Milli Eğitim Bakanı, eğitimde köklü değişim sinyalleri verdiğine dair haberler basında yer alınca hatırlamadan edemedim. Ne demiş Sayın Bakan: “1970'lerde bozulan sistemi tamamen değiştireceğiz”.
İsterseniz Milli Eğitimin bozulan sistemi hakkında bugüne kadar söylenenlere bakalım:
1) Erkan Mumcu: 19 Kasım 2002-17 Mart 2003 yılları arasında Ak Parti hükümeti Milli Eğitim bakanı olarak görev yaptı. Bu konuda şunu söylemişti: “Eğitimi sil baştan değiştiriyoruz.”
2) Hüseyin Çelik: 17 Mart 2003-3 Mart 2009 yılları arasında Ak Parti hükümeti Milli Eğitim bakanı olarak görev yaptı: “Önceki sistem problemli. Sistemi değiştiriyoruz.”
3) Nimet Çubukçu: 3Mayıs 2009-7 Temmuz 2011 yılları arasında Ak Parti hükümeti Milli Eğitim bakanı olarak görev yaptı: “Eğitim çok önemli. Eski sistemi değiştiriyoruz.”
4) Ömer Dinçer: 7 Temmuz 20011-25 Ocak 2013 yılları arasında Ak Parti hükümeti Milli Eğitim bakanı olarak görev yaptı: “Böyle sistem olmaz. Sistemi değiştiriyoruz.”
5) Nabi Avcı: 25 Ocak 2013-23 Mayıs 2016 yılları arasında Ak Parti hükümeti Milli Eğitim bakanı olarak görev yaptı: “Sistem çok sıkıntılı. Sistemi değiştiriyoruz.”
6) İsmet Yılmaz: 23 Mayıs 2016-10 Temmuz 2016 yılları arasında Ak Parti hükümeti Milli Eğitim bakanı olarak görev yaptı:“Böyle sistem mi olur. Sistemde köklü değişiklik yapıyoruz.”
7) Ziya Selçuk: 10 Temmuz 2018. Hala görevde olan Sayın Bakan bu konuda en son şunları söyledi: “1970'lerde bozulan sistemi tamamen değiştireceğiz.”
Türkiye'de süreklilik arz eden bu eğitim sorununun dikkat çeken tarafı, tüm “Bakan”ların “sistemin sorunlu” olduğunda hem fikir olmalarıdır. Dolayısıyla “değişmesi”nin de gerekliliği konusunda ittifak halindeler. Peki, “sistem ve değişiklik” hayata geçirildi mi? Hayır! Sistem onları yuttu ve değiştirdi. Yani çarkın dişlileri oldular.
Son Bakan Ziya Selçuk bu değişimi gerçekleştirebilir mi? Pek ümitvar değilim. Öyle görünüyor ki o da sistem tarafından yutulacak ve değişecek. Umarım böyle olmaz.
Böyle olmaması için şahsi çabasının yeterli olmayacağının kendisi de farkında. Başarılı olması için iktidarın güçlü bir desteği, “köklü ve sürekli” bir eğitim politikasının olması gerektiğini o da biliyor.
Geçenlerde Sayın Erdoğan'ın açıklamasında emekli olacakların sayısı kadar yeni memur alımları yapılacağı açıklandı. Bakan bey ise 117 bin gibi bir öğretmen ihtiyacı olduğunu söyledi. Bu yıl alınanların sayısı ise 20 bin. Demek ki öğretmen açığı devam edecek.
Bu sorunlar misali eğitimde yaşananlar günü birlik olarak devam etti. Ak Parti hükümetleri eğitimde köklü ve sürdürülebilir bir politika oluşturmak, kaliteyi yükseltmek yerine amiyane tabirle kaportaya yatırım yaptılar. Okullar yapmak, kitaplar ve laptoplar dağıtmak gibi…
Okulların açılmasıyla iki sorunu velilerin arzusu ile gündem yapmak gerektiği için dile getiriyorum:
Devletin okul kitaplarını vermesi, öğretmenlerin de yardımcı ders kitabı diye başka kitaplar istemesi ve velileri zorlaması büyük bir çelişki. Bunun takip ve devamı Milli Eğitim tarafından yapılmalı değil mi?
Özellikle okul kıyafetler adı altında piyasa değerinin çok üstünde yapılan vurgunvari uygulamalar, velilerin en çok şikâyet ettikleri bir başka sorun.
Okul açılışlarında her yıl Milli Eğitim Bakanı “kayıt parası” verilmeyecek diyor. Lakin okul müdürleri veya kayıt yapan yardımcıları/görevli personel, bu hatırlatmaya rağmen en az 250 liradan başlayan okula yardımda ısrarla ediyorlar.
Ahval böyle olunca “eğitimciler” okulunun giderlerini mi düşünecek yoksa eğitimi mi? Anlaşıldığı kadarıyla “İktidar” “köklü ve sürdürülebilir bir eğitim politikası” oluşturamaz.
Bakan Bey sistem tarafından yutulacak derken bunları düşünmeden edemedim. Hatta sistem yutmakla kalmayacak değiştirecek. Yetersizliğinden değil, desteksizliğinden.