Son zamanlarda Siyonistler tek kelime ile kudurdu. İslam Ümmeti içerisinde fitne çıkaran ve nifak tohumları eken siyonistler, Müslümanların kör dövüşünü fırsat bilerek her geçen gün işgalini yaygınlaştırıp tahkim ediyor. Müslümanların sessizliği ve duyarsızlığı, her geçen gün siyonist kâfirleri daha da küstahlaştırmaktadır. Mescidi Aksa resmen işgal edildi. Necis ayakları ile mescidin hürmetini çiğneyen ve Kur’an-ı Kerim’i parçalayan siyonistler, tüm İslam Ümmeti’ne topyekûn savaş açmıştır.
İslam Ümmeti, onurunu muhafaza etmek için ayağa kalkmadığı müddetçe, bu zilletin yükü ve vebali ağırlaşarak artacaktır. Namusumuza ve mukaddesatımıza yapılan bu saldırıların bir adım ötesi belki de kölelik ve esarettir.
Siyonistler, bizim gayret ve izzet reflekslerimizi test etmektedirler.
Fırat ve Nil arasını kendilerine vaat edilen topraklar olarak kabul eden siyonistler, bu topraklarda yaşayan tüm halkların başta toprakları olmak üzere, tüm zenginliklerine ve haklarına el koymayı hedeflemektedir.
Bu topraklardaki tüm halklar, Siyonist tehdit ile karşı karşıyadır. Bu gün Mescid-i Aksa’nın işgaline duyarsız kalanlar, yarın siyonist terör ile bizatihi yüzleşmek zorunda kalacaklardır.
Siyonistlere göre bu coğrafyada yaşayan halkın tek bir hakkı vardır. O da efendileri(!) olan siyonistlere kölelik(!) yapmaktır. Göz göre göre gelen bu felaket karşısında tüm Müslümanlar çok geç olmadan ortak bir strateji ve konsept etrafında bir araya gelmelidirler.
Bize karşı ilan edilen bu topyekûn savaşa karşısında, topyekûn bir seferberlik ve savaş ile karşılık vermemiz lazımdır.
Unutmayalım ki, Mescid-i Aksa tüm Müslümanların, hatta gönlü özgürlük ve insanlık onurundan yana olan tüm insanların ortak davasıdır.
Kudüs, risaletin beşiği ve Mescid-i Aksa, miracın beşiğidir.
Artık slogan ve kınamalar yerine etkili somut adımlar atmak gerekir. Şehadet ve direniş eksenlik bir konsept çerçevesinde üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyip ayağa kalkmalıyız. İslam Ümmeti’nin tüm imkânları bu yolda seferber edilmelidir. Mescidi Aksa’nın esaret altında olması, İslam Ümmeti’nin esaretidir. Kudüs ve Mescid-i Aksa esir iken, kimse özgürlükten bahsetmesin.
Tekerlekli sandalyesinde boynundan aşağısı felç olan hürlerin Şeyhi, bu halini zillete boyun eğmek için mazeret olarak görmüyor ve şöyle sesleniyordu:
“Bırakınız, bırakınız savaşçı onuru ile ölelim.”
Evet, tekerlekli sandalyesinde olan İslam ümmetinin bu yiğit evladı, bu haliyle, toza toprağa karışan İslam Ümmeti’nin onurunu tutup kaldırmayı vazife bilmişken, bizim gibilere ne oluyor ki aynı hassasiyeti göstermiyoruz?
Hürlerin Şeyhi, birileri gibi sloganları değil, direnişi bayraklaştırıyordu. Ve omuzladığı şanlı kavgayı, şehadet ile taçlandırmıştır.
Şeyh Ahmet Yasin’den sonra kimin, ne mazereti olabilir? Allah’a nasıl bir mazeret sunabiliriz?
Mefluç bir yiğit, Allah yolunda ezilenlerin, kadınların ve çocukların feryadına yetişmeyi hayatının temel düsturu haline getirmişken, biz utanmadan yeryüzünde nasıl gezeriz?
Gayret ve hamiyetimiz bu denli mi zayıfladı?
Ey silahlarını biri birlerine çevirip İslam Ümmeti’nin potansiyelini heder edenler, namlularınızı Siyonistlere çeviriniz. Kendi aralarınızdaki ihtilaflarınızı diyalog ve siyasetle çözünüz. Silahlarınız, küresel şer güçler içindir.
Siyonistler, ellerini boğazımıza uzatmışlarken, silahlarımızı bir birimize doğrultmanın makul bir izahı olabilir mi?
Şunu da ilave edelim ki, İslam Ümmeti’nin mukaddesatına yapılan bu saldırılar ve cürümlerde siyonistler suçlu olduğu gibi, ihtilaf ve fitne çıkarıp İslam Ümmeti’nin zayıflamasına sebebiyet veren ve siyonistleri cesaretlendirenler de suçludurlar.
Bir an önce herkes bu mücadelenin bir parçası olmalı, saflarımızı zayıflatan söz ve amellerden vazgeçmelidir. Mezhep, meşrep, siyasi hesap ve çıkar kavgası içerisinde olanlar bilmelidirler ki, en üstün maslahat ümmetin maslahatıdır. Lokal hesap ve çıkarlar, İslam Ümmeti’nin maslahatına tercih edilmemelidir.
Unutmayalım ki, Ümmet gemisi batığı zaman herkes boğulur.
Daha gemi batmadan herkes, üzerine düşen mesuliyetin gereğini yapmalıdır.
Herkesin imkânları çerçevesinde mutlaka yapabilecekleri vardır. Unutmayalım ki, imkânlarımız az olsa bile, bunların birleşmesinden terör rejimi israili silip süpüren bir tufan ortaya çıkar. Büyük seller ve tufanlar, küçücük su damlalarının bir araya gelmesi ile oluşur.
İslam Ümmeti’nin bu devasa potansiyelinin, doğru bir stratejiyle doğru istikamete kanalize edildiği gün, siyonistlerin haritadan silindiği gündür.