Kurulduğu günden bu yana AK Parti çok önemli badireleri aşarak bu güne geldi.
Daha ilk başta liderinin seçime katılamaması, ardından kapatma davası, 27 Nisan Muhtırası, 367 garabeti, Ergenekon, Balyoz ve benzer isimlerle sayısız darbe teşebbüsü…
Ve şu ana kadar karşılaştıklarının hepsinden daha ciddi ve tehlikeli olanı ise, son iki üç yıldır boğuştuğu Paralel darbe girişimidir.
Bu tehlike henüz bitmemiş, müteşebbisler teşebbüsünden vazgeçmiş de değiller.
Bütün bunlar olup biterken karşılığında risk alarak bir Çözüm Süreci başlatmak ve sürdürmek de gerçekten cesaret isteyen bir meseledir.
Bütün bu engellerin aşılmasında, bu arada peş peşe birçok seçimin ve referandumun kazanılmasında Recep Tayyip Erdoğan’ın mücadelesi ve dik duruşu tartışılmaz.
AK Parti ve Başbakan’ın öne çıkarıp mücadele verdiği bu kırmızıçizgilerinde tarafını ve ehliyetini ispatlayan Ahmet Davutoğlu’nun onun yerini alacağı belliydi ve hiç de sürpriz olmadı.
Parti tüzüğündeki üç dönem meselesi, başbakan ve parti başkanının aynı kişi ve şu an milletvekili olması isteği de Davutoğlu dışındaki alternatifleri bitirmişti.
Kısa dönemde bugünkü iktidar için ufukta ciddi bir rakip ve alternatif görünmüyor.
Muhalefet cephesinde ister Kemalist, ister ulusalcı, ister milliyetçi, ister laik, ister solcu kesimden muhalefeti iktidara getirebilecek bir şahıs görünmüyor.
Önümüzdeki günlerde kongreye gidecek olan CHP içerisinde aday olan veya adaylığı düşünülen hiçbir kimse muhalefet içerisindeki klikleri temsil etmekten öteye geçemez. Zaten muhalefet bu yüzden Ekmeleddin İhsanoğlu’na mecbur kalmıştı.
Esasında mesele sadece muhalefet cephesinde alternatif şahısların yokluğu değil, alternatif fikir ve düşüncenin yokluğudur.
Evet, bu ülkede ulusalcılar vardır, milliyetçiler ve ırkçılar vardır, fakat azınlıktadırlar ve kesinlikle iktidar karşılıkları yoktur.
Bu ülkede Kemalistler vardır, fakat azınlığın da azınlığıdırlar. Son hiçbir seçimde CHP dahil hiçbir parti seçim meydanlarında iktidara geldiklerinde Kemalizm’i vaat edememişlerdir, çünkü Kemalizm hiç para etmemektedir.
Kısacası bugünkü iktidar sadece karşılarında ciddi liderlerin olmayışından değil, ciddi fikir ve düşüncelerin olmayışından dolayı alternatifsizdir. Muhalefet cephesinin ileriye yönelik bir tek ciddi düşüncesi ve vaadi yoktur. Sadece önceki Türkiye’nin özlemiyle yanıp tutuşmaktadır.
Sadece mevcut iktidarın devam ediyor oluşundan değil, daha önemlisi artık ülke insanının eski günlere döneceğini, eski Türkiye’yi isteyeceğini ve kabulleneceğini de hiç zannetmiyoruz.
Ufak bir kesim bulunsa da hiç kimse örtünmenin yasak olduğu günlere yeniden dönülmesini asla kabullenmeyecektir.
Mükemmel ve adil bir şekilde yürümese de Çözüm Süreci’nin olduğu yerde bırakılıp yeniden şiddet günlerine dönülmesini ülke insanı asla kabullenmeyecektir.
Kürtçe konuşmanın, Kürtçe müzik söylemenin, Kürtçe öğreniminin yasak olduğu günlerin geri geleceğine hiç kimse inanmamaktadır ve böyle bir şeyi kabullenmeyecektir.
Darbe ve vesayet günlerinin geri gelişini asla kabul etmeyeceği gibi, başarıya ulaşmış bir Paralel ve Pensilvanya oldubittisini de kesinlikle sinesine çekmeyecektir.
Türkiye’nin buna benzer birçok konuda geldiği yerden geri dönme ihtimali asla mümkün değildir.
Bütün bunlardan dolayı da AK Parti iktidarı yakın zamanda alternatifsiz görünmektedir.
AK Parti’nin bölünüp parçalanması, partiden birilerinin koparılması da bugün muhalefet için bir ümit ve alternatif değildir, çünkü ayrılanların akıbeti gözler önündedir.
Yakın vadede bu partiyi kendilerinden başka yıkacak birileri görünmemektedir.
AK Parti’yi yıkacak olan, AK Partililerin kibirleridir, hırslarıdır, müstekbirleşmeleridir, içinden çıkıp geldikleri kitleleri unutmalarıdır, mazlumların çığlıklarına sağırlaşmaları, duyarsızlaşmalarıdır.
AK Parti’yi yıkabilecek olanlar, onların eşleridir, onların kızlarıdır, oğullarıdır ve yakınlarıdır. Yani onların yaşantı biçimleridir.