Bir Ramazan ayında yine mümin yüreklerin gönlüne acı, keder ve hüzün düştü. Acı haber Filistin’den değil bu sefer, Mısır’dan geldi.
Emperyalistlerin desteğiyle halkın seçtiği asil şahsiyetleri “ali cengiz” oyunları neticesinde koltuklarından eden kötü ruhlu darbeci Sisi, işgal ettiği makama geldiği günden bugüne masum ve savunmasız insanlara zulmetmeye, katletmeye ve formalite yargılamalarla kimisini de idam etmeye devam etti.
2013’ün Temmuz’unda gerçekleşen darbeden sonra zalim ve gaddar Sisi mahkemeleri haksız ve hukuksuz bir şekilde İhvan-ı Müslimin mensuplarına cezalar yağdırdı. Darbeden sonra bugüne değin yaklaşık 3 bin kişiye idam cezası, yüzlerce kişiye de müebbet hapis cezaları verildi.
Birkaç gün önce ajanslara düşen haber ve sosyal medyada paylaşılan bir kare, zalim Sisi yönetiminin Mısır’daki İhvan mensupları Müslümanlara yaptığı mezalimi ortaya koyması açısından ibret vericiydi.
“Kirdase Olayları” olarak bilinen davada 17 masum ve mazlum insan hakkında verilen idam kararının infazının gerçekleştirildiği yazıyordu ajanslara düşen haberlerde.
17 can, 17 masum Müslüman, Ramazan ayında oruçlu bir halde idam edildi. Zalim Sisi yeni bir zulme imza atarak tüm dünyanın gözü önünde bir kez daha insanlık suçu işledi.
Allah zalim Sisi rejimini yerle yeksan etsin, oruçlu bir halde Rablerinin huzuruna çıkan mazlum Müslümanların da şehadetlerini kabul buyursun.
İmanlı ve vicdanlı yürekleri derinden üzen bu idam kararı, darbeci zalimler başta olmak üzere tüm yeryüzü zalimlerinin sonunu getirecektir inşallah.
Darbe rejiminin insanlık suçuna karşı dünya halklarının sessiz kalması ya da ülkelerin ciddi bir tepki vermemesi, insanlık ailesinin ne kadar da duyarsızlaştığını göstermektedir.
Mazlumlar katledilirken, masum insanlar idam edilirken, insan hak ve hukukunun korunacağının konuşulduğu 21. yüzyılda sudan gerekçelerle infaz ediliyorken seslerini çıkarmayan insanlık ailesi ne zaman sesini çıkaracak?
Darbe rejiminin işlediği bu insanlık suçlarına karşı dünya halklarının bir bütün olarak tepki verme zamanı gelmedi mi?
2013 yılından bu yana sistematik bir zulüm furyasını sürdüren, ramazan ayının hürmetini çiğneyerek mübarek ayda masumları idam eden zalimlere tepki göstermenin tam zamanıdır şimdi.
Kaybedenler ve zelil olacaklar, oruçlu halde idam edilen mazlumlar değillerdir. Onlar kazandılar, darbeci zalimler kaybettiler, kaybedecekler. O mazlumlar, oruçlu bir halde mazlumca infaz edildikleri için adları tarih sayfalarına yazıldı. Gelecek nesiller onları daima hayırla yâd edecek, katillerini de lanetle anacaklardır.
Onların mazlumca dar-ı bekaya irtihali, zalimlerin saltanatlarının yerle yeksan olmasına ve ümmetin birlik ve beraberliğine vesile olacaktır.
Zalimler, mazlumların katledilmesiyle kazandıklarını ve rahat edeceklerini sanmamalıdırlar. İslam ümmeti içerisinde zalimlere karşı daima dik duruş sergileyecek direniş erlerinin ve dava adamlarının sayısı oldukça fazladır.
Yeryüzünde zalimler var oldukça, mustazaflar zalimlere boyun eğip diz çökmeyeceklerdir. Boyun eğmek, diz çökmek, teslim olmak ve davadan taviz vermek, direniş önderi Hüseyinlerin yolunu takip eden Müslümanlar için asla söz konusu değildir. Zira Müslümanlar, aziz İslam için haddi aşan zalimlere karşı mücadele etmeyi bir görev bilmişlerdir.
17 masum insanın mazlumca şehadeti, yeryüzünde fitne peşinde olan zalim ve işbirlikçilerinin sonunu getirecek ve mustazafların uyanışına vesile olacaktır. Ve inanıyoruz ki bugünkü gelişmeler karşısında sevinen zalim ve işbirlikçi küresel şer güçler, aziz şehidin kanında boğulacaklardır. Zira biliyoruz ki Allah mazlumların yüreğini acıtan zalimlerin yaptıklarının cezasını erteleyebilir ancak kesinlikle ihmal etmez.