ın önde gelenlerini idam ettirdi.
Evet, İhvan bu tecrübeleri yaşadı.
Şehid verdiler, zindanları mesken edindiler.
Rehberlerinden Mustafa Meşhur, tam 32 yıl zindanda kaldı.
Bir seferde değil, farklı farklı zamanlarda tam 32 yıl!
Biz “kardeşler”in “sabır” eğitiminden geçtiklerine inanıyoruz.
Aşağıya bunun güzel örneklerinden birini alıyoruz.
Şehid Seyyid Kutub’un Mearic Suresi’nde geçen “Sen şimdi güzelce sabret, onlar bunu uzak görüyorlar, ama biz yakın görüyoruz” ayetlerinin tefsiri.
Zulme karşı direnmiş, güzelce sabretmiş, güzel bir şehidin sözleri…
Birkaç kez okumanızı tavsiye ederim.
“Sabretmeye ilişkin çağrı ve direktif her davet hareketi ile birlikte gündeme gelmiş, her peygamberin gönderilişi ile bu çağrı tekrarlanmış ve peygambere uyan her müminden sabretmesi istenmiştir. Çünkü yükün ağırlığı, yolun meşakkati karşısında sabır bir zorunluluktur. Uzak bir hedefe yönelmiş, engin ufuklara doğru yol alan ruhları hoşnut ve birbirine bağlı tutmak için sabır kaçınılmazdır. Güzel sabır, insana huzur veren sabırdır. Öfkenin, sıkıntının, vaadin doğruluğuna ilişkin herhangi bir kuşkunun insanın içinde yer etmediği sabırdır. Sonuçtan emin olarak, Allah`ın kaderinden hoşnut olarak, imtihanın arka planında bir hikmetin yattığının bilinci ile her şeyin ondan geldiğini hesap ederek ve Allah`a bağlı kalarak sabretmektir.
İşte dava adamına yakışan bu tür bir sabırdır. Çünkü bu dava, Allah`ındır. Çağrı, Allah`a yöneliktir. Dava adamının bir çıkarı söz konusu değildir. Bu çağrının arka planında dava adamının şahsına ilişkin bir amaç yatmaz. Şu halde bu hedefe doğru yol alırken karşılaştığı her şey Allah yolundadır. Dava ile ilgili olan her şey Allah`ın emridir. Şu halde güzel sabır hem bu gerçekle, hem de vicdanın derinliklerinde yer alan bu gerçeğe ilişkin bilinç ile uyuşmaktadır.
Yalanlayanların karşısına dikildiği davanın sahibi Allah`tır. Kâfirlerin bir an önce gerçekleşmesini istedikleri, bu arada yalanladıkları vaadin sahibi de O`dur. Kendi belirlediği bir hikmete ve evrensel plana göre olayları ve olayların vakitlerini planlayan O`dur. Fakat insanlar bu planı ve tasarıyı bilmezler, bu yüzden acele ederler. Uzun süre beklediler mi kuşkuya düşerler. Zaman zaman dava adamlarının içine de sıkıntı düşebilir. Allah`ın vaadinin bir an önce gerçekleşmesi arzu ve temennisi onların da hatırına gelebilir. İşte böyle bir durumda her şeyden haberdar olan ulu Allah`tan bunun gibi güvenceler ve direktifler gelir.”
“Sen güzelce sabret.”