Kâinatta gece gündüzü, gündüz geceyi kovalar. Türkiye'de artık seçim seçimi kovalıyor. Seçimlerin propaganda dönemleri ve vaatlerini haydi geçtik. İlginç, seçim sonuçlarının bazı değerlendirmeleri de seçim öncesi uçuşan vaatler ve seviyesiz iletişimler kadar ilginçtir. Bu değerlendirmeleri sıralayacak değilim. Tüm çırpınış ve ittifaklara rağmen 1 milyon oy kaybeden partinin lideri konumundaki şahıs, seçim sonucuyla ilgili “büyük zaferimiz” demiş. Nasıl zafer ama… Görülmemiş(!) ihtişamı dillerde destan(!) değil mi?
Fakat bu meseleden önce insan kategorileri hakkında bize bilgi veren Kur'an'a başvurmak istiyorum. Âlemlerin Rabbi, münafıkların nitelemesine geçmeden önce, inkâr edenlere uyarının fayda vermediği, sadece kendi bildiklerini okuduklarını bundan kalplerinin ve kulaklarının mühürlendiğini, gözlerine de perde çekildiğini belirtir. Hemen sonra da münafıklarla ilgili ‘Allah'a ve ahiret gününe inanmadıkları halde mü'minlere inandıklarını dile getirerek kendilerince Allah'ı ve mü'minleri kandırdıklarını, kendilerine yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde asıl muslihlerin kendileri olduklarını' savunduklarını belirtir. Sonraki ayetlerde de ‘onların misalinin çakan şimşeğin aydınlığında yol almaya çalışıp karanlıkta kalanların misali gibi olduğunu' belirtir.
Evet, ne kadar uyuyor kimileri bu ayetlere değil mi?
Bir yandan İslâmı gericilik, Müslümanları gerici ve irticacı, çarşaf gibi İslâmi şiarları da esaret/kölelik gören, din dersi ve diyanetle cedelleşen, her seferinde sudan bahanelerle Ramazan ve Kurban Bayramı'nı kara bayram ilan etme densizliğini gösteren, Kâbe ve Taksim'i karşılaştıracak kadar çukurlaşan zihniyetlerin din adına ahkâm kesmeleri ne anlama geliyor? İnanmadıkları halde inandık diye ahkâm kesenlerin çağdaş versiyonları değil midir?
Bu kafaya sahip olanlar içinde bulundukları zifiride kaç adım ilerleyebilirler ki, ne kadar bu oyunu sürdürebilirler ki, dil ucuyla “iman ettik” sözü kaç para eder?
Dünya adına elde ettikleri mal, makam, para, şan, şöhret, meşruiyet, yetki, etki ahiret namına, ahiretlerini aydınlatma adına kaç damla yağ eder?
Dünya adına elde ettikleri yukarıda saydıklarımız da insanlar arasında döner durur, yani dünya adına bile ebedi bir yetki ve etki değildir? Partilerin oy oranlarının dalgalanması bunun en büyük göstergesidir?
Bu da bir yana, kendilerini ilah ilan eden firavunlar, nemrutlar nerde, esâmeleri okunuyor mu? Galibiyet ve mağlubiyet günleri insanlar arasında değişir; tabi bu dünyaya bakan yönüdür. Mü'minler içinse mağlubiyet yoktur, zira sonsuz hayat olan ahirette galibiyet onlarındır.
Neyse, “hendek partisi”nin zaferi(!)ne gelelim. Evet, dışardan Amerika'nın, israil'in, Esed'in, Rusya'nın, Avrupa'nın tüm desteğine rağmen, içerden Chp'nin örtülü desteğine, emanet oylarına, Doğan'ın, solcuların, Kemalistlerin, DHKPC'nin, Gülen grubunun açık desteğine, pkk'nin hdp lehinde tehdit etme, şantaj uygulama, sindirme, kaçırma, öldürme ve şehirlerde açtıkları onlarca hendeğe, blok kullanılan oylara, ölenler adına kullanılan oylara ve YSK'nın sistemi kapatmasına rağmen HDP ancak barajı geçti. (Bazı iddialara göre YSK, sistemi kapatarak baraj altındaki HDP'ye baraj aştırdı.)
Anlayacağınız durum bu, tüm bunlara rağmen küsuratlarla barajda boğulmaktan kurtulmak veya kurtarılmak zaferse, haydi zafer olsun. Başta tüm şer güçlerini arkasına alabilmek ve onların emrine amade bir er olmayı, yine iktidar muhaliflerinin tetikçiliğine soyunmayı içine sindirebilmelerine ancak “bunun için çok mu çabaladınız” denilir. Diğer açıdan da bunca açtıkları hendeklere, verdikleri eziyetlere, indirdikleri kepenklere, biriktirdiklere senetlere, oluşturdukları kaosa, sokaklara koydukları bomba ve mayınlara, kısacası Kürdistan'ı harabeye çevirmelerine rağmen onlara barajı aştıranlar kaosun derinleşmesine ve yeni hendeklere hazır olsunlar. Tabi devlet göz açtırırsa. Yine de en iyisini Allah bilir. Vesselam.