Hamd, âlemlerin Rabbine; salât ve selâm da O'nun pak Rasûlüne olsun.
Şu baş belası siyah noktalar… Ne zaman aynalarınızdan biriyle karşılaşsanız, huzurunuzu kaçırırlar. Ne kötü ve ne çirkin bir görüntüye sebeptirler; aynayı bile kirletirler.
Öyle bir zaman olur ki insan artık aynalarıyla yüz yüze gelmekten çekinir. Çünkü artık siyah noktalar o kadar çoğalmış ve o kadar içlere nüfuz etmiştir ki, hiçbir eczanede ondan kurtulmanın ilacı satılmamakta, hiçbir tabip onu ameliyatla bile alamamaktadır. Tıp aciz, farmakoloji çaresiz… Evet, evet, siyah noktalardan bahsediyorum. Siyah nokta, deyip geçmeyin! Çok daha kötü sonuçlara da neden olabilmektedir. Başta önemsemezsiniz; ancak sonra arta arta, kişinin dünyasını da mahveder ahiretini de…
Küçük günahlara kılıflar uydurarak sürdürülen hayat, büyük günahlara yatak olur. Küçük günahlardan rahatsız olan; fakat yine de vazgeçmeyen insan, gün gelir büyük günahları kovalar. Minicik bir siyah noktaydı oysaki. Önü alınmazsa sayısı artar ve bütün kalbi kaplar.
“Mü'min, mü'minin aynasıdır.” buyruluyor. Kalbi kararan kişi, aynasının karşısına geçmek, aynasıyla karşılaşmak istemez. Çünkü ya kendi kirini görüp ondan utanıyordur yahut kendini tertemiz sanıyor fakat karşıdakinde kendini görüp, o mümini kötü biliyordur.
Gerçekten de tıp aciz bu siyah noktalar konusunda. Tıbba, özellikle de psikiyatriye deva sorarsanız o sizin siyah noktalarınızı artırır. “Sen büyüksün. Mükemmelsin. Kimseye ihtiyacın yok. Kimseye hesap verme zorunluluğun yok! Hayatını yaşa! Kimseye eyvallahın olmasın!” diye diye sizi zulumat içerisine hapseder, üstünüze de cehennem kapılarını kapatır.
Peki, tıp ve eczacılığın aciz kaldığı bu günah hastalığını kim iyi edebilir? Elbette ehl-i hikmet zatlar… Ancak şu da var ki, nice ehl-i hikmet zatlar, toplumun kargaşasında fark edilmemektedir. Hatta bazen sundukları çözümler dahi dikkate alınmamakta, daha kariyerli, daha rütbeli, daha etkileyici insanlara itibar edilmektedir. Bu durum, hastanın zafiyetinden ve kendini bilmezliğinden kaynaklanır. Çünkü o öyle bir haldedir ki, dertle devayı, hastalıkla şifayı ayırt edemediği gibi hekimle tabibi de ayırt edememektedir.
Evet, hikmet ehli zatları dinlemek zorundayız. Hekimlik hikmetten başka nedir ki? Ehl-i hikmet zatların verdiği perhizlere uymak, yaptıkları ilaçları, tavsiye ettikleri dua ve zikirleri uygulamak zorundayız. Yoksa kalbimizde her an var olan siyah noktalar kalbimizi kangren yapacak, kalp ölünce insan da dünya ve ahirette hüsrana uğrayacaktır, Allah muhafaza…
Ey Rabbimiz! Hikmet ehli zatları fark etmek ve onların tavsiyelerine uymak konusunda basiretimizi aç.
Ey Rabbimiz! Kalbî hastalıklarımızı bize fark ettir ki bir an önce tedavisine başlayalım.
Ey Rabbimiz! Kalplerin karardığı günlerde, zamanlarda ve anlarda bizim kalplerimizi karartma.
Ey Rabbimiz! Kalplerimizdeki zulmeti muhabbetinle nurlandır. Âmîn…