Devlet Bahçeli, HDP ile ortak miting düzenleyen CHP hakkında sert mesajlar verdi.
Mesajlar sert olmasına sertti; ama ben bir de bu mesajlarda “subliminal” denilen o şeyden arıyorum.
Hani son zamanlarda moda ya, açıklama ya da görüntülerin arasında “subliminal mesaj” vermek…
Bahçeli zaten anlaşılması zor bir siyasetçi, onu herkes biliyor.
İktidar hesabının içinden değme matematikçiler bile çıkamamıştı. Hatta şifre kırıcılar bile açıklamadaki “derinliği” göz önünde bulundurarak temkinli davranmışlar ve hadlerini bildiklerini göstermişlerdi.
Bakın neler diyor Devlet Bahçeli:
“CHP'deki PKK kalıntıları bünyeyi ele geçirmeye başlamıştır.”
CHP, PKK, kalıntı ve bünye… çözmek çok zor.
Mesela şöyle düşünebilirsiniz: CHP içinde PKK vardı, temizlendi, sadece kalıntılar kaldı. O kalıntılar kendilerini gizlediler ve zamanı gelince metastaz yaparak bünyede yayıldılar. Şimdi de yönetimi ele geçirdiler.
Ben bu cümlede farklı bir mesaj bulamadım. Diğerine geçelim:
“CHP düşe kalka, ine çıka PKK'nın bagajı haline geldi.”
“Düşe kalka, ine çıka”dan maksat CHP yönetimindeki değişiklikler olabilir. Yeni yönetim Avrupa kaynaklı olduğu için ve Avrupa'da güçlü bir PKK lobisi bulunduğu için, bagaj meselesi gündeme getirilmiş olabilir.
“Anladığımız kadarıyla HDP, CHP'nin içine kaçmıştır.”
Yani demek istiyor ki, HDP alandan fiziki varlığıyla kaçıp fikriyat olarak CHP'nin içine yerleşmiş.
“Atatürk yerinden kalkıp bunların halini görse ya tekrar yatar, ya alayını İzmir'e kadar kovalar. “
Neden tekrar yatar ve neden İzmir'e kadar kovalar?
“Doksan yıldır adam olamadınız, nedir bu sizden çektiğim” diyerek arkasını dönüp tekrar yatabilir. Ya da “Siz uğraşmaya değmezsiniz” de diyebilir.
Ama neden İzmir?
Denize dökmek için olabilir, çünkü rivayetlere göre Yunanlılar orada denize dökülmüş. Ya da “Ne işiniz var burada gericilerin arasında” diyebilir. Biliyorsunuz Atatürk'ün “Muasır medeniyet” hedefi vardı ve geçen hafta bir CHP'li vekil ‘İzmir olarak Türkiye'den ayrılıp Avrupa Birliğine katılabileceklerini' söylemişti. Tüm CHP'liler İzmir'e toplanınca Atatürk de rahatça uyuyabilir belki. Kovalamayı da şiddet ayrıntılarıyla değil de romantik tarafıyla ele alsanız mesele anlaşılır.
Siyasetçileri anlamak bazen çok zor olabiliyor.
İNCİLER
Osman Baydemir (HDP milletvekili): “Demirtaş cihatçılarla aynı blokta tutuluyor”
Ne o, korktunuz mu yoksa? Oysa fezleke tartışmaları gündemdeyken Demirtaş, “Bizler cezaevi kapısında büyüdük, korkmayız” diyordu.
John Kirby (ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü): “Türk medyasının çoğu üyesi, bu düşünceyi durdurmak için hiçbir şey yapmadı.”
Amerikalı sözcünün sözlerini şerh edeyim: “Zehir zıkkım olsun size verdiğimiz paralar. Nankörsünüz! Biraz geç gelse yemleriniz hemen taraf değiştiriyorsunuz.”
Nazlı Ilıcak (Gazeteci): “Zekeriya Öz bana kumpas kurdu.”
Her şey tamam Nazlı Hanım; ama bu olmadı. Sen ki, yılların kumpas uzmanı, nasıl olur da dünün savcısı sana kumpas kurar?
Celal Kılıçdaroğlu (Kemal Kılıçdaroğlu'nun kardeşi): “FETÖ'cüler abimi de kandırmışlar”
Yapma be Celal! Brütüs'lük sana mı kaldı? Hem ne olmuş ki, kandırılmışsa? Herkes kadar senin abinin de kandırılma hakkı var. O da hakkını kullanıyor.