israil 1948’den beri işgal ettiği Filistin toprakları üzerinde yaşayan Filistinli Müslümanlara ve İslam’ın mukaddes mekânlarına karşı her geçen gün saldırılarını pervasızca sürdürmeye devam ediyor. Uluslararası güçlerin açıktan ve dolaylı olarak israile sağladığı destek de kesintiye uğramadan sürüyor. Filistinlilerin uzun bir zamandan beri maruz kaldıkları soykırım ve mezalimleri anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalıyor. Bir millet dünyanın gözleri önünde, bu denli zulme nasıl maruz kalabilir; anlamak çok zor. israile destek sağlayıp, bunca cinayet ve vahşetlerin işlenmesine neden olanlar ile buna seyirci kalanlar da en az bu cinayetleri işleyen caniler kadar sorumlu ve suçlu değiller mi? Evet hepimiz suçluyuz, hepimiz sorumluyuz.
Filistinliler, yarım asrı aşan bir zamandan beri devam eden mücadelelerinde hep yalnız kaldılar. Dünyanın diğer ülkeleri bir tarafa, kendi ırk ve dinlerinden olan Arap ve İslam ülkeleri bile onlara sırt döndüler. Mısır ve Ürdün gibi bazı Arap devletleri Filistinlileri kendi hallerine terk etmekle de kalmayıp işgalci israille ittifak ve anlaşmalar imzaladılar. Arap dünyasının omuriliği mesabesindeki Mısır, Enver Sedat döneminde israil ile Camp David anlaşmasını imzalayarak(1979) sahneden çekildi.
israil, işgal ettiği toprakları sadece işgal altında tutmakla kalmıyor; bu toprakları Yahudileştirmek için ne gerekiyorsa yapıyor. Kudüs’ü Müslümanlardan temizleyerek onu bir Yahudi kenti haline dönüştürmek için her türlü barbarlığı ve hukuksuzluğu işliyor.
israil en son Mescid-i Aksa’ya da saldırıda bulundu. Siyonist caniler Aksa’nın içine girip namaz kılanların üzerine gaz bombası attılar. Camide bulunan kadın ve yaşlılara terörist muamelesi yaptılar, caminin minberine girip Kur’an-ı Kerim’i yerlere attılar. Siyonist çeteler daha önceleri de bu tür saygısızlıklarda bulunmuştular ancak bu son dönemlerde sistemli olarak Aksa’nın bir Yahudi mabedine dönüştürülmesi girişimleri var. İlgililer ve sorumlular da bunu ifade etmekten kaçınmıyorlar artık. Hükümetten kimi bakanlar ve Kenisitt’ten milletvekillerinin öncülüğünde gerçekleşen tecavüzler artık Kudüs Müslümanlarının sabrını taşırmış durumda.
Bu son sinagog olayına götüren süreçte siyonistlerin irtikâp ettiği bazı önemli olayları hatırlayalım:
2 Temmuz: Filistinli genç Ebu Hudayr vahşice katledildi. Siyonistler önce benzin içirdiler, sonra yakarak öldürdüler.
8 Temmuz: israil ordusu hava, kara ve denizden Gazze’ye saldırdı. 51 gün süren saldırıda 2000’den fazla sivil katledildi. 11 bin yaralının yanında 17 bin ev yıkıldı. Katledilen sivillerden 500’ü çocuktu.
25 Temmuz: israil kadir gecesinde Aksa’ya saldırdı ve iki kişiyi katletti.
22 Eylül: israil güçleri Kudüs’te Filistinlilere ait 20 mezarı yıktı.
30 Ekim: israil 1967’den beri ilk kez Mescid-i Aksa’yı ibadete kapattı.
16 Kasım: Filistinli Yusuf Ranuni, şoförlüğünü yaptığı otobüsün içinde asılı olarak ölü bulundu. Siyonistler, Yusuf’u darp ederek katlettikten sonra olaya intihar süsü verdiler.
Kudüs’te yaşayan hiçbir Müslüman hiçbir konuda güvenli durumda değil. Her an bir Yahudi yerleşimcinin veya siyonist askerin saldırısına uğrayabilecek bir ortam var. Aylardan beri sistemli bir şekilde tırmandırılan saldırı ve tecavüz olayları Kudüs’ü patlamaya hazır bir bomba haline getirdi. Bu son olaylar, artık çok zamandan beri beklenen üçüncü ‘intifada’nın kıvılcımları sayılıyor.
İbadethanelere saldırı hoş bir şey değil, ancak bu sinagogların Müslümanlara ve mukaddesatlarına yönelen vahşi saldırıların planlandığı merkezler durumunda olduklarını da unutmamak gerekir. Bir de, sinagog olayı için gözyaşı döken Siyonistlerin Mescid-i Aksa ve diğer İslami mabetlere fanatik Yahudilerce düzenlenen kanlı saldırıları nasıl karşıladıkları, bu cürümleri işleyen canilere hangi hukukun uygulandığını sormak lazım. İbadethanelere saldırıp katliam yapmak bir Siyonist gelenektir. Hatırlayınız, 25 Şubat 1994’te El Halil kentinde İbrahim Camii bir sabah namazında Siyonistlerin saldırısına maruz kalmış, vahşi saldırıda 29 Müslüman katledilmiş 125’i de yaralanmıştı.
israil, Kudüs’te tansiyonu tırmandırmakla yeni bir intifada’nın kapısını açıyor. Azim ve imanın timsalleri cesur Filistinliler Mescid-i Aksa için kendilerini feda etmeye hazır bekliyorlar. İlk kıblemiz, üçüncü kutsal şehrimiz Kudüs için, oradaki mazlum kardeşlerimiz için ne yapabiliriz veya ne yapıyoruz? Gün, bu sorunun cevabını verme günüdür.