Hayatımızı etkileyen evrelerden biri sınavlardır. Sınavların hazırlık aşaması olduğu gibi sonuç aşaması da kaçınılmazdır. Her sınav sonucunun açıklanması gibi bu hafta üniversiteye giriş sınavı açıklandı. Sınav sonuçlarının hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allahtan diliyorum.
Sınav öncesi çok çalışıp emek veren, alın teri döken, sınavın hakkını verip hakkını alanların bir hayli mutlu olduğuna şahit olduk ne güzel bir duygu…
Bu duyguyu bizlere yaşatan, bizleri rızıklandıran şerefli kılan rabbimize ne kadar şükür etsek azdır. Zaten asıl sınavın mahiyeti de şükürdür, kulluktur. Neden asıl sınav diyoruz? Asıl sınav dediğimize göre diğer sınavlar sınav değil mi? Tabi ki her insanın her yaşadığı yazılı, yazısız her şey bir imtihan, bir sınavdır.
Bu imtihan sürecinde dünyalık sınavlar hayatımızın bir bölümünü etkilerken asıl sınav ebedi hayatımızı etkilediği için daha çok çalışmak, daha çok alın teri dökmek gerekir. Peki neden? Çünkü o sınavın sonuçları çok farklı, ödülü de cezası da çok başkadır. Zaman, mekân ve makam bu sınavınkine benzemez. Hatta dünyevi sınavların süresi belliyken uhrevi sınavın süresi belli değildir. Kimin ne zaman, nerde, nasıl öleceği belli değildir.
Benzerlikleri yok mu? Tabi ki var: Sınavı hazırlayıp başlatan, sınava belli bir süre veren, gözetmenleri açısından bir benzerlik arz eder. Fakat uhrevi sınav, uzun vadeli ve istikrar ister. Kazanımları sonlu değildir. Bu açıdan bakıldığında farklılıkları daha rahat görebiliriz. Uhrevi sınavın kazanılmasında lise mezunu olma şartı da yoktur. Bugün bazı öğrencilerin üniversiteyi paralı okumaları gibi… Fakat bu sınavı kazanmada para verip yurt dışına çıkmadan ziyade paradan daha değerli olan ‘’Kul’’ olma anlayışı vardır. Bu konuyu sonsuz güç sahibi öyle açıklıyor. Sınav da kitapçığımızı gözden geçirdiğimiz gibi kutsal kitabımıza da bi zahmet göz atmış olsaydık sınavı kazanmanın anahtar cümlelerini görecektik. Belki de gözden kaçırmışız.
Bizleri yaratan sonsuz kudret, sınavı kazanmanın anahtar cümlelerini şöyle izah ediyor. ’’Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. ’Kulluk denildiğinde bazı arkadaşlar için kötü çağrışım yapabilir fakat burada bir dik duruş vardır. Nedir bu dik duruş? Başkasına kul olmayıp sadece seni yaratan, rızık veren gücün önünde eğiliyorsun. Neden bizlere burs verenlerin karşısında iki büklüm oluyoruz da bizlere her gün burs veren rabbimizin önünde eğilmek te zorlanıyoruz. Şunu iyi bilelim: İzzet, şeref her şey kul olmaktan geçer.
Kul olmayan bir peygamber, bir sahabe, bir evliya, bir âlim var mı?
O zaman çocuğum doktor, hakim, mühendis olmuş lafları sizi ciddi etkilemesin. Çocuklarımıza ‘’Allah, her çalışana karşılığını verir.’’ Sözünden hareketle neden ders çalışmıyorsun diyebiliriz. Fakat çocuğumuz gayret edip bazı yerleri kazanmamışsa çocuğumuza başkasını örnek gösterip hiçbir söz söyleme hakkımız yoktur, olamaz. Demek Rabbim nasip etmemiş, vardır bir hikmeti.
Eğer en güzel mesleği kazanmasını istiyorsak önce Allah’a kul olmasını, güzel bir ahlaka sahip olmasını istemek en güzel meslek ve en güzel istek olacaktır.
Selam ve dua ile…