Beyaz, sarı, kızıl, siyah, esmer… gibi insanların farklı ten renkleri vardır.
Renk ırkçılığı ve ayrımcılığı maalesef bir vakıadır. Vicdanı olan herkes renk ve dil ayrımcılığını kınıyor. Ancak özellikle renk ırkçılığının felsefesini bilmeden bunu anlamak dolayısıyla ırkçılıkla mücadele etmek kolay değildir.
Beyaz ırkın üstünlük iddiası neye dayanıyor veya bu iddianın makul bir dayanağı var mıdır?
Güneşte yanmamış olduğu, dolayısıyla işçi sınıfına dahil olmadığı var sayımıyla beyaz ten, “elit ve özel” olmanın nişanı olarak takdim ediliyor. Çünkü çalışan kimsenin teni orijinal renginden farklı bir hal alır. Bu nedenle beyaz ten, efendiliğin sembolü olarak öne sürülüyor.
Ayrıca beyaz ten, her duyguya göre farklı şekil alıyor. Sahibi korktuğunda beyaz ten sararıyor. Sevinçte ve utanmada kızarıyor. Nefessiz kalınca morarır. Ve bütün bunlar açıkça müşahede edilebiliyor. Bu manada beyaz tenin özel bir hassasiyeti söz konusudur. Buna karşılık diğer ten renklerinin özellikle siyah tenin bunları yansıtma durumu oldukça düşük bir ihtimaldir.
“Karalar bağlamak” yas anlamındadır. Bu şekilde hüznün ve acının bastırılması yoluna gidilir.
Kur’an-ı Kerim, yüzlerin beyazlaşmasını bir kurtuluş emaresi olarak zikrediyor. “O gün yüzler vardır ağarır, yüzler vardır kararır…”(Âli imran:106)
Hemen bir kanaate varmayın. Çünkü diğer ten renklerinin bilhassa siyahın beyaza üstün olduğu yönler vardır. Zira kara renk, yiğitliğin, liderliğin sembolü olarak zikredilir. Bu nedenle “efendi” anlamındaki “seyyid” “siyah” anlamındaki “esvetten” gelir. Çünkü efendi, toplum içinde çöldeki karartı gibi kendini belli eder. Bu nedenle siyah renk, efendiliğin, gizemin sembolü olmuştur.
Türkçede “Kara Mustafa, Kara Mehmet, Karabey” gibi “kara” ön eki olan isimler yiğitliği ve cesareti ifade eder. Çünkü kara ten, zaaf olarak algılanabilecek hiç bir duyguyu yansıtmaz. Korku, heyecan gibi zaafların karşı taraftan görülmesine engel olduğundan liderlik ve efendilik için çok önemli bir vasıf olarak kabul edilir. Ayrıca kara, denizin zıddıdır. “Kara, seyit, reşo” gibi vasıflar bunu alan kimsenin kara parçası gibi tehlike anında güvenli bir liman ve sığınak olduğunu ifade eder. Nitekim, “karada ölüm yok” atasözü, tehlikeden sonra zorluğun bittiğini anlatır. Aynı şekilde hayatın içinde kopan fırtına ve dalgalardan kurtulmak için insanlar “Kara-seyit-reşo” vasıflı kimselere sığınır. Bu zaviyeden bakılacak olursa siyah tenin üstünlüğü açıkça ortaya çıkmış oluyor.
Sarı renk, takvayı, edebi ve bilgeliği ifade eder. Çünkü çekinen-korkan kimse sararır. Ve Hak “en üstün olanınız en takvalı olanınızdır”(Hücurat:13) buyurduğuna göre bu ayete dayanarak sarı ten sahipleri üstün olduklarını güçlü bir şekilde iddia edebilirler.
Kızıl renk de aşkı, coşkuyu hayat sevincini ifade eder. Bu manada Kızılderililer de üstünlük iddiasında bulunabilirler.
Görüldüğü üzere her ten renginin kendine has özellikleri ve üstünlükleri vardır.
Bu nedenle beyaz tenin üstünlük iddiasının ilmi ve ahlaki bir dayanağı yoktur.
Siyah ten, duyguları belli etmediği için yeni topraklara basan Batılıların yaptıkları katliamları, zulümleri, acıları yansıtmıyor alabilir. Ama bu, kalplerdeki acıyı ortadan kaldırmıyor. O topraklara ayak basan Amerikalılar karadaki her karartıyı yok ettiler; ama siyah ten sahiplerinin simalarında yatan derin acıyı hiçbir zaman silemediler.
Amerika, siyah tenle uğraştıkça daha da karaya oturuyor. Daha çok karaya vuruyor.
İslam âlemi tene dayalı ayrımcılığı büyük ölçüde aşmıştır. Bu da takdire şayan bir başarıdır. Tabi bu konuda Hz. Bilal sevgisinin büyük bir rol oynadığını belirtmemiz gerekir. Ancak İslam âleminin aynı başarıyı dil, kabile, mezhep gibi alanlarda gösterebildiğini maalesef söyleyemiyoruz.